LüLeburgaz, bilmeyenler, görmeyenler için İsim Şehir Hayvan oyunun aklımızın bir köşesine kazıdığı ilçelerden biridir. Kırklareli'ne bağlı bu ilçenin, genel taşra algımızın dışına taşan özellikleri vardır aslında. Bağlı bulunduğu şehre göre daha Avrupai bir görüntü çizer. İçten içe akan enerjisini Lüleburgaz'da biraz zaman geçiren herkes de hisseder. Bu enerji, aktığı yatakta Trakya insanının özgün özellikleriyle birleşince, ironik bir hava sarar sizi. Hüzün ile mizahın iç içe geçtiği bir atmosferde bulursunuz kendinizi. Ferhat Uludere'nin
1001 Fıçı Bira romanı Lüleburgaz'ın kalbinden yazılmış bir roman. İlçe'de 80'li yıllarda epey popüler olan meyhanenin ve bu meyhanenin müdavimlerinin öyküsü diyebiliriz. Yani küçük insanların küçük dünyasının öyküleri... Edebiyatımızın küçük insanlarla arasına koyduğu mesafe düşünülürse
1001 Fıçı Bira daha kıymetli hâle geliyor. Çünkü kitaptaki karakterler ne sosyolojik özellikleriyle varoluyorlar ne de temsil güçleriyle. Bildiğiniz insan unsuru olarak romana dahil oluyor, o meyhaneyi sevdikleri için, orada iz bıraktıkları için Uludere'nin kaleminden kitaba akıyorlar.
BİR İLK ROMAN
İlk roman olan kitaba ismini veren meyhane, bir anlamda müdavimlerinin kendi oldukları bir yer. Sahibi Kel Şükrü'nün lezzetli mezelerinin ötesinde meyhanenin kendisi bunu sağlıyor. Muhabbetler, dostluklar ilçe hayatındaki tekdüzelikten sıkılmış müdavimlerin, hayatı daha derinlikli solumalarına neden oluyor. Ama kitabın bir başka özelliği mekan algısını 1001 Fıça Bira meyhanesiyle sınırlı tutmaması. Lüleburgaz'ın kendisi de koca bir mekan olarak kitapta yer alıyor. Lüleburgaz'ı bilenler için bile sürprizli bir ilçe tarifi var. Dolayısıyla çiçekci depoları, okul bahçeleri, evlerin avluları, dernek lokalleri de kitapta yer alıyor. Buralarda dostlukların yanına bir de gelip aşk kuruluveriyor. Çünkü 'içtikçe güzelleşen' gençler, belki çıkış, belki kendilerini ifade etme yolunu aşkta buluyorlar. Dolayısıyla kitap insan kadar sürprizlere açık ve ritmi de biraz hayat gibi. Kurgunun çok ön plana çıktığı romanlara tezat naifliğiyle, samimiyetiyle okuru yakalayan bir hâli var kitabın. Tabii ismini meyhaneden aldığı için, içki kültürünün toplum hayatının damarlarında nasıl dolaştığını da anlamamızı sağlıyor. Trakya insanını kavramak, onun dünyasına içerden bakmak da cabası. Ki edebiyatımızda Trakya'nın ağırlığının pek olmadığı düşünülürse az şey değil bu. Kendisi de Lüleburgazlı olan ve yaşanmışlıklardan ilham alan Ferhat Uludere'nin kitabını bitirdiğiniz zaman, açıkçası bir meyhane masasında uzun uzadıya keyifle yapılan muhabbetlerin dimağınızda bıraktığı tortuya benzer bir his kalıyor. Okuyarak çakırkeyif olmak böyle bir şey herhalde diye düşünüyorsunuz.
1001 FIÇI BİRA
Ferhat Uludere Yitik Ülke Yayınları, Roman 128 s., 10 TL