Birikim dergisinin Ağustos/Eylül sayısında, Türkiye'nin en önemli sosyal bilimcilerinden bir olan Çağlar Keyder'in kayda değer bir söyleşisi var. Keyder, ekonomik düzey ile siyasi düzey arasındaki ilişkilere değiniyor.
Klasik Marksist yaklaşım, siyaseti, ekonominin bir sonucu olarak görür. Halbuki, ekonomiden yüzde yüz bağımsız olmasa da, siyasetin kendine has, özerk bir alanı vardır.
Örneğin Keyder'e göre I. Dünya Savaşı' nın en önemli nedeni, kapitalistler arası rekabet değil, devletleri yöneten çeşitli kesimlerin güç kavgasıdır.
***
Keyder'in dile getirdiği bu yaklaşımı gayet makul buluyorum ama gözüm bir yandan da ekonomide.
Bazı siyasi olaylara bakarken, '
ekonomi bunun neresinde' diye sormadan edemiyorum.
Örneğin
Türkiye/Ermenistan ilişkileri: Olay bir yandan, '
komşularımızla sıfır sorun' siyasetinin parçası...
Gerilim son bulsun. İyi komşuluk ilişkileri gelişsin. Bu vesileyle bilhassa diaspora Ermenilerinin, Türkiye'ye karşı katı tutumu yumuşasın arzusundayız.
Peki, bu kadar mı?
Yani olay siyasi düzeyde başlayıp siyasi düzeyde bitiyor mu? Bence değil.
***
Dünya haritasını önümüze koyup bakalım. Ermenistan'ın ardında neler var?
Önce
Hazar Denizi... Sonra
Türkmenistan,
Özbekistan,
Kazakistan gibi Orta Asya ülkeleri geliyor.
Yani başta petrol olmak üzere çeşitli doğal kaynaklara sahip olan ülkeler...
Teorimiz neydi? Hatırlayalım: Yeni ekonomide, her türlü
mal,
enerji ve
bilgi; doğu ile batı arasında kesintiye uğramadan akacak.
Bir de bakıyoruz, Türkiye ile olan bazı tarihsel sorunlar nedeniyle Ermenistan, bu aksta bir engel oluşturuyor.
Yeni ekonomi buna tahammül edebilir mi? Hayır! Asla!
Nasıl
PKK militanlarının enerji hatlarını havaya uçurma olasılığını kabul edemezse, Ermenistan'ın da '
1915 algısıyla' hareket ederek, bir baraj oluşturmasına tahammül edemez.
***
Bu yaklaşıma bazıları itiraz edecektir: Peki,
Azerbaycan ve
Karabağ sorunu ne olacak?
Cevap basit: Bugüne kadar Karabağ sorunu çözüldü mü? Hayır! Demek ki izlenen politika yanlışmış. Şimdi politika değişikliğine gidiliyor ve böylece Karabağ sorununun çözülme olasılığı ortaya çıkıyor.
Olaya şöyle bakın: Ermenistan ile ilişkileri
zayıf olan bir Türkiye mi Karabağ sorununun çözülmesinde etkili olur, yoksa Ermenistan ile
içli dışlı olmuş bir Türkiye mi?
Yani futbol maçı ya da cumhurbaşkanlarının karşılıklı jestleri siyasi danslardan, cilvelerden başka bir şey değil.
***
Hani Ermenistan Başbakanı
Tigran Sarkisyan, '
Türkiye'nin sınırlarını tanıyoruz' dedi ya...
İronik olan ne biliyor musunuz?
Aslında bu lafı, tam da
sınırların kalktığı bir anda söyledi. Evet, siyaseten olmasa da, ekonomik açıdan Türkiye/Ermenistan sınırı kalkıyor.
Doğu/batı entegrasyonunda bir adım daha atılmış oluyor.
Eğlenceli bir benzetme yaparsak: Neticede ailelerin de teşviki, hatta arkadan ittirmesiyle bu çift yatağa girecek!
Böyle bir konu
CHP'siz bitmez: Merak etmeyin,
Deniz Baykal da önünde sonunda yola gelecek ve (aktif olarak desteklemese dahi) Kürt açılımına engel olmaktan vazgeçecek.
Baykal ve şürekâsı siyasetçilik oynayacak diye milyarca dolarlık yatırımlar tehlikeye atılır mı?