İlay Erkök'ün oyuncu olma yolunda ilk adımları attığı dönemde başına gelen ilginç bir olay var. Konservatuvarda okurken Birleşik Krallık'a gitmeye karar veriyor ama iki ülke arasında kredi sistemi farklı olduğundan vize alamıyor. O da oturup İngiltere Kraliçesi'ne mektup yazıyor. İki hafta sonra elçilikten iki yetkili evlerine gelip vize sorununun çözüldüğünü söylüyor. Erkök İngiltere Kraliçesi'ne neden mektup yazdığını şöyle açıklıyor. "Kraliçeyi rüyümda gördüm sıkıntın olursa bana yaz" dedi.
Aldığı eğitimin ardından 2015'te Türkiye'ye dönen Erkök, şu sıralar Atv'nin çok izlenen dizisi Hercai 'de Yaren karakterini canlandırıyor. Yaren kötülükten vazgeçmeyen bir karakter olmasına rağmen izleyicinin kalbini kazanmayı başardı. Hatta şöhreti sınırları aştı. Erkök, kısa bir süre önce de Hercai'nin sevilerek izlendiği İspanya'da ödüle layık görüldü. Premios Telenovelas Espana'da En İyi Kadın Oyuncu seçildi. İlay Erkök'le hem ödülü hem de oyunculuk tutkusu üzerine sohbet ettik.
- Abiniz Koray Erkök de oyuncu. Evde bu merakınızla ilgili nasıl bir ortam var?
- Ebeveynlerimiz her zaman bizi desteklediler. Annem ailesinden de ötürü sanatla iç içe büyümüş. Bu yüzden bizim konservatuvar eğitimi almamız konusunda sonuna kadar destekçimiz oldu.
- Babanızın sizinle ilgili başka hayalleri var mıydı?
- Babam, bilim insanıdır. Benim kendisi gibi diş doktoru olmamı çok istiyordu. En sonunda babamın kalbini şöyle fethettiğimi hatırlıyorum: "Olsun be babiş, oyunculuk öyle bir şey ki, karakterden karaktere giriyorsun. Bir gün ben de diş doktoru olurum, imkansız değil sonuçta." İşte o zaman oyunculuktan vazgeçemeyeceğimi anladı.
- O dönem oyunculuk konusunda sizi uyaran bir akrabanız var. Değerli oyuncu Suna Pekuysal. Neden karşı çıkıyordu?
- Rahmetli Suna halanın uyarıları daha çok abime olmuştu. Ben daha küçüktüm. Yoğun temposundan dolayı değer verdiği insanların yanında olmakta zorlanıyordu. Ve Yeşilçam'da güçlü bir kadın figürü olmak için de kıymetli zamanını bir hayli harcıyordu. Bundan dolayı da o görkemli gözüken ama onu çok yıpratan sahne tozunu bizim yutmamızı istemiyordu.
- İngiltere'ye gitmek istediğinizde önünüze çıkan engelin kaldırıldığı haberini vermek için gelen Birleşik Krallık'ın iki görevlisini gördüğünüzde neler hissettiniz?
- Kapıyı açarken ve kaparkenki İlay arasında çok değişim oldu. Hayallerime umut tohumları atıldı.
- Gördüğünüz bir rüyayla başlayan bu olay size hayatla ilgili ne öğretti?
- Rüyaların içinde daima anlam arayan biriyim. Rüyalar, bana göre hayallerimizin gölgesi, geri kalanı da kişide bitiyor. Ben de hayallerimi gerçekleştirmek için bir adım ötesine geçmeliydim. Hayalimin peşinden giderken hayat bana; emeklerimin boşa gitmediğini, kimsenin ulaşılamaz ve hiçbir şeyin imkansız olmadığını öğretti.
- Kısa bir süre önce İspanya'da En İyi Genç Kadın Oyuncu ödülü aldınız. Ödüllerin sizin için anlamı nedir?
- Ödül almak, çok güzel ve özel bir şey tabii ki. Seni tanımayan veya daha önce seni yüz yüze hiç görmemiş olan izleyicilerin kalbine dokunduğunu fark ediyorsun. Bu da bir şeyleri doğru yaptığını düşündüren ve hissettiren bir hediye oluyor.
- Yurt dışında Türk dizileri çok izleniyor. Tıpkı Hercai gibi... Bu ilginin sizce nedeni nedir?
- Yurt dışı tatiline gittiğim zamanlarda bazı kasabalarda Türk dizileri, dergileri gördüğümde mutlu olup gururlanıyordum. Hercai dizisiyle birlikte dünyanın her yerinden sosyal medya hesaplarımı takip edip, benimle iletişime geçmeye çalışan bir sürü kişi görünce çok daha başka bir mutluluk ve heyecan hissettim. Bence, Türk dizileri, rejisi ve görselliğiyle, bizden biri hissiyatı veren başarılı oyuncularıyla yabancı izleyiciyi de etkiliyor.
GELSİN MUMBARLAR, KABURGALAR VE KİLOLAR…
- Yemek yapmakla aranızın iyi olduğunu duydum. Mardin yemeklerini yapmayı da öğrendiniz mi?
- Doğu'nun yemeklerini çocukluğumdan beri bilen ve seven biri olarak, dizinin Mardin'de çekileceğini öğrendiğimde mutluluktan uçuyordum. Gelsin mumbarlar, kaburgalar ve kilolar… Mardin'in yöresel yemeklerini yapmayı öğrendim fakat ciddi emek ve zaman gerektiriyor. Özel bir istek olursa misafirlerime yaparım tabii. Ama hiçbiri buradaki lezzeti vermeyecektir şimdiden söyleyeyim.
- Yemeyi de seviyor musunuz?
- Yemek yemeye aşığım. Her an, her dakika düşündüğüm tek şey diyebilirim. Her zaman yeni lezzetlere ve deneyimlere açığım.
- Bu arada küçükken kasap olmak istediğinizi okudum. Neden?
- Evet. Ara sıra hâlâ düşünüyorum. Çünkü; çiğ etlere ve sakatatlara bayılırım. Kasaba her girdiğimizde alışveriş yaparken kasap amcanın bana çiğ sucuk uzatmasından da kaynaklı olsa gerek, kasap olursam sucuktan çok daha fazla yiyebilirim diye düşünmüştüm.
KÖTÜLÜĞÜ HATIRALAR BESLİYOR
- Hercai 'de Yaren adlı kötü bir karakteri başarıyla canlandırıyorsunuz. Kötü bir karakteri canlandırmak sizi psikolojik olarak nasıl etkiliyor?
- Oynadığım karakteri evime girerken arkamda bırakıyorum. Temposu yüksek sahneleri oynayıp eve döndükten sonra üzerimden koca bir yük kalkmış gibi hissediyorum. Sahneye girerken ise onun derdini dert ediyorum kendime. Bazen bana doğru gelmeyen ama Yaren için doğru gelen fikirleri savunmak zorunda kaldığım çok oldu, oluyor. Her bölüm küçük de olsa hesaplaşmalar yaşıyorum Yaren ve duygularının gelgitleriyle alakalı.
- Kötülüğü sizce neler besliyor?
- Hatıralar besler. Bir de üzerine yıllar geçtikçe hatırları kendimiz derlemeye başlıyoruz. O hatırayı affetmeyip içimizde büyütürsek kötülük de bundan yararlanıp, karşındaki/ karşındakilere ne olursa olsun zarar vermeye şartlanıyor.
ÇOCUKLARIMI ÇOK ÖZLÜYORUM
- Mardin'de set dışında nasıl vakit geçiriyorsunuz?
- Ailemle daha önceden bu görkemli şehre gelmiştim. Havasını koklamış, kültürel tarihini hafızama kaydetmiştim. Pandemi sürecinden ötürü son zamanlarda set ve ev arasında mekik dokuyorum. Her gün olabildiğince film ve dizi izliyorum. Sabah erken kalktığım zamanlarda da spor yapıyorum. Tüm duyularımla birlikte Mardin'in dokusunu hissetmek, varını yoğunu ortaya koyup gülümsemeyi hiç eksik etmeyen yüzler görmek, kendime olan yolculuğumda yeni kapılar açmamı sağlıyor.
- Mardinli çocuklara drama dersi veriyordunuz ama pandemi yüzünden devam edemiyorsunuz sanırım. Nasıl geçiyordu dersler?
- Çok keyifliydi. Çocuklarımı çok özlüyorum. Dersleri birlikte kararlaştırıyorduk. Görüşmediğimiz günleri birbirimize anlatarak ve oyunlar oynayarak başlıyorduk. Sınıfta her yaştan ve her kültürden öğrenci vardı. Her ders bitiminde birbirimize yeni bir kelime öğretiyorduk. Onlar bana, meraklı olduğum bu coğrafyanın dillerini öğretiyorlardı, ben de onlara Yunan mitolojik karakterlerini öğretiyordum. En güzeli de her şeyi hep birlikte öğreniyor, keşfediyor ve deneyimliyorduk.