Yaşını göz önüne alarak, ama her zaman bildiği, tanıdığı, güvendiği birinin ölümü anlatması gerekir. Çocuğun duygularını paylaşmasını sağlamak, onunla duyguları paylaşmak çok önemlidir. Çocuğun yaşamı ne kadar çabuk normal akışına dönerse, sıkıntılar olsa da süreç onun için daha kolay olacaktır. Soma maden işçilerinin aileleri büyük kayıplar nedeni ile travma yaşadılar. Kaç çocuk ebeveynini kaybetti bilmiyoruz. Ama ölüm sayısına bakarak, oldukça çok sayıda, her yaştan çocuğun yaşayan ebeveynleriyle birlikte bu travmayı yaşadığını söyleyebiliriz. Onların acısını paylaşmak yanında yapabileceğimiz destekler var. Sağlık bakanlığının görevlendirdiği erişkin ve çocuk psikiyatristlerinin yanı sıra, APHB, Türkiye Çocuk ve Genç Psikiyatrisi Derneği ve Türkiye Psikiyatri Derneği travma gruplarıyla gönüllüleri ilk günden beri travmaları sağaltmak için Soma'dalar. Bu destek programı devam edecek. Çünkü bu tür travmalar hemen onarılmaz. Bazen uzun sürer, bazen bir süre sonra ortaya çıkar. Bunların yanı sıra travmaların etkisinin artmaması ve tedavi olabilmesi için, başkalarının da yapması ya da yapmaması gerekenler var. Basının görevinin bu büyük kazanın haberini vermek, bilgi ulaştırmak olduğu bir gerçek. Ama travma yaşayan yakınların acılarını en taze haliyle göstermek, travma yaşayan insanları konuşmaya zorlamak, ölümleri göstermek, bunları süreli tekrarlamak travmayı her seferinde yeniden kanatmak demektir. Basının travmalarda haber verme şekillerini gözden geçirmesi, kendini eğitmesi ve yas sürecinin yas gibi yaşanmasına katkıda bulunurken, kendi yaslarını da sağlıklı yaşamayı becermesi gerekmektedir. Toplumdaki herkes, kayıpları olan çocukları ve aileleri yaslarını yaşadıkları süreçlerden uzaklaştıracak, yorumların, konuşmaların, davranışların travma etkisini arttırdığını fark etmelidir. Çünkü, toplumlar da yas sürecini bireylere benzer şekilde yaşamaktadır. Tüm bunlar düzenli yapılıp, yaralar sarılırken travmaya yol açan nedenlerin belirlenmesi, ihmallerin giderilmesi, sorumluların bulunması yas sürecini herkes için olumlu etkileyecektir.
ÇOCUKLARA DİKKAT
5 yaş öncesi: Beş yaş öncesi çocuklar ölümün kalıcı olduğunu anlayamazlar, kaybettikleri ebeveynin döneceğini düşünürler. Bu nedenle ne zaman döneceğini sorar, dönmeyeceğine inanmak istemezler. Süre uzadıkça kaygısı artar. Giden gelmemektedir. Hele işe giden babasının dönmediğini ve dönmeyeceğini fark edince diğer ebeveynini yanından ayırmak istemez. Bu yaşta ölen kişi için "toprağın altında" gibi açıklamalar çocuğun kaygısını artırır. Ölümün dönüşümsüzlüğünü kavrayamayacağından, ölenin toprağın altında üşüdüğünden, acıkırsa ne olacağından bahsedebilir. Ölümden hiç etkilenmemiş gibi yaşama devam edebilir.
6-10 yaş: Beş yaşından sonra çocuklar ölümün geri dönülmezliğini yavaş yavaş anlar. Ama ölümü kendine, sevdiklerine yakıştırmaz, sadece yaşlıların, kötülerin öleceğini düşünür. Başkalarının ölüm acısını anlayabilir hatta paylaşabilir. Ama kendi duygularından hiç bahsetmeyebilir. Çocuğu erişkinden ayıran bazı özellikler vardır. Bu nedenle çocuk, ölümden kendini sorumlu tutabilir. Babasının ölümüne yaptığı yaramazlığın ya da babasına söylediği kötü bir sözün neden olduğuna inanabilir. Kaybettiği kişinin melek olduğu, onu görebildiği, cennete olduğunu düşünerek ölümle baş etmeye çalışabilir.
11 yaş ve üstü: Artık ölüm algısı erişkin gibidir. 11 yaş üstü çocuklar, ölümün ne olduğunu ve sonuçlarını anlar, ölüme ilişkin endişe duyarlar. Hiç tepki vermeyebilecekleri gibi, öfke, kızgınlık, içe kapanma, yalnız kalıp ağlama gibi tepkiler verebilirler. Kaybettikleri ebeveynine ait eşyaları kullanma, onun gibi davranmaya çalışma görülebilir. Gelecek kaygıları artabilir. Ergenlerde özellikle öfke belirgin olabilir.
ŞOK VE ÖFKE YASIN SÜREÇLERİDİR
Yas, kayıp sonrası yaşanması gereken bir süreçtir. Çünkü, ebeveyn kaybı çocuk için önemli bir travmadır. Ancak yaşanmayan ya da uzayan yas ciddi sorun haline gelir. Kayıp sonrası yaşanan yasın ilk evresi şoktur. Bir hissizlik, ne olduğunu anlamama, tepkisizlik, adeta donup kalma şeklinde tanımlanabilir. Kısa sürede geçmesi beklenir. Onu bir öfke dönemi takip eder. Kayba inanmama, isyan etme, öfkelenme bu dönemin özellikleridir. Ölenin artık geri gelmeyeceğinin anlaşılmasıyla ümitsizlik devresi başlar. Huzursuzluk, içe kapanma, depresyona kadar gidebilen üzüntü oluşur. Yasın son ve beklenen evresi kabullenmedir. Kaybın kabullenilerek, ayrılığın gerçekleşmesi ölenle sağlıklı özdeşimin kurulup, yeni yaşamın devamını sağlar. Bu devrelerin sağlıklı yaşanması için çocuğun desteklenmesi, paylaşmak istediklerini paylaşması, duygularını aktarması için olanak sağlanmalıdır. Çocuk, bir ebeveyn kaybederken, diğer ebeveyn de bir eş kaybettiği ve aynı süreçleri yaşadığı için çocuğa destek olamayabilir. Eğer başka destekler yoksa çocuklar yas dönemini yaşarken zorluk çeker. Hem çocukların hem de erişkinlerin bu dönemleri yaşayarak, kabullenme aşamasına gelebilmesi için ölüm kesinleşmelidir. Bu nedenle artık canlı olarak çıkma şansları olmadığı bilinen maden işçileri, depremzedeler yakınları tarafından umutla günlerce beklenir, ölüsü görülmek istenir. Yası yaşamak demek her şeyin bitmesi demek değildir. Çocukların üzüntüleri değişik şekillerde zaman zaman ortaya çıkacaktır. Özellikle yakınlarına öfke, zaman zaman aniden ağlama, özlem, bedensel yakınmalar, daha küçük bir çocuk gibi davranma, kabus görme şeklinde görülebilir. Çocuğa duygularını paylaşma ve yaşama şansı verilmelidir. Destek olmadığında, ölümle baş edilemediğinde bu travmanın uzun süren belirtileri gözlenir. Uyku bozukluğu, iştah kaybı, okul sorunları, arkadaş ilişkilerinde bozulma, ölerek kaybettiği kişiye ulaşma arzusu, depresyon, aşırı kaygı ve diğer ebeveyni kaybetme korkusu gibi davranış sorunları ortaya çıkabilir. O zaman bir uzman yardımı alma zamanı gelmiş demektir.