Avrupa Komisyonu bugünlerde futbol ekonomisinde bir takım finansal değişiklikler yapma arayışında. Bunların en önemlisi de "Robin Hood Vergisi" benzeri bir vergi sistemiyle yıldız futbolcu transferlerindeki paranın bir kısmını takımlar arasındaki dengeyi korumak için kullanmak. Kısaca zenginden alıp, fakire vermek! Buradaki temel amaç transferler üzerinden yapılacak adil bir vergilendirme sayesinde futbol ekonomisindeki paranın mümkün olduğu şekilde ekonomik açıdan daha sınırlı kaynaklara sahip olan kulüplere dağıtmak.
Futbol ekonomisi üzerinde yapılan çalışmalar Avrupa'da yılda 3 milyar euronun transfere harcandığını ve bu para dönügüsünün çoğunluğunda yer alan birkaç büyük kulübün, altyapıya sadece yüzde 2'lik bir pay ayırdığını gösteriyor. Yeni sistemle beraber kulüplerin kadrolarındaki oyuncu sayılarını sınırlandırmaları, oyuncuların transfer hareketliliklerinin kayıt altına alınması ve "Finansal Fair Play" uygulamasıyla beraber kulüplerin gelirlerinden daha fazla harcama yapmamaları da hedefleniyor.
Bu planın son 10 yıldır futbol kulüpleri arasında artan mali dengesizlikleri bir nebze olsun engelleyeceği bir gerçek. Her ne kadar, liglerde ve Avrupa kupalarında bu farklılığı dengelemek için bir takım önlemler alınmış olsa da bunların yeterli olmadığı açıktı. Yeni uygulamalarla daha mütevazı kadrolara sahip takımların başarılı olmaları ve bu başarılarını sürekli hale getirmeleri mümkün olabilecek.
Bu önlem yeterli mi?
Fakat yine de kafalarda soru işaretleri de oluşmuyor değil. Geçtiğimiz sezon başında Manchester City stadının isim hakları konusunda Finansal Fair Play anlaşmasının açıklarını kullanmıştı. 400 milyon poundluk sponsorluk anlaşmasının bir parçası olarak "City of Manchester" Stadı, takımın sahibi olan Mansour ailesinin hissedarı olduğu "Etihad Airways"in adını alarak "Etihad Stadium" olmuştu. Manchester City ve benzer ekonomik güce sahip birkaç takımın bu yeni sistemin açıklarını bulup bulamayacağı yine merak konusu olacak.