KIefer Sutherland, hayatta şansı yakalayanlardan. Usta oyuncu Donald Sutherland'in oğlu olarak doğdu, yıllarca filmlerde rol aldı ama kuşkusuz en çok
24 dizisindeki rolüyle tanındı.
24'te, sekiz sezonda, yaklaşık 10 yıl boyunca Jack Bauer olarak izleyicilerin gönlünü kazandı. Şimdi, yeni dizisi
Touch'ta, Martin Bohm karakterini canlandırıyor. Bohm, hiç konuşmayan ve rakamlarla dünyadaki olayların arasında bağlar kuran, geleceği tahmin edebilen özel bir çocuğun babası. Oyuncu, bu rolü sıkı bir çalışma yapmış, engelli çocukların aileleriyle bile görüşmüş.
Touch'ın ilk bölümü, 25 Ocak'ta sadece ABD'de yayınlandı. Türkiye'de dizinin ilk bölümünün özel gösterimi, 20 Mart'ta saat 20.15'te, yeni bölümleri ise 23 Mart'tan itibaren her cuma 21.00'de FoxLife'ta izlenebilir. Kiefer Sutherland ile, dizinin özel gösteriminin yapıldığı, İspanya'nın başkenti Madrid'de buluşup konuştuk...
- Touch dizisinde canlandırdığınız Martin Bohm karakteri, Jack Bauer'i öldürebilecek kadar güçlü mü?
- Kesinlikle hayır! Ama birbirlerini tanısalardı dost olurlardı. İkisi arasında çok büyük farklar var. Ve senaryoyu ilk okuduğumda beni diziye en çok çeken hususlardan biri de, bu iki karakterin birbirlerinden böylesine farklı olmalarıydı. Bu benim için farklı bir şeyler yapma fırsatı demekti çünkü 10 sene boyunca Jack Bauer'i oynamıştım.
JACK'E ÇOK ŞEY BORÇLUYUM
- Martin Bohm'u mu yoksa Jack Bauer'i mi daha çok seviyorsunuz?
- Ben her ikisini de tanıdığıma memnunum.
24, kişisel olarak edindiğim en büyüleyici deneyimdi. Ayrıca profesyonel anlamda da kariyerimdeki en somut başarıydı. O karaktere çok fazla şey borçluyum, onu canlandırırken çok eğlendim. Ayrıca o karakter, ilk yılından dokuzuncu, sekizinci yılına kadar çok farklı bir adam oldu. Ben de o karakterin, zaman içinde evrim geçirmesi için elimden geleni yapmaktan çok hoşnuttum. Şu anda beni heyecanlandıran ise bu yeni karakter.
- Touch'ta oynamak sizin için nasıl bir duygu?
- Harika bir duygu. Yani bu rolün bana sağladığı harika katkılardan biri de şu: Jack Bauer, duygusal açıdan kapalı, duygularını dışa vurmayan bir karakterdi. Martin Bohm ise aksine umarsızca duygusal. Ve o nedenle, bu karakter Jack Bauer ile kıyaslandığında neredeyse 180 derecelik bir dönüşü temsil ediyor. Ki bu da, yeni bir şeyler denemek isteyen benim gibi bir aktör için çok büyük bir fırsat.
-
Touch'ta denildiği gibi, hepimiz birbirimizle bağlantılı mıyız?
- Dizi, Kırmızı İp denilen bir Çin efsanesine dayalı... Efsanede deniyor ki, kaderlerinde birbiriyle karşılaşmak olan insanların bilekleri, görünmeyen kırmızı iple birbirine bağlıymış... Ortalıkta, bizleri birbirimize bağlayan milyonlarca kırmızı iplik var. Bence hepimizin kaderi birbirine bağlı.
BABAM LA ÇOK VAKİT GEÇİRMEDİM
- Dizinin hikayesi bir babaoğul ilişkisi üzerine kurulu. Sizin babanızla olan ilişkiniz nasıldı?
- 17-18 yaşına gelene kadar babamla pek zaman geçiremedim. Yılbaşlarında, Noellerde görürdüm kendisini ama o çok yoğun çalışıyordu ve beni annem yetiştirdi. Harika bir çocukluğum oldu. Ama şurası kesin ki benim çocukluğum, kızımın çocukluğundan çok farklıydı. Komik oldu biraz, çünkü böyle söyleyince kulağa sanki yakınıyormuşum gibi geliyor. Annemle olan ilişkim çok yakındı ve şu sıralar babamla da öyle bir ilişkim var. Babamla öyle yakın bir ilişkiye sahip olmak eskiden zordu, çünkü hep uzaklardaydı. Ben de aynısını yapıyorum ve bu nedenle de şimdi onu daha iyi anlıyorum.
ENGE LLİ Aİ LELERİY LE GÖRÜŞTÜM
- Jack Bauer karakterinden sıkılmış mıydınız?
- Bu yeni karakter için araştırma yaparken ilk yaptığım şeylerden biri de, özel ihtiyaçları olan çocukların ebeveynleriyle zaman geçirmek oldu. Fark ettim ki, ebeveynleri, kendileri ile çocukları arasındaki durumun ve dinamiğin asla değişmeyeceğini biliyorlardı, ama yine de her sabah aynı şevkle, aynı şefkat ve enerji ile yataktan kalkıyorlardı. İnsanın bunu başarabilmesi için, çok büyük bir güce ve inanılmaz ölçüde bir azme sahip olması gerekir. Yani Martin Bohm karakterinin kişiliğini üzerine kuracağım temelin ilk katmanı bu olmalıydı ve sonra birden fark ettim ve 'Tamam işte, aynen Jack Bauer gibi,' dedim. Jack Bauer de her gün yıldırıcı durumlarla karşı karşıya kalıyordu ama vazgeçmek yerine hep yoluna devam ediyordu. Yani bu iki adam arasında ortak bir payda mevcut.
MELİSA EYİAKKAN