Avrupalı liderler mali durumlarını düzeltmek için yeni bir plan üstünde daha anlaştı. Anlaşır anlaşmaz da Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy, imdada yetişip yatırım yapmaları için Çinli meslektaşı Hu Jintao'yu aradı. Euro bölgesi için kurulan yeni kurtarma fonunun başkanı Klaus Regling'se destek toplamak için Uzakdoğu'ya gitti. Çin'in 3 trilyon dolardan fazla döviz rezervi var ve bunun dörtte bir kadarını Avrupa bonolarında değerlendiriyor. Zengin Avrupal ı ların sadaka için Çin'e başvurmaları yalnızca münasebetsizlik değil, aynı zamanda kötü bir politika. Parasının değerini düşük tutan ve insan hakları sicili feci durumda olan Pekin'in bu mali kozu kullanarak Avrupalıları susturmak isteyeceğine şüphe yok. Oysa bu çok ağır bir bedel olur. İşin daha da yanlış olan tarafı, AB'nin bu paraya ihtiyaç duymaması. Çünkü Avrupa'nın en büyük sorunu, siyasi irade eksikliği yüzünden kaynaklarını değerlendirememesi. Toplam 1.4 trilyon dolar değerindeki kurtarma fonu euro bölgesinin gayrisafi yurtiçi hâsılasının yüzde 10'unu ancak geçiyor. Zengin Avrupa ülkeleri, özellikle de Almanlar istedikleri kadar parayı bulabilirler. 10 yıl vadeli Alman bonoları yılda yüzde 2'den az faiz veriyor. Yüz milyonlarca insanın günde 2 dolardan az kazandığı Çin'se acilen ihtiyaç duyduğu sosyal güvenlik ağına kaynak ayırmalı. Sıradan Çinlileri harcamayıp aşırı tasarruf etmeye iten mali bozuklukları (örneğin, yapay olarak düşük tutulan faiz oranlarını) da düzeltmelidir. Çin'in açgözlü ticari politikaları (değerini düşük tuttuğu para birimiyle ve kredilerle ihracatını sübvanse etmesi, yabancıların fikri haklarını ihlal etmesi, hammadde ihracatını hukuk dışı yollardan yasaklayarak yerli şirketlere haksız avantaj sağlaması) tüm dünyanın ekonomik sorunudur. Dolayısıyla Avrupa ve ABD'nin Pekin'e destek vererek direncini artırması değil, yolunu değiştirmesi için baskı uygulaması gerekir. Avrupa'yı kurtarmanın bedeli ağır olacaktır. Fakat kurtarmayı Çin'e bırakmak daha da pahalıya patlar.