Üniformalar arkasına gizlenen, omurgasız bir yapının kuklaları
FETÖ'cü 'vatan-sevmezler' 40 yıllık hazırlığın startını vermişti
15 Temmuz 2016 akşamında. Yıllarca gizliden gizliye öz vatanının ekmeğiyle ihanet planı kuran
'kukla' hayaletler o gece ilk kez maskesiz çıktı karşımıza.
Asker, polis üniforması vardı üzerlerinde ama yüzlerinde sadece katil sıfatı taşıyorlardı. Katillerdi, yoksa anacığının aşını yudumlarken
'vatan yoksa ben de olmayayım' diyen
Osman'ları, 'anne evladım sana emanet' diyen
Demet'leri, 65'lik Nebahat anaların evlatlarının hunharca katledilmesi nasıl açıklanabilir?
250 evlat verdi Ana-dolu o gece, ruhunu satan vatansızların kini ile kana boyandı Türkiye. Kollar, bacaklar, bedenler, yarlar, eşler verildi ama vatan verilmedi.
Sabaha kadar ölüm kusan göklerin altında millet
'dur hain, vatan benim, geçit yok' dedi.
16 Temmuz 2016'da gri bir gökyüzünün altında, sokakları, binaları yıkılmış, barut kokan ancak
'tek bayraklı bağımsız' bir vatana kavuştuk.
İhanetin ve şahadetlerle yazılan destanın üzerinden bir yıl geçti. Şehitlerimizin emanetlerini vefa ile kucakladığımız, anaların evlat diye dizinin dibinden ayrılmadığımız, şehit ve gazilerimizin kahramanlık hikâyelerini yazdığımız; gerçekte
365 diye yazılan ama bir asır diye okunan bir yol geçti.
Bugün
250 şehit ve
2 bin 193 gazinin emanetleriyle, ruhumuzda
kanlarıyla yazdıkları destanın
izi, dilimizde
'minnettarız' sözleri
ile sokaklardayız. Anıyoruz
yitirdiğimiz canları, gidiyoruz
Mehmet'lerin helikopterden
ölüm yağdıran haine göğsünü
siper ettiği yerlere. İhaneti
unutmamak, aynı yerden ikinci
kez vurulmamak için hafızalarımıza
kazıdık ancak yüreğimizde
sessizce yükselen derin
bir ağıt var.
Destanın birinci yılını kutlarken birkaç notla bitireyim… İhanet ve destanının
aynı anda yazıldığı
15 Temmuz için ilk yapmamız gereken kanlarıyla vatanı
hainlerden kurtaran
250 şehit, 2 bini aşkın gaziye yaşam boyu vefa ve saygımızı
sürdürmek. Emanetleri vatanı gözümüz
gibi korumalıyız. İhanetle başladı ama destanla
anmalıyız çünkü millet kaderini tarihe
şehit kanıyla
'hürdür hür kalacak' diye yazdı. Yaşadıklarımızı asla unutmamalıyız,
unutturmaya çalışanlara dikkat edip,
algı oyunlarına karşı uyanık kalmalıyız.
Unutmayalım; anaların kınalı kuzuları, sevdalı kadınların cananları
'vatan tek bayrak altında tek millet' yaşasın diye yitti o gece…