Antalya'daki İtalyan işgali 5 Temmuz 1921 günü kalkmıştır. İtalyanlar işgal yıllarında olduğu gibi Mustafa Kemal ile yapılan gizli antlaşmalar gereği, Anadolu'ya silah ve cephane yardımını işgal sonrası da sürdürmektedir. Akdeniz kıyılarını abluka altına alan Yunan savaş gemilerinden fırsat buldukça İtalyanlar, Antalya ve Mersin limanlarına parçalar halinde savaş uçakları da sokuyordu. Birinci Dünya Savaşı sırasında ve daha sonra Milli Mücadele yıllarında birçok kahramanlıklar göstermiş sivil savaş pilotlarımızdan ve havacılık tarihimizin ilk havacılarından biri olan Vecihi Hürkuş da İtalyanlar tarafından buharlı gemilerle Antalya'ya getirilen tayyarelerin montajı için sık sık Antalya'ya geliyordu.
MONTAJI ANTALYA'DA
İtalyan gemileri ile parçalar halinde getirilen bu tayyareler, o günlerde askeri kışla olarak kullanılan Muratpaşa Camisi avlusunda Pilot Vecihi Hürkuş ve arkadaşları tarafından monte ediliyordu. Bu teknik ekip tarafından tek parça haline getirilen tayyarelerin deneme uçuşları ise Andızlı Mezarlık arkasında düzleştirilen (daha sonraları Ciritlik denilen) düz toprak alanda yapılıyordu. Deneme uçuşları başarı ile tamamlanan bu İtalyan uçakları daha sonra Batı Cephesi'ne, savaş için sevk ediliyordu. Vecihi Hürkuş, o tarihlerde Antalya'da geçen günlerini hatıralarında söyle anlatır: "... 1921 senesinin son aylarına doğru, ben arkadaşları vazifeler üzerinde bırakarak bir İtalyan tayyaresini teslim almak üzere Antalya'ya hareket ettim. Senenin son ayını Antalya'da gelen tayyarenin hazırlanması ve tecrübeleriyle meşgul olarak geçirdikten sonra, şerefli hizmetlerle dolu bu seneyi iki büyük acı ile kapadım." (31 Aralık 1921, Antalya) Sene 1922. Vecihi Hürkuş İtalya'dan parçalar halinde gelen savaş uçağını monte etmiş; Batı Cephesi'ne hare- ket hazırlıklarını sürdürürken, Antalya Postanesi yetkilileri de elindeki postayı Anadolu'ya güvenli bir şekilde gönderme telaşındaydı.
ZARF ÜZERİNE ÖZEL BASKI
O yıllarda Antalya Havali Komutanlığı emrinde, Antalya'da bir 'Posta Sansür Heyeti' vardı. Bu heyet üç subay ve bir sivilden oluşuyordu. İtalya'dan bir buharlı gemi ile gelen ve Muratpaşa Camisi avlusunda Vecihi Hürkuş tarafından monte edilerek Türk Hava Kuvvetleri'ne katılan bir tayyarenin 1338 (1922) yılı Şubat ayının yedisinde Antalya'dan Batı Cephesi'ne hareket edeceğini biliyorlar ve önlerine gelen bu fırsatı değerlendirmek istiyorlardı. Aralarında yaptıkları toplantı sonunda Antalya Posta Sansür Heyeti, ellerindeki postayı Anadolu'ya bu uçakla göndermeye karar verirler. Öncelikle uçağın pilotu Vecihi Bey ile görüşülür ve ikna edilir. Antalya Posta Müdürü Ali Zülfikar Bey de ikna edildikten sonra 'İlk Tayyare Postasının Pulu' olmak üzere (Merkeze danışmadan) tedavülde bulunan 1917-1918 baskısı Viyana emisyon pullardan yedi çeşidi seçilir. O günlerde Kemal Atatürk'ün emri üzerine, Antalya Müdafa-i Hukuk Cemiyeti'nin parasal yardımları ile İzmir'den Antalya'ya taşınarak burada yayınını sürdüren 'Antalya'da Anadolu Gazetesi' matbaasında 10 paralık, 20 paralık, 3 kuruşluk, 5 kuruşluk ve 10 kuruşluk pullar üzerine kırmızı renkte 'Antalya Hatırası 7.2.38' ibaresi taşıyan sürşarjlar (pulun geçer değerini arttırma baskısı) yapılır. Vakit darlığından ve iş acele olduğundan, sürşarjlar gelişi güzel olmuştu. Birçok sürşarjlar pullar dışarısında ve zarfların üzerinde kalmıştı.Hatta bir kısım pullar mektuplara yapıştırıldıktan sonra sürşarjlandı. Fakat ne fark ederdi? Mektupların muhakkak bu tayyare ile Antalya'dan Akşehir'e gitmesi gerekiyordu.
İLK UÇAK POSTASI
Tayyarenin kalkma saatinde posta, uçağın pilotuna teslim edildi. Vecihi Hürkuş Türkiye'nin bu ilk uçak postasını alarak Antalya'dan Akşehir'e doğru havalandığında, Türkiye'de bir ilki başlattığının herhalde farkında değildi. Nitekim sonraki yıllarda yayınlanan hatıralarında Pilot Vecihi Hürkuş ilk uçak postasını taşıdığından söz etmek yerine, yalnızca Antalya'dan Akşehir'e o günkü uçuştaki izlenimlerini şu cümlelerle anlatacaktır: "7 Şubat 1922 tarihine kadar hazırlıklar ile Antalya'da kaldıktan sonra, o sabah tayyare ile uçarak Akşehir'e hareket ettim. Bu güzel bölgenin umumi manzarasını ifade için, tek bir cümleden başka bir söz bulamıyorum: 'Bundan daha güzel bir yurt olabilir mi?' Ormanla örtülü uçsuz dağlar, yeşil yurtlar, mavi göller. Hele bir deniz gibi Eğirdir Gölü, cennet yurdun mavi incisi. Bu güzelliklerin yarattığı zevk içinde zengin bir sabah gezintisi. İşte bu uçuşun bıraktığı intiba. Yeni getirdiğim tayyare, yeni elemanlar yetiştirmek için ne kadar işimize yaramış, alel acele toplanan bu uçak, ne kadar tayyareci yetiştirmeye vesile olmuştu."