- Kadınlar erkeklere göre daha mı zeki?
- Özge Ulusoy: Kadınlar zekalarını farklı ve efektif kullanıyor. Bir de zekalarını biraz daha kurnazca ve kötü amaçlı kullanabiliyorlar. Daha hesaplı kitaplılar.
- Esra Dermancıoğlu: Daha zeki diyemem ama detaylarda ve hayatın içinde kadın erkekten biraz daha becerikli diyebilirim, biz daha pratik zekalıyız.
- Filiz Ahmet: Tabii.
- Meltem Cumbul: Zeki insan var bence. Zeka konusunda cinsiyet ayrımı olduğunu zannetmiyorum
. - Erkek güçlü kadından korkuyor mu?
- Ö.U: Korkuyor. Ama kariyerine, işine, duruşuna güven duymayan erkek korkuyor. Böyle adamlar yanındaki kadının güçlü olmasını, kendi ayakları üzerinde durmasını istemiyor, onu bastırmak için uğraşıyor... Ben böyle birine rastlamadım, o yüzden uzun ilişkilerim oldu hep.
- E.D: Kadın da güçlü kadından, daha güzelinden korkuyor. İktidar ve güç, erkek için çok önemli olduğundan, güçlü kadından çekiniyor olabilirler. Erkeklerin daha muhtaç kadını sevdiklerini biliyorum. Böyle olunca birçok kadın da muhtaç kadını oynuyor...
- F.A: Evet. Erkek sonuçta, onun sözü geçecek. Ben demiyorum ki, illa kadının sözü geçsin ama erkeğin güçlü kadından çekindiği bir gerçek.
- M.C: Korkar. Neden korktuklarını onlara sormak lazım.
- Günümüzde erkeklerin yüzeysel olduğu konuşuluyor ama kadınlar da bir o kadar erkeklere benzemeye başladı diye düşünüyor musunuz?
- Ö.U: Kadınların tutumuyla başladı erkeklerin yüzeyselliği. İlişki, aşk, sevgi gibi kavramları kadınlar basite indirgeyince ve çok meraklı olunca, erkekler farklı tavır sergilemeye başladı. En ufak bir kapris ya da sorun söz konusu olduğunda 'Seninle mi uğraşacağım?' demeye başladılar. Çünkü etrafta birçok, daha 'kolay' seçenek var. Zor elde edilenle, kolayın değeri aynı olmuyor. Bunu anlayan erkek de, akıllı erkek zaten.
- F.A: Bu devir kadınların devri. İş, hırs konularında kadın çok ön planda. Bir kadın çok rahat 'Bunu istiyorum' diyebiliyor. Eskiden olsa karşı tarafın kendisini fark etmesini beklerdi. Artık öyle değil, kadınlar da tercih eder haldeler artık.
- M.C: Kadınlar erkekleşiyor, erkekler de kadınlaşıyor. Ne güzel. Seksüel açıdan bahsetmiyorum, iki cinsin de farkına varmak, anlayabilmek için bunun şart olduğunu düşünüyorum.
- Kadının toplumsal rolünün nasıl değiştiğini düşünüyorsunuz?
- Ö.U: Ailem tarafından, 'Hayatta kendi ayaklarının üzerinde dur, kimseye müdana etme, kendi başarınla bir yer edin' diye büyütüldüm. Her gün işlenen bir kadın cinayeti, çocuk gelinlerin olduğu bir toplumdaki güçlü kadınlar beni çok gururlandırıyor.
- E.D: Tabii. Eskiye nazaran çok daha fazla çalışan, ayaklarının üstünde duran kadın var.
- F.A: Tabii ileri doğru gidiyor ama bazı yerlerde geriye de gidiyor. Kadınlara dışarı çıkma yasağı uygulandığı da oluyor 21. yüzyılda. Bir taraftan ileri giderken, diğer yandan geriye gidiyoruz.
- M.C: İstanbul'dan bahsetmiyorsak kadının bu toplumdaki yeri 'Ben doğarken ölmüşüm' şeklinde. Yaşamıyor, yaşatılmıyor da. Daha dün 12 yaşında evlendirilen, 13 yaşında anne olan, 14 yaşında ölen bir çocuğun hikayesini okuduk. Dayanışma içinde olmamız gerekiyor. Erkeklerin de bize yardımcı olması gerekiyor. Modern kadın da, ekonomik özgürlüğü olduğu için ruhsal şiddet görüyor. Erkek annelerinin çok dikkatli yetiştirmesi lazım çocuklarını.
- Bir kadın çocuk sahibi olmadığı zaman toplum tarafından 'eksik' görülüyor zaman zaman... Siz de çocuk baskısı hissediyor musunuz?
- Ö.U: Muhabir arkadaşlar sürekli soruyor. Onlardan bir baskı görüyorum.
- E.D: Toplum böyle görmüyor bence. Kadın niye eksik olsun? Anneliğin kutsallaştırılması korkunç bir şey. Kadının kullanacak o kadar çok şeyi var ki; 'Kadın kutsaldır', 'hamilelere şöyle davranılmalı...' gibi. Annelik kutsal falan değil. Herkes doğurabilir, doğurduğunda da çok önemli bir şey olmuyor. Köpek de doğuruyor. Anneyim ve hiç kutsal bir tarafını görmüyorum.
- F.A: Toplum baskısı hissetmiyorum ama anne olmayı çok istiyorum.
KADINLAR BİR ARAYA GELDİĞİNDE ERKEKLERİ KONUŞUR
- Kadınların birbirleriyle arkadaşlıklarını nasıl tanımlıyorsunuz?
- Ö.U: Bu konuda şanlıyım. Hep çok samimi, yakın kız arkadaşlarım oldu. Bir kısmı çocukluktan gelen, bir kısmı İstanbul'dan edindiklerim... Kadın kadına arkadaşlığın içine birçok şey giriyor; güzellik, başarı, ön planda olmak... Bu erkekler arasında yok demiyorum. Erkekler kadınlara maledilmiş bir çok şeyi bizden daha çok yapıyor... Kıskançlık, dedikodu gibi şeyleri erkekler de çok seviyor! Belli bir yaştan ve kariyerden sonra kadının kadınla arkadaş olması çok zor. Kadın kadının en çok güzelliğini kıskanıyor. Sonra işindeki, özel hayatındaki başarıyı kıskanmaya başlıyor.
-F.A: Arkadaşlıktan arkadaşlığa fark var. Uzun senelere dayanana bir arkadaşlıksa orada kıskançlık falan olmuyor. Yeni tanışılmış arkadaşlıklar farklı olabiliyor.
- E.D: Arkadaşlarını nasıl seçtiğinle ilgili bir şey bu. Samimi, net arkadaşlıklar seçmek istiyorsan onları yanında tutuyorsun. Zamanla erir gider diğerleri zaten. Arkadaşlık ve dostluk, çok samimi ve iyi hissettiğim bir yer.
-M.C: Arkadaşlık ve dostluktan bahsediyorsak, dayanışmanın, tamamıyla sevginin hakim olması, yanında olmak gibi şeyler geliyor aklıma.
- Kadın kadına sohbetin en önemli gündem maddesi nedir?
- Ö.U: Erkekler. Tüm kadınlar ilişkilerini ya da olmamış, bitmiş ilişkilerini konuşuyor.
- E.D: Hep dedikodu yapıyorlar herhalde. Kadın kadınla olduğu zaman hep erkekler konuşuluyor. Ben bundan çok sıkılıyorum. Ben de arkadaşlarımla entelektüel konuyarı ve devlet işlerini konuşmuyorum ama... Erkekler üzerinden konuşmanın felsefesini seviyorum ama...
- F.A: Yemek (gülüyor)... Kıyafet, saç, alışveriş çok ilgimi çekmediği için, o günkü problemler, ilişkiler sohbet konusu oluyor.
- M.C: Kadın kadına bir araya gelinmişse, birinin hayatında bir kişi varsa, o durum bir masaya yatırılıyor. İlk konu bu oluyor. Ya da heyecanlı bir şey varsa o konuşuluyor.
- Kadınlar birbirlerinin sırlarını saklayabiliyorlar mı?
- Ö.U: Saklıyorlar. Ama erkekler de daha az konuşmayı sevdikleri için iyi sır saklıyor.
- E.D: Kişiyle ilgili bu. Saklayabilenle arkadaşlık ediyorsun. Kadının, bir sırrı paylaşma içgüdüsü var ama. Kendi sırrını paylaştığı gibi başkasının sırrını da paylaşma içgüdüsüne sahip.
- F.A: Ben saklarım. Birinin sırrı mezar olur bende. Sır tutmayı iyi bilirim. Arkadaşlarım da bilir.
Frankofon olarak küflenmiş bir kızım
- İki seçenek sunulsa, akıllı mı yoksa güzel mi olmayı tercih ederdiniz? Hangisi daha çok işe yarıyor?
- Ö.U: Akıllı kadın kendini nasıl güzel göstereceğini bilir.
- F.A: Akıllı olunca güzelliğini ortaya çıkarabiliyor kadın. Salak bir kadın ne kadar güzel olursa olsun, işe yaramaz! O güzelliğinin de bir anlamı kalmaz.
- M.C: Benim tercihim akıllı olmak.
- Evlilikler neden sürdürülemiyor. Kadın ve erkeğin birbirine tahammülü azaldı mı?
- Ö.U: Müdana etmeme durumu var. Annelerimiz sabırla o ilişkiyi yürütmeye çalışıyordu. Boşanmak çok büyük olaydı. Şimdi kimsenin kimseye sabrı yok. İki taraf eşit adım atabiliyorsa yürüyor evlilik. Erkeklere hâlâ ev hayatının ortak bir paylaşım olduğunu anlatamıyoruz.
- E.D: Teknoloji mahvetti bizi. Bir Frankafon olarak küflenmiş bir kızım. Evde internetim yok. Göz göze bakmıyoruz sokakta, ne ilişkisi?
- F.A: Kadınlar da kendi ayaklarının üstünde durabiliyor. Para kazanıyorlar, güçlü oldukları için birini çekmek zorunda değiller. Her şeye rağmen birini çekmek zorunda değil kimse. Eskiden 'Etraf ne der, ayrılırsam çocuğa bana kim bakacak?' korkusu varmış. Şimdi şehirde de, köyde de kadınlar çalışıyor, kendi paralarını kazanıyor.
- M.C: Kadın hem çocuğuna bakıp, hem de para kazanmaya; hem anne hem de baba olmaya çalışıyor. Özellikle yanında sağlam bir erkek yoksa... Rol olarak koca ama iş paylaşıma geldiğinde ortada yoksa, evlilik yürütmek çok zor bir iş. Erkeklerin de çocuklarına bakabilmesi, erkeğin kadınsı bildiği görevleri üstlenmesi gerekiyor. Ataerkil düzende erkek, 'Kim ne der?' diye düşünerek kadının üstüne binen yükleri hafifletmiyor. Erkek ve kadın yardımlaşma ve dayanışma içinde olmalı. Belki de evlilikler bu dayanışma eksikliğinden yürümüyor.
- Son dönemde aşktan ve ilişkilerden korkar oldunuz mu?
- Ö.U: Olmadım. Yaşadığım hüsranların sonucunda da, ümidimi kaybetmeyip, 'Doğrusu ve iyisi vardır' diye düşünüyorum. Kalbimin temiz olduğunu düşünüyorum... O yüzden karşıma çıkan insanların öyle olacağına inanıyorum.
ARKADAŞ SEVGİLİSİNE ASLA DOKUNULMAZ
- Kadın hayatının aşkını bulunca, hayatının arkadaşını bırakır mı?
- Ö.U: Atıyor çoğunlukla ama ben yapmamaya çalışıyorum. Hayatında biri olduğu zaman elbette o kişi merkeze yerleşiyor. Ama bu sırada kız arkadaşların yanında olmayı bırakmamak lazım.
- F.A: Öyle oluyor biraz. Aşk önemli bir şey, böyle bir şey yaşarsam da hoş görüyorum, âşık olduğumda eşit özeni gösteririm.
- M.C: Unutmaz. Daha az görüşür ve ihmal edebilir ama karşı taraf da onu çok iyi anlar. Muhakkak, arkadaşın hayatına giren kişinin yakın arkadaşı olmaya çalışırlar ki, uzak kalınmasın.
- Birbirlerinde gördükleri şeylere dair kıskançlık beslerler mi?
- Ö.U: Dış görünüş çok etkili oluyor. Ben yaşamadım, yeni tanıdığım kişiler olmadığı için sanırım. Belli bir yaşa geldikten sonra arkadaş seçerken nasıl biri olduğunu anlıyorsunuz.
- E.D: Kadın kadına giyinir. Kadın erkek ilişkisinde o yüzden sıkıntılar çıkıyor. Çünkü kadın erkeğe yapmıyor yaptığı şeyi. Güzelliğini, ruhunu erkeğe göstermek istemiyor. O hep bir maske. Bu nedenle erkekle kadın arasında bazen samimi ilişki olamıyor.
- F.A: Böyleleri elbette var.
- M.C: Karaktere göre değişir. Karakter var kıskanır, kendisinin olsun ister. Karakter var takdir eder, alkış tutar, sevinir.
METROPOL KADINI MASKÜLEN YANINI BULDU
- Kadın beyni nasıl işliyor, erkek beyni nasıl işler?
- Ö.U: Kadın beyni çok komplike. Erkeklerle kadınların düşünce tarzları çok farklı. Erkekler düz ve ana başlıklar üzerinden gidiyor. Kendi ilişkilerimde de yaşıyorum bunu, benim düşündüğüm kadar detay ve ayrıntıyı düşünemiyorlar. O yüzden daha huzurlular. Kadınlar daha gergin.
- E.D: Beynimiz daha farklı çalışıyor. Aynı sistem ama algılarımız bazı noktalarda farklı işliyor.
- F.A: Onu biliyoruz. Kadın daha geniş çapta düşünüyor, ayrıntılı, yarını düşünüyor. Aileden gelen bir şey bu. Kadınlar farklı da büyütülüyor.
- M.C: Anima ve animus diye bir şey var. Kadın ve erkek maskülen ve feminen tarafını bulabildiyse eğer çok fark eden bir şey olduğunu sanmıyorum. Bence şu gün metropolde yaşayan her kadın maskülen tarafını buldu.
- Kadın arkadaşın sevgilisi dokunulmazlar listesinde olmalı mıdır?
- Ö.U: Kesinlikle! Başıma gelmişliği var. Tanıdığım sevdiğim bir meslektaşımın sevgilisi, ayrıldıklarında arkadaşımı kıskandırmak için beni aradı. Çok kesin ve kırıcı bir dille reddettim. Benim ayrıldığım kişinin yakınımdan biriyle olduğunu da hiç duymadım. Aynı camiadan birileriyle olabilir.
- E.D: Evet tabii ki! Dostum için yüzde 100. Evli erkeklerle birlikte olan kadınları da anlıyorum. Aşktır bu, tutkudur, her şey olur hayatta. Evime giren, canım kanım olan kişiyi de o gözle görmüyorum zaten. Çok arkadaşım, çok tatlı kocaları var...
- F.A: Asla!
- M.C: Böyle bir soruya cevap dahi vermek istemem. Aklımın ucundan böyle bir şey geçmedi. Evrene de böyle bir şey göndermek istemiyorum.
- Kadın kadının kurdu mudur?
- Ö.U: Kimse bana kurtluk yapmadı. Ama bazen erkeklerle daha iyi arkadaş olduğum oldu. Uzağımdaki kadınlardan düşmanlık gördüm ama bunları anlatmaya bile değmez.
- E.D: İnsan kurduysan, kadın erkek fark etmez.
- M.C: Böyle bir laf var ama ben kadının sağduyusuna inanıyorum. Kurt olsa da dönüp dolaşacağım yer kuzuluktur. Yakışmaz bir kadına.
Çok eğlenerek çalıştık
- Filmde bir sahne vardı. Dört kadın birarada Batsın Bu Dünya dinliyordunuz. Çok çoşkulu bir halde. Sizin aşk acısı çektiğinizde dinlediğiniz özel bir şarkınız var mı?
- Ö.U: Ben aşk acısı çektiğimde özellikle acıklı şarkılar dinlemem. Yani kendimi üzmek için motive etmeyi sevmiyorum. Ama Şebnem Ferah şarkıları beni hüzünlendirir.
- F.A: Kendimi üzmek için seçtiğim şarkılar yok. Ama o tip şarkıları sırf aşk acısı mantığıyla dinlemiyorum. O gün, sen benim arkadışımsın ve başına kötü bir şey gelmiş. Şarkı seni çağrıştırıyorsa, bunun için bile ağlayabilirim. İlla ki aşk acısından şarkı dinleyip ağlamadım. O gün ki psikolojime de bağlı. İyi hissetmediğimde bir şarkı ağlatabilir beni.
- Dört kadının birlikte çalışması zor oldu mu?
- F.A: Hiçbir sorun çıkmadı aramızda. Dört kadın birarada zor olur gibi geliyor uzaktan ama gayet iyi anlaştık ve çekimler de çok keyifli geçti.
- M.C: Çok güzel çalıştık. Çok eğlendik.
- E.D: Meltem'le daha önceden tanışıyorduk. Filiz ve Özge ile de birarada gayet iyi çalıştık. Keyifli, mutlu bir set yaşadık.
- Ö.U: Kamera önünde gördükleriniz ayrı, kamera arkasında ayrı çok güzel bir ekibimiz vardı. Kuaförümüzden makyözümüze, oyunculardan kostümcümüze herkesle hâlâ görüşüyoruz. Benim filmde erkek arkadışımı oyanayan Ferit'le de çok iyi anlaştık.
2014'te hedefim oyunculuk
- Oyunculuk anlamında bu ekip içinde kendini ispat derdi olan tek kişi sizsiniz. Bu nasıl bir psikoloji yarattı?
- Ö.U: Kesinlikle. Bu benim yarışımdı. İnanılmaz gergindim. Ama Meltem'in, Esra'nın, Filiz'in bana yaklaşımı o kadar motive ediciydi ki... Hepsi oyunculuklarıyla ön plandalar ama bana güvenle yaklaştılar. Herkes bana oyuncuymuşum ve rüştümü ispat etmişim gibi yaklaştı. Yabancılık ve zorluk çekmedim. Karakteri sevdiğim ve yakın bulduğum için zorlanmadım. Şehirli, modern, istediğini bilen bir kadın. Benim yaşamıma benziyor yaşamı. O nedenle sette zorlanmadım. Kimse bana 'Manken bu, yapabilecek mi bakalım?' ukalalığıyla yaklaşmadı.
- Sizi yeni bir kariyer mi bekliyor?
- Ö.U: Muhteşem Yüzyıl 'da da rol aldım, bir de bu film... Bu yola girdim. Konservatuvarın bale bölümünü bitirdikten sonra modelliğe başladım. O yıllarda bana oyunculuk teklifi gelse bile denemelere gitmiyordum. Çünkü tiyatrocu arkadaşlarımdan da biliyorum ki, çok meşakkatli bir iş oyunculuk. Dizi süreleri falan düşünülünce, zor bir iş. Ama 2014 itibariyle kariyerimde oyunculuk üzerinden ilerleyeceğim. Önüme gelen projeleri bundan sonra ona göre seçeceğim.
MELTEM CUMBUL : Kadınlar erkekleşiyor, erkekler de kadınlaşıyor. İki cinsin de farkına varmak, için bunun şart olduğunu düşünüyorum
ESRA DERMANCIOĞLU: Erkeklerin daha muhtaç kadını sevdiklerini biliyorum. Böyle olunca birçok kadın da muhtaç kadını oynuyor
ESRA DERMANCIOĞLU : Anneliğin kutsallaştırılması korkunç. Kadının kullanacak çok şeyi var; 'Kadın kutsaldır', 'hamilelere şöyle davranılmalı...' gibi. Annelik kutsal falan değil. Herkes doğurabilir, doğurduğunda da çok önemli bir şey olmuyor. Köpek de doğuruyor. Anneyim ve hiç kutsal bir tarafı yok
FİLİZ AHMET: Kadın akıllı olunca güzelliğini ortaya çıkarabiliyor. Salak bir kadın ne kadar güzel olursa olsun, işe yaramaz! O güzelliğinin de bir anlamı kalmaz
ÖZGE ULUSOY: Kıskançlık, dedikodu gibi şeyleri erkekler de çok seviyor! Belli bir yaştan ve kariyerden sonra kadının kadınla arkadaş olması çok zor. Kadın kadının en çok güzelliğini kıskanıyor. Sonra işindeki, özel hayatındaki başarıyı kıskanmaya başlıyor