Eskisi kadar olmasa da...
Aramıza fay hatları çekmek isteyenler işbaşında. Taktikleri hep aynı, değerlerimiz üzerinden cephe açmaya kalkıyorlar. Bizi birbirimize bağlayan o değerleri zayıflatıp içerden çökertmek zaten tüm dertleri.
Bir ve diri olmamız istenmiyor çünkü, ayakları üzerinde dik duran, milli hedeflere ilerleyen güçlü bir
Türkiye Cumhuriyeti planlarını bozuyor birilerinin. Türkiye düşmanları ile işbirlikçilerinin ve tetikçilerinin bizimle meselesi bu evvelden beri, onca yaşanandan sonra iyi biliyoruz artık bunu. Gel gelelim, sığ siyasi anlayışın kör ettiği gözler bu gerçeği göremiyor, safsatalarla
zehirlenen kafalar bir türlü basmıyor!
Açılan o fitne ve fesat çukurlarından çıkamayanlar, kimin için, kime karşı, neyin mücadelesini verdiklerini bilmeden saldırıyor. Oysa attıkları taş, yine kendilerini vuruyor! Sebep oldukları kısır çekişmeler, anlamsız sataşmalar, açık aramalar ve bel altı vurmalar enerjimizi tüketiyor, hepimize kaybettiriyor.
İşin sevindirici yanı, sayıları ve etki alanları hızla azalıyor.
Eskisi gibi meydanı boş bulup serbestçe atıp tutamıyorlar, bir fırsatını bulunca ancak sahne alıyorlar!
Geçmişimizle geleceğimiz arasında köprü vazifesi gören, aynı devlet çatısı altında yaşamamızı sağlayan değerlerimiz üzerinden hücum edenler en son 10 Kasım'da ortaya çıktı.
Devletimizin kurucusu Ulu Önder'e duyulan sevgi ve saygıyı istismar ederek kışkırtmaya kalktılar.
Türkiye düşmanlarının kazdığı o fitne çukuruna, sayıları giderek azalan o birileri yine balıklama atladı.
Atatürk'ü kimin gerçekten, kimin de yapmacıktan sevdiğini kendilerince ölçmeye kadar götürdüler saçmalıklarını.
Abdülhamit ile Atatürk karşılaştırması yaparak, kamplaştırma ve
kutuplaştırma çalışmaları da tekrarlandı.
Ama güneş balçıkla sıvanmadı...
Bildik o taktikler tutmadı, tutmayacak da... Buradan söylüyorum,
boşuna tüketmeyin nefesinizi, bu milleti
değersizleştirme oyunlarınız bozuldu,
ülkeye ve millete rağmen yapılan sığ
siyasete verilecek prim kalmadı.
10 Kasım'ı takip eden hafta sonu ailemle Anıtkabir'deydim, istisnasız tüm Türkiye oradaydı, Atasının huzurundaydı.
Kundağında bebekler, tekerlekli sandalyesinde engelliler, bastonlu büyükler, duvaklı gelinler, çocuklar ve gençlerle bezenmiş müthiş bir manzaraydı.
Arasında kaldığımız o sevgi izdihamında tüm gözler sahici ve sevgi dolu bakıyordu. O bakışlarda, Atamızın çizdiği milli hedeflere, değerlerine sıkı sıkıya sarılmış ve birbirine kenetlenmiş şekilde koşan bir ve diri Türkiye görülüyordu.
Siz bakmayın gerisine...