Altınordu'nun
son haftalardaki takım performansı, bir futbol resitalinin sahaya yansımasıdır. Bu paha biçilmez eserin mimarı da
Hüseyin Eroğlu'dur.
Hem yetiştirerek, hem yarıştırarak bir futbol devrimi başlattılar. Lig şampiyonluğunu hep ikinci plana atıp, her sezon sonu
gönül şampiyonluğu gibi her takıma ve kulübe nasip olmayacak bir başarı apoletini armalarının yanına takıyorlar. Zira her maç sonu, skoru sorgulayan değil, kartları sorgulayan bir başkanları var. Yine son düdük çaldığında koşar adım santraya gidip, skor ne olursa olsun hakeme el uzatıp kutlayan bir teknik direktörleri var. Yabancıları yok ama, altyapıdan çıkardıkları
bir birinden değerli mücevherleri var. Kiminin adı zümrüt, kiminin altın, kiminin yakut, kiminin de gümüş ve pırlanta. Bir futbol takımından çok, bu ülke futbolunun
mücevher kutusudur Altınordu. Bu mücevherleri, lig vitrininde sergileyen adamın ismi de Hüseyin Eroğlu'dur. Bir teknik adamın ötesinde, önce adam gibi adamlığı, sonra rakibe ve hakemlere olan saygısı ile bu ülke futbolunun yükselen değeridir. Maç önü ve maç sonu fair-play söylemleriyle de sadece ekranların değil, futbolumuzun da son dönemde parlayan en büyük yıldızıdır Hüseyin hoca.