Aralık 2016'da ATO Başkanı olan Gürsel Baran'la Gölbaşı'nda 18 yıldır gözü gibi baktığı bahçesinde bir araya geldik. Hafta sonu iş stresini burada ailesi ile birlikte atan Baran, bahçesinde memleketi Siirt özlemini de yetiştirdiği Siirt fıstıkları ile gideriyor.
Hayatına dair güzel anıları paylaşan Gürsel Baran, Siirt'ten başkente göç eden ailesinin 1962 yılında Ankara'da başlayan yaşamını 'Biraz Kendin Biraz Kentin'e anlattı.
Ankara'ya nasıl geldiniz?
Ben 1960 doğumluyum. 62 yılında babam devlet memuru olarak Siirt'ten Ankara'ya geliyor. 4 kardeşiz.
Evimiz Keçiören'de ve kira...
Babamın memur maaşından başka da bir geliri yok. Her ayın birinde oturur ve hesap yapardı. Babamın bütün hayali bir ev sahibi olmaktı. '30 yıl boyunca kira ödedikten sonra emekli olduğum gün bir ev alayım kiradan kurtulayım' derdi. Bu arada babam bizi bütün yaz tatillerinde bir yerlere yerleştirirdi. Yaz tatillerinin tamamında biz çırak olarak çalıştık.
Aslında ticarette en büyük eksiklik çıraklık müessesesinin ortadan kalkmış olması. Biz ticareti o dönemlerde orada öğrendik. Lisede okurken de hem okur hem çalışırdım. Babam ek iş olarak 19 Mayıs Stadı'nda bilet satardı. Bir ara bizi de götürdü. Bizim yaşlarda çocukların gazete sattığını görünce biz de satmaya başladık.
Babamın kazandığının üç katı para kazanmaya başlamıştık gazete işinden...
Ticarete nasıl girdiniz?
Babam emekli oldu. 'Ev alacağım, kiracılıktan kurtulacağım' dedi. 6-7 ay gezdi, bulamadı ev ve alamadı. Emeklilik ikramiyesi yetmedi.
Üzerini de tamamlayamadı.
Böyle olunca ev işinden vazgeçti.
Bir gün biraderle bizi çağırdı ve 'Ben ev çok istiyordum ama alamadım.
Ben sizi yetiştirdim. Ticareti de öğrendiniz. Gidin dükkân açın kendinize' dedi. 30 yıllık emeğinin karşılığını biz 17-18 yaşlarındayken verdi.
Büyük bir cesaretti. Çok şükür biraderle biz elektrik bantları satmakla ticarete başladık. Biraderle başladık, biraderle devam ediyoruz.
Çocuklarımız da dükkânda. Ben şuanda bile her yarım saatlik, bir saatlik fırsatta dükkâna giderim. 37 yıl oldu yaklaşık.
Ticarette nasıl başarılı oldunuz?
Babam bizi her yaz tatilinde çırak olarak verdi ya biz onun faydasını gördük. Müşteri nedir? Mal nasıl alınır, satılır? Bunları öğrendik. Bunlar çok önemli şeyler. Bugün Oxford'u da bitirsen çıraklık yapacaksın.
Çırak olmadan ben tüccarım demek çok zor. Ben bütün problemi ailelerde görüyorum. Bugün endüstri meslek lisesi bitiren hiç kimse kendi işini yapmıyor. AVM'lerde tezgâhtarlık yapmaya razılar. Bende şuan 8-10 bin TL maaş alan ilkokul mezunu adam var. Ama bu çocuk çıraklıktan gelmiş ve işi biliyor.
Küçüklüğünüzde futbol oynamıştınız? Neden devam etmediniz?
Ben maçlarda gazete satardım.
Benim futbol sevgisi o zamanlardan başladı. O zamanlar 12 yaşında falanım.
Gazeteyi satıyoruz, maç başlayınca biz de maç seyrediyoruz. Maç bitince biz de gazeteleri toparlıyoruz.
Tabi ben babamdan gizli yapıyorum futbol işini... Onun haberi olsa beni keser... Öyle bir aşk var ki oynayacağım dedim ben. Kavaklıdere'ye gittim, amatör kümeye girdim. O arada Ulus Endüstri Meslek Lisesi'nde okuyorum oranın da okul takımına seçtiler.
Libero oynardım o zamanlar.
Genç takımda bir beş sene oynadıktan sonra kaptan oldum. Bir yılda A takımda oynadım.
19 Mayıs'taki dış sahalara gittim.
Tabi şimdiki gibi çim değildi, topraktı.
Ama baktım ki babam kırılıyor bu işe bıraktım.
'BAHÇEDE SİİRT FISTIĞI YETİŞTİRİYORUM'
Bahçe işlerini seviyorsunuz galiba...
2000 yılında buraya geldik. Bahçe filan böyle bir
fikrimiz de yoktu. Hepimiz geçim derdindeyiz...Bir
arkadaşımız var aynı sektörden o bahçe hayali olduğunu
söyledi. 'Bir yer buldum, yanında da boş yerler
var' dedi. O orayı aldı, bizde geldik burayı aldık.
O gündür, bugündür buradayız. Çok lüks değil... ATO
Başkanı olmadan önce okullar kapanınca buraya yerleşirdim.
3 ay buradan işe gidip gelirdim. Şimdi
sadece cumartesi, pazar günleri gidip geliyoruz.
Memleketin köy hayatında olan her şeyi burada yaşamaya
çalışıyorum. Siirt fıstığı bile yetiştiriyorum.
Onunla memleket hasretini gideriyoruz.
'TEK KELİME ETMEDEN ÇIKIP GİTTİM'
Futbol sevginiz devam ediyor mu? Hangi takımlısınız?
BIZIM akrabalar, onun akrabaları
bizi Kızılay'da bir araya getirdi.
Ben hangi takımlı olduğunu sormuşum.
Hanım, 'Beşiktaşlıyım'
demiş. Tek kelime etmeden çıkıp
gittim. Bugün düşünüldüğünde
böyle bir
şey hayatta yapılmaz ama yapmışım.
Hanım koşa koşa arkamdan
çıkıp geldi. 'Nereye gidiyorsun'
dedi. 'Ben Beşiktaşlı biriyle
mümkün değil yapamam' dedim.
'Tamam, bende Fenerli olayım'
dedi. Ondan sonra Fenerli oldu.
Öyle Fenerbahçeliydim...