TAYYAR ÇİÇEKLERİ ÇOK SEVEN BİR PSİKOPAT KATİL
- Kara Para Aşk dizisinde farklı bir karakterle karşımızdasınız... Tayyar nasıl biri?
- Kötü adamı oynuyorum ama Tayyar aynı zamanda çiçek de sulayan bir kötü adam. Bir akvaryumu var mesela, balıklarına da çok düşkün.
Acımasız biri ama oğluna da çok düşkün. Senaryoyu yazanlar ve yönetmenin ortak kararına göre bu böyle biri. Ben de kendimde bunu bir denemek istedim.
- Çakal filminde de kötü adamı, mafya babasını canlandırıyordunuz. Bana biraz onu anımsattı...
- Tayyar biraz daha sosyete bir kötü. Psikopat bir tarafı var. Çok acımasız, çok soğukkanlı, başka birinin midesinin bulanacağı bir işi o şarkı söyleyerek yapabiliyor mesela. Aynı zamanda günlük hayatta saygın bir işadamı, karanlık dünyasını bilen çok az kişi var. Bu kötü adamı seyirci ve ben biliyorum, dizide oynayan karakterler bilmiyor. Seyirci izlediği adamın kötü olduğunu bildiği için, iyi takip edecek, 'Bakalım bu kötü adam neler yapacak?' diyecek. Annem olsa televizyonla konuşur, iyileri uyarmaya çalışırdı.
Yani canlandırdığım kötü adama seyirci kızacak, annem gibi izleyenler 'Bak geliyor, dikkat et, sana kötülük yapıyor, inanma...' diye söylenecek. Seyirci adamın planlarını biliyor ama karşı karakterler bilmediği için gerilim içinde olacak. İlginç ve hızlı bir dizi. Güzel de çekiyor arkadaşlar...
- Televizyon seyircisinin öyle naif bir tarafı var değil mi? Kendini içine sokuyor dizinin...
- Yaşlılar özellikle... Onlar izlerken yaşıyor, 'Hahhh şimdi geliyor, kaç' diye evin içinde heyecanlanıyorlar. Annem televizyonla konuşur, oradan biliyorum bu seyirci profilini...
20 KEZ BİLET ALIP OYUNUMUZU DEFALARCA SEYREDEN VAR
- Alevli Günler isimli oyununu yıllardır sahneliyorsunuz, hâlâ kapalı gişe... Nedir sırrı?
- Beşinci sezon oldu, kapalı gişe oynuyoruz. Konu itibariyle özel bir konu. İnanç özgürlüğünü anlatan, çoğunlukta olanların azınlıkta olanlara nasıl davrandığını anlatan, seyirciyi sorgulatan bir oyun. Bir şaman hikayesi. Biz bunu oynarken geleneksel Türk tiyatrosundan hiç uzaklaşmadık. Yıldıray Şahinler bunu reji olarak çok güzel sahneye koydu. Güzel anlattı senaryoyu ve biz senaryoyu hep doğaçlayarak oynadık. Provaları öyle yaptık. Hâlâ oyun içinde doğaçlamalarımız var. Seyirciyle empati kuruyoruz, onlarla birlikte gülüyoruz hatta kopuyoruz bazı yerlerde. Bu bazı akşamlar hiç olmuyor.
- Neye göre değişiyor bu durum?
- Seyirciden gelen tepki, sıcaklıkla ilgili bir şey. Sezgilerimizle oynuyoruz, seyirci kitlesi bunu istiyorsa belli ediyor zaten ve birlikte gülüyoruz. Bu oyunda sahnede yanlış yapmaktan korkmuyoruz. Oyunun dışına çıkıyoruz. Epik bir şey yapıyoruz.
- Zaten oyuna dair beğeniler kulaktan kulağa yayılmış durumda...
- Evet fısıltı gazetesi dedikleri şey bu. Beğenen birine söylüyor. O diğerine.... Bilet alıp 20 kez seyreden var. Üç-beş kez seyreden çok. Biz çok eğlendiğimiz için seyirci de çok eğleniyor. Bu arada kırmadan dökmeden, bir tarafı ötelemeden derdini de çok güzel anlatıyor oyun.
- Sizinle tiyatro konuşmaya başlayınca bir başka ışıldıyor gözleriniz... Neden?
- Tiyatro benim ilk aşkım. Sonuçta sahnedeki adrenalin farklı. O beni dinç tutuyor. Bu duyguyu anlatmak çok zor.
- Bir söyleşinizde 'Sinema ve diziler de eyvallah ama bizim birinci işimiz tiyatro, bir mekanımız olsun birarada olalım istiyoruz' demişsiniz...
- O da oluyor yakında... Taksim'de bir tiyatro salonu açıyoruz. Önümüzdeki sezona büyük ihtimalle hazır olacak. Bundan sonraki oyunlarımızı kendi salonumuzda olacak ve oranın sahnesine göre oyunlar koyacağız. Heyecanla onu bekliyoruz.
- Yıldıray Şahinler sizin için 'Abartıp senaryoda çorba tarifi yazdım onu bile çok güzel oynuyor' demiş sizin için...
- İhtiyar Balıkçı ve Deniz oyununda balık çorbası tarifi yapıyorum. Bazı akşamlar başka oluyor ve ben uzatıyorum tarifi... Her akşam oyun başka bir duygu verdiği için yaşanan durum da farklı oluyor. Oyundan sonra seyircinin canı çorba istiyor.
GENÇKEN GEZDİK, KAPATTIK DEFTERİ
- Bir gün sahil kenarına yerleşeyim hayali kuranlardan mısınız?
- Her zaman öyle bir hayalim var. Denizi çok seviyorum çünkü.
- Kızınızın adı da Deniz. Nasıl aranız, kaç yaşında oldu?
- 11 yaşında bir genç kız artık... Yaşının getirisiyle de biraz mesafeli etrafa karşı, ben de nasibimi alıyorum tabii ki bu mesefaden... Klasik bir baba-kız mesafesi aslında aramızdaki... Fazla yüz-göz olmuyor bu aralar benimle ama birbirimize karşı sevgimiz anlatılmaz boyutta... Çok iyi vakit geçiriyoruz birlikte...
- Babalık sizi değiştirdi mi?
- Değiştirdi tabii. Eve bağladı. Yoksa gezen bir adamım, hiç durmam. Şimdi daha rahat, daha iyi. Gençken gezdik, kapattık defteri. Kafan yoruluyor zaten olmuyor. Planlı programlı olmak önemli. Bu da gençlere söyleyeceğim en önemli şeylerden. Ders çalışacağın saat, gezeceğin saat planlı olmalı. Kararlarından vazgeçmemelisin. Yoksa geceler bitmez, içkiler bitmez, sohbet bitmez... Buna kaptırıp gidersen, planından şaşarsan başarı gelmez.
- Diziler bu kadar popüler olmadığı dönemde özellikle yeni dönem oyuncular 'star' muamelesi görmüyordu, daha mütevazıydılar...
- Sokaktaki insan yenileri idolleştiriyor. Bu egoyu sarsar. Çok sarsar hem de. Dünya böyle, ülkemiz böyle. Kabul ediyorum yaptığımız iş popüler bir iş ama bunu da abarttığın zaman başka bir şey ortaya çıkıyor. Ve öyle bir şey pompalanıyor ki, yazık oluyor, 'Fırsatlar diyarı, yolunuzu bulun' diye... Ülkedeki şartlar buna uygun değil. Vahşi bir kapitalizm var, onun dişlileri arasında eziliyorsun. Bazısı yenini kaptırıyor, bazısı ceketini. Onun için şöhreti ve parayı taşımak zor. Çok zor... Şimdi şimdi irili ufaklı oluşumlar var. Bunlar umut verici. O gençler kendilerini sorguluyor. Televizyon bu kadar şişmişken ona dönüp bakmayanlar var.