Spor toplumsal bir olaydır. Bir toplumun yaşam felsefesi, kültür düzeyi sporla olan ilişkilerinde önemlidir. Toplumların tarihsel birikimi, yönetim biçimleri toplumun kendine özgü karakterini oluşturur. Gelişmiş toplumlar sporu yaşamın bir gereği olarak kabul ederken, geri kalmış ülkeler sporu hep göz ardı eder. Spora yaklaşım bir ulusun genel yapısını yansıtır, çağdaşlaşma ölçüsünü gösterir. İnsanların toplumsal kurallara uygun olarak yaşaması sağlıklı ve iyi ilişkiler kurabilmesi düşünsel gelişiminin yanında bedensel ve ruhsal gelişimine de bağlıdır. Bedensel yönden sağlıklı olan insan, biz duygusunu geliştirerek takım ruhunu ve kendine güvenini kazanmış fiziksel ve düşünsel faaliyetleri gelişmiş, yani toplumsallaşmış kişi olacaktır. Bedensel ve ruhsal olarak gelişmiş kişide toplumsal sorumluluk gelişir, kişi kendini kontrol etmeyi, başkalarına ve kurallara saygılı olmayı, mücadeleyi kazanmayı veya kaybetmeyi öğrenir. Bedensel ve ruhsal gelişme kişiyi topluma hazırlar. Şehirlerin her mahallesinde bir basket sahası, bir yüzme havuzu, birkaç futbol sahası olduğu zaman toplumsal barışın sağlandığı, sağlıklı nesillerin yetişmekte olduğu anlaşılacaktır. Toplumların fiziksel ve ruhsal gelişimi yukarıda özetlediğimiz gibi çağdaşlaşmayı getirir. Fiziksel gelişebilmek için her türlü sportif aktivitenin toplumda uygulanabilirliğinin artması gerekir. Yani düşünsel gelişme 'biz' demeyi, 'ben' dememeyi öğretirken, fiziksel gelişme spordaki gelişmişlik sağlıklı olmayı ve toplumsallaşmayı geliştirecektir.