Kekova Adası'nın, Antalya'nın neresinde olduğunu bilmem bilir misiniz? Bilmeyenlere kısaca anlatayım. Kekova, Antalya batısında, Demre ilçesi sınırları içinde, deniz kıyısında, çevresi eski Likya uygarlığına ait eserlerle tısa basa dolu bir adadır. Likya uygarlığı da, bugün Fethiye Körfezi'nden Antalya Körfezi'ne kadar uzanan Fethiye, Kaş ve Finike'yi de içine alan Teke Yarımadası'nda tarihi MÖ 5. yüzyıla kadar uzanmaktadır. Likya Birliği 23 kentten oluşuyordu. Likyalılar Anadolu'nun Akdeniz kıyılarında Tlos, Xanthos, Patara, Pınara, Myra, Olympos, Letoon, Arykanda ve Sidyma gibi önemli kentler kurmuşlardı. Likya bölgesinin yemyeşil koylarına, körfezlerine gizlenmiş sayısız antik şehirlerden arta kalanlar, arkeoloji dünyasının dikkatini çekmektedir.
HAMİDİYE KARARGAHI
Demre'nin Çayağzı iskelesinden Kekova tekne gezisine giderken, Kaleköy'e varmadan önce yağlıboya ile kayaların ön yüzüne deniz erleri tarafından büyük bir Türk bayrağının işlendiği ve 'Hamidiye Hatırası' olarak yazılı küçük bir koy vardır. Burasının, Balkan Savaşı sırasında Rauf Orbay'm komutasındaki Hamidiye Kruvazörü'nün gizlenerek oradan geçen düşman gemilerini vurduğu tarihi bir liman olması nedeniyle, bir öyküsü vardır. Şimdi ünlü Hamidiye Kruvazörü'nün 2. kaptanı olan Emekli Amiral Fahri Engin'in hatıralarında, Türk bayrağının kayalara çizildiği günlere gidelim: "... 24 Şubat 1913 günü Beyrut'tan hareketle batı istikametinde seyre başlandı. Mevsim kış olduğundan sık sık fırtınaya rastlıyorduk. Bu defa da hareketimizden dört saat sonra, şiddetli lodos fırtınası başladı ve bir aralık kasırga halini aldı. Gemide herkes yatıyordu. Rüzgârın şiddeti; Karayel, Yıldız Poyraz'a kadar istikamet değiştiriyordu. Dalgalar lodostan, fırtına Kuzey'den estiği için gemiyi idare etmek güçleşmişti. Kıbrıs'ı dolaşarak Kuzey istikametine yol verdim. Daimî bir şekilde yalpa yapa yapa seyre devam ettik. Süratimizi de çok azaltmak mecburiyetinde kaldık. Kendi kıyılarımızda sığınacak bir liman aramak için haritayı ve (Rehber-i Derya) tetkike başladım. Bunlardan edindiğim bilgiye göre, hiç gemi uğrağı olmayan ve haritada (Kakao) diye adlandırılmış bulunan Gökova Koyu'na gitmekliğimizi, kumandana teklif ettim. Kabul ettiler. Gayet dar bir methalden (giriş) geçerek, limana girdik. Bu limanda ne insan, ne gemi, ne canlı bir şey vardı. Ancak bir geminin geçebildiği kadar, gayet dar iç içe iki küçük liman... Fakat önündeki küçük ada, direklerimizden yüksek olduğundan, deniz tarafından görünmemiz mümkün değildi. Adanın yüksek yerine bir gözcü çıkarıp vazifelendirdik. Gemi mürettebatı burada güzel istirahat ettiler. Sahilde birçok eski eserlere ve mezarlara rastladık. Oranın haritasını yapan Avusturyalılar, bir taşın üzerine kendi bayraklarını boyamışlardı. Biz de onu silerek, Türk bayrağını boyadık. Ve burada mürettebatı biraz dinlendirmek için iki gün kaldık. ... Bu limandan hareketle diğer birkaç küçük limana da uğradıktan sonra, tekrar Beyrut'a yöneldik..." Antalya'nın Demre ilçesindeki Kekova'da kayalara Türk bayrağının çiziliş nedenini, Hamidiye Kruvazörü 2'nci Kaptanı Emekli Amiral Fahri Engin'in hatıralarından, yani ilk ağızdan böylece öğrenmiş olduk.
KEKOVA ADASI
Yüzölçümü 5,7 km2 olan Kekova Adası'nın çevresinin uzunluğu 19 km'dir ve yüksekliği orta kısımda 188 m'ye ulaşır. Kekova Adası'nın kuzey kıyısında bölümü deniz altında kalmış batık bir kentin kalıntıları görülür. Kekova Adası'nın hemen karşısında yer alan Kaleköy'deki Simena ve onun arkasında Sıçak İskelesi'ndeki Aperlai, Üçağız'daki Teimiussa bu bölgedeki Likya yerleşimlerinden yalnızca birkaçıdır. Kekova Adası'ndaki yapıların bir bölümünü, MS 141 ve 240 yıllarında Likya'nın geçirdiği şiddetli depremlerin etkisiyle sulara gömülen kalıntılarını tekne gezintisi sırasında, Akdeniz'in berrak mavi suları içinde izlemek mümkündür. Simena'nın hemen önünde, deniz içinde kalmış Likya tipi bir lahit Kekova'nın en ilginç görüntüsünü meydana getirir.