Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HASAN BÜLENT KAHRAMAN

Boğayla birlikte ölmek

Daha önce birkaç kere teşebbüs ettim, ama hiçbiri gerçekleşmedi. Büsbütün yasaklanmadan, bir boğa güreşi görmek, Hemingway'in kitabının o muazzam adında olduğu gibi 'öğleden sonra ölüm'ü izlemek telaşındaydım. Valencia'da dostlarım, yılda sadece bir kez düzenlenen 'corrida'nın tam da o gün olduğunu ve en büyük üç matadordan ikisinin 'dövüşeceği'ni söylediklerinde biraz çekinsem de gitmeye karar verdim. Zorla ve birkaç yüz avro karşılığında buldukları yer kan, sıcak ve kokunun oluşturduğu endişelerimi dikkate aldıklarından, dövüş alanına en yakın yerde değil orta sıralardaydı. Güreşten bir saat önce, 18.30'da gittiğimde önce kapıda gösteri yapan boğa güreşi karşıtlarıyla sohbet ettim. Söyledikleri doğru şeylerdi. Ama bir grup da onları eleştiriyor, bunun yüzlerce yıllık bir gelenek olduğunu söylüyor, vahşet içermediğini iddia ediyordu. Plazza de Toros'ta vakit geldiğinde kalabalık ölçüsüzdü. Fazla 'eril', 'macho' bir kalabalıktı bu. Müthiş İspanyol kadınlar, haşmetli gövdeleriyle hiç öyle az buz sayılmayacak bir sayı meydana getirse de, erkekler, içkileri, hayatımda hiç görmediğim ölçüde uzun ve kalın puroları, hepsinden önemlisi 'jestleriyle' oradaydılar. Önceden çıraklar tarafından yorulan 500-600 kiloluk boğa nihayet matadorla karşılaşıyor. Romalıların keşfettiği bu 'ölüm tiyatrosu' can pazarı. Ne derecede yorulursa yorulsun, bütün gücünün toplandığı sırt kaslarını zayıflatmak için boynuna o ana kadar neler saplanmış olursa olsun o dev gibi, bir at kadar hareketli hayvanı, elindeki bir bez parçasıyla matador, vücuduna değdirerek, boğanın kanını kendi üstüne bulayarak, azdırıyor. Her an her şey olabilir. Ve oldu... Talavante, yaşayan en büyüklerden biri, döndü ama kurtulamadı. Boğanın çelmesini yedi. Şimdi yerde ve boğanın altında. Çıraklar ellerinde pelerinlerle koşuyorlar. Matador, hayvanın altında debeleniyor. Boğa burnunu matadorun yüzünden geçiriyor. Matador şanslı; ne çifte attı hayvan, ne üstüne bastı güreşçinin, ne de açıklığı bir metreyi bulan, iğne kadar sivri ve jilet kadar keskin boynuzlarıyla yaraladı güreşçiyi. Arenada huşu, heyecan, öfke, korku ve coşku var. Binlerce insan ayakta. Talavante yeniden rakibinin önünde. Yer gök inliyor. Orkestra, bütün bir kastanyet yağmuru olarak başlıyor. Elinde öldürücü kılıç matadorun. Birkaç hamle ve boğa dizlerinin üstünde. Sevinçten çıldırmış 5 bin kişi, fularlar, eşarplar, mendiller, gazeteler, peçeteler sallayarak selamlıyor matadoru. O da temizlenip arenaya dönüyor, elinde boğanın hayaları selamlıyor izleyicileri. Adamın üstüne tribünlerden hediyeler yağıyor. Kadınların neler attıklarını söylemeyeyim.

CELLAT KURBAN DİYALEKTİĞİ
Bir ritüel bu güreş. Dinsel bir boyutu var. İnsanoğlu kurbanla ve kanla olan hesaplaşmasını ilk günden beri sürdürüyor. Ama bir eşitlik de var burada. Cellat-kurban diyalektiği işliyor. Matador, çırılçıplak duruyor o devasa hayvanın önünde. Diz çöküyor. Onu kutsuyor. Ölen ve öldüren birbirine karışıyor. Ölen matador olabilir. Öldüren herkesin bilinç dışında kendisinin öldürülmesine dönük dürtüyü Freud saptadı. Ölüme dokunmak bu güreş. İnsanlar öldürülmeyi izliyor. Yabansı, uzak ama en büyük gerçek olan ölüme bakıyor insanlar. Boğa matadorun kurbanı. Ama matador da izleyicilerin kurbanı. Onlar adına yaşıyor o ölümü. O ölümü görerek, o kurbanları yaşayarak, kendi başları üstünde dolaşan ölümden kurtulduklarını sanıyor belki de insanlar, izleyiciler. Kurbanın anlamı da bu! Vahşet mi boğa güreşleri? Bir şey diyemem. Gene de yasaklansın mı diye bana sorarlarsa; cevabım, üzgünüm, mahcubum ama evet olur.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA