Tarihi yarımadada ikinci günkü durağımız, Edirnekapı ve Ayvansaray sur bandı. Burası İstanbul'un en çok turist çeken bölgelerinden biri... Nitekim, Mihrimah Sultan Camisi, Kariye Müzesi, Eğrikapı Rum Mezarlığı, Panayiasuda Rum Kilisesi, Kazasker İvizağa Camisi, Anamas Zindanları ve Bizans döneminden kalan Tekfur Sarayı'nın da olduğu bölgede pek çok tur otobüsüne ve turiste rastlıyoruz. Bölgede surlara paralel olan Hocaçakır Caddesi'nde de hiçbir MOBESE kamerası yok. Çay ocağı işleten Mehmet Sıddık Kızıl, surun arkasında pek çok gasp olayının yaşandığını anlatıyor.
Edirnekapı'dan Ayvansaray'a kadar uzanan surların arka bölümünde, Ermeni Mezarlığı'nın hemen üstündeki bomboş bir arazi uzanıyor. Ve bu uzun arazide 4 elektrik direği var ama hiçbiri çalışmıyor. Mehmet Sıddık Kızıl, hava karardıktan sonra bu arazinin dört bir yanında içki ve uyuşturucu alemi yapıldığını, tinercilere rastlandığını, kadınların bu yolu asla kullanamadığını belirtiyor. Doğma büyüme Karagümrüklü olan Karagümrük Mahallesi Muhtarı İsmail Altıntoprak (63), Edirnekapı'yı çevreleyen surların yıllardır tinercisinden gaspçısına kadar her tür insanı barındığını, özellikle mahalle sakinleri tarafından 'çukur' olarak adlandırılan yerin çok tehlikeli olduğunu söylüyor. Muhtar Altıntoprak'ın anlattıkları hem ürkütücü hem de düşündürücü: "Benim diyen delikanlı o kapıdan geçip şehitliğe doğru yürüyemez. Çünkü kapının hemen sol tarafında 'çukur' diye bilinen bir yer var. Bu oyuklarda gece gündüz madde bağımlıları oluyor. Tam bir eşkıya yatağı. Şimdiye kadar birçok turistin saldırıya uğradığına şahit oldum. Denemek isteyen varsa, çelik yelek giysin, oradan ağır adımlarla geçsin, bakalım ne olacak?"
MÜJGAN HALİS MESUT ALTUN