1- Avukatın aşkı
Seneler önce... Suriyeli "Zengin avukat" Nezih Abdullah, Antakya'ya geldi.
"Fakir bir kızı" gördü, âşık oldu... Evlendiler.
Suriye'de mutlu bir hayat sürmeye başladılar.
Sonra... Zengin avukat, Lazkiye'de "Türkiye Fahri Konsolosu" oldu... Evine "Türk bayrağı" astı.
Suriye karışınca... İç çatışma çıkınca... Suriye yönetimi dedi ki:
- İndir bu Türk bayrağını.
- Hayır indirmem... Eşim Türk... Ben de 15 yıldır Türkiye'nin fahri konsolosuyum.
Vay sen misin Türk bayrağını indirmeyen?
Nezir Abdullah'ın evi bombalandı... Yerle bir ediliverdi.
2- Gel de ağlama
Dünün zengin avukatı "Evinden barkından olmuş, beş parasız ortada kalmıştı."
Antakya'ya kaçtı... "Karısının ailesinin evine."
Aile fakir... Nezih Abdullah'la eşi "Bir odaya" sığındılar.
Kadere bak..."Lazkiye'de deniz manzaralı lüks villadan" sonra... Antakya'da "Küçücük bir oda."
Gaziantep Belediye Başkanı Asım Güzelbey onu aradı, buldu:
- Gel... Sen "Uluslararası hukuk" konusunda uzmansın... Belediyemizin "Hukuk bürosunda" çalışacaksın.
Nezih Abdullah duygulandı, ağladı... Onun ağladığını gören Asım Güzelbey de ağlamaya başladı.
3- Gazi-Antep
Vefalı Gaziantep...
"Fransız işgalini yaşamış... İşgal nedir bilen" Gaziantep.
Fransızlar Antep'i işgal edince Asım Güzelbey'in ninesi "8 aylık hamileymiş."
Besni'ye (Adıyaman) sığınmış... Besnili aile "Kendisi yememiş, ona yedirmiş."
"Kocası Antep'te düşmanla dövüşen hamile kadına" sahip çıkmış.
Tıpkı bugün "GAZİ" ve "VEFALI" Antep'in "Suriye'den kaçanlara" sahip çıktığı gibi.