Golü yiyip, geriye düştüğü 15.dakikaya kadar sahada ismi vardı ama kendi yoktu Altay'ın.
Yedikleri golle akıllar başa gelmiş, peş peşe gollerle hem öne geçmeyi başarmışlar hem de tribünleri coşturmuşlardı.
Ancak hızlı hücumlarda rakip defansın başını döndürseler de, rakibin her atağında aksayan defansı ile de adeta saç-baş yolduruyorlardı. Buna rağmen, ikinci yarı başında buldukları ama atamadıkları penaltı sonrası tekrar sahne alan Furkan'ın golü ile 3-1 öne geçseler de, Bugsaş her atağında yürek hoplatıyordu. Nitekim yılların golcüsü İskender Alın'ın elini kolunu sallarcasına peş peşe golleri ile skor eşitleniyor ve son dakikalar yerini bir telaş futboluna ve kargaşasına bırakıyordu.
Tribünlerin devreye girmesiyle pozisyon bulsalar da rakip 3-3'e kilitliyordu maçı. Bu kilidi açacak çilingirleri de yoktu ,futbol ı ve teknik akılları da.
Zira
defansif enkazın altında kalmışlardı sanki.
Özetle, kendi sahanda, 3-1 öne geçip bir de penaltıyı kaleciye teslim ediyorsan, ve 3 gol attığın bir maçı kazanamıyorsan, "
ağlamak neye yarar".