Aurelio'nun Beşiktaş’ı 10 kişi oynattığı onlarca maçtan biri. İzleyemeyenler için maçtan bir anekdot: Yılmaz hoca futbolcularına bağırıyor sürekli: 4-3-3 diye. Ama yoğun tezahürat sebebiyle duyulmuyor sesi. Sonra seyircilere dönüyor ve 'Yav duymuyorlar' gibisinden sitem ediyor. Tribünden birileri de 'hocam istersen biz bağıralım ehehue' diyor. Beşiktaşlılar Yılmaz hocanın ağzından Kasımpaşa’ya direktif verirse şaşırmayın. Ersan Gülüm'ün mis gibi koktuğu maç. Takıma kim kazandırdıysa helal olsun. Artık bu saatten sonra Demirören de kaçırmasın elinden bu oyuncuyu. Nihat, Holosko, İsmail ve Erhan’dan oluşan kanat oyuncularına sahip bir takımdan, ne beklenebilirin cevabinin oynandığı maç. Nihat ve Holosko'nun sahada sadece yer kapladıkları mücadele. Bütün toplarda ezilmez ki arkadaşım yeter ya. Nihat’ın hem hiç bir şey yapmadığı, hem de top ayağındayken arkadaşlarına gitmesi gereken yeri gösterdiği maç. ilk önce kendine bak derler adama. Yüzsüzlüğün bu kadarına pes. Beşiktaş’ın en kabız yerlerinden biri de tek bir atakta topu ileri süremeyen stoperleri, Ersan hadi genç de toraman al sur su topu bir yahu. iverson: kim bu? Guti'nin yürüyecek hali yok, boş kaleye topu yuvarlayamıyor ve son dakikadaki penaltıyı Guti kullanıyor. Beşiktaş’ın taraftarına yaptığı Çin işkencesinin yeni halkalarından birisi daha... Bülent Yıldırım'ın penaltı noktasını kazdığı maç. Yok, pardon Beşiktaş'ın kuyusunu kazdığı maç. Eyşan Eyşan diye bağıran taraftar grubu var bir de statta. Her şey karıştı sanki. Gibi. Guti’mle gülüyorum. Penaltı olan pozisyona penaltı çaldığı için Beşiktaş taraftarının eyyamcı ilan ettiği hakemin yönettiği maç..kendi takımlarına olan öfkesini,hakem,federasyon türevi mecralara yönlendirme geleneği hortlayınca, o sezon o takımdan hayır geldiği görülmemiştir..Guti,Quaresma,Iverson'la olsaydı bu işler Premier Lig İngiltere’de değil katar'da olurdu.. Beşiktaşlı olmayanların kına yaktıkları maç. Nihat son 10 dakikada futbol oynamaya karar verdi. 90 dakika bekliyoruz. Tüm suçun hakemde olduğu bir diğer Beşiktaş maçıdır. Beşiktaş Kasımpaşa’yı ezdi, mükemmel bir futbol oynadı ama yine hakem yine hakem. Sonra Türk futbolu neden hele hölö. Maçı hak etmedik demek bu kadar mı zor. Beşiktaş maçın ikinci yarısında gereksiz fauller yaptı doğru, ama sebebini 'adaletin olmadığı yerde adaleti sağlama güdüsünde” aramak gerek. Kasımpaşalı futbolcular (bilhassa barış, keller ve tjikuzu) hakikaten Kasımpaşalı modunda oynadılar. Barış iki kez filan kırmızı kart görmeliydi, tek sarıyla kurtardı. Maçın tek önemli olayı Guti'nin penaltıyı kaçırıp bizleri kanser ederek, gerçek bir Beşiktaşlı olduğunu kanıtlamasıdır. Yıksınlar ağabey İnönü’yü, eminim artık cin var. yok başka açıklama kalmadı, kapılarına tuz dökün, bi' okutun üfletin bir şey yapın Allah aşkına.. Yine de Guti Hernandez! Sezon başında başkaları gibi rahat rahat maç izleyeceğimiz hayaline kapıldık bir ara. Değil q7, guti, isterse Messi C. Ronaldo gelsin Beşiktaş Beşiktaş’tır. Kanser kanserdir. Aşk da aşktır. Yine de seviyoruz. Porto ile oynadıktan sonra Kasımpaşa ile karşılaşmak, jetlag etkisi yaratmış muhtemelen. Takımın yürüyecek hali yoktu. Hayatımda seyrettiğim en sıkıcı ve en sinir bozucu Beşiktaş maçı. Allah aşkına futbol oynanması için 80 dakika beklemek zorunda mıyız? Necip ve Cenk oynamadığı sürece bu iş zor. 5 yaşındaki çocuklar bile Beşiktaş kalecilerine mal der oldu. Schuster ve Tayfur hala göremedi. Lig sonuncusunu da böyle bir futbol oynadık ya bravo Beşiktaş... elalem avrupaya havlu atıp lige asılmaya bakarken, bizim neredeyse lige havlu atıp avrupaya asılmamıza neden olacak maçtır.,,beşiktaş'ın kaybetmeyi hakettiği, fakat beraberlikle ayrıldığı; kaybedilen puanlardan çok, takımın oynadığı vasat futbolun üzüntüye yol açtığı maç. çoğu beşiktaş'lının olduğu gibi, benim ağzımdan da dökülen ilk soru ''böyle beşiktaş mı olur kardeşim?'' oldu. tamam; takım hafta içinde yaptığı maç dolayısıyla yorgun olabilir ama bu, kasımpaşa gibi zayıf bir ekibe karşı sahada tel tel dökülmenin mazereti olamaz. ne top atan var, ne de topa hareketlenen; işlemeyen kanatlar ve top alamayan hücum oyuncuları... ha bir de takımı 10 kişi oynamaya maruz bırakan nihat! bu maçta iverson penaltıyı 2 serbest atış sandığı için penaltının tekrarı olacak sanmış. iverson'a karşı hoş olmadı. bence bir penaltı hakkı daha verilmeliydi beşiktaş'a. bir sözüm de bobo efendiye, sempatiksin, iyi futbolcusun, beşiktaş'a yakışır bir karakterin var efendilik olarak ama hiç hırs yok be güzel kardeşim, enrique midir nedir, her birebirde ezdi seni, omuzladı, hep hakeme baktın düşerken, insan biraz hırs yapar 'ben bu adamı omuzlar geçerim, yırtarım paramparça' der de yardırır 1-2 topta en azından. anca böyle büyük golcü olursun bu meziyetlerinle, keşke burayı okusan (ocakta türk vatandaşı olacak olmana rağmen anlamazsın ya!). yılmaz vural soyunma odasında futbolcularını pataklıyordur heralde kaybedilen 2 puandan dolayı. guti'nin 'eyyamcı hakem' diye bağıran taraftarlarının beşiktaşlı duruşuna halel getirmemek için penaltıyı bilerek kaçırdığı maçtır. sakatlıktan yeni çıkmış ve yeterli verimlilikte olmayan bir quaresma, haftalardan beri iyi oynamayan bir guti, sahada ne yaptığı belli olmayan nihat, aurelio, holosko, soyadının aksine hiç de güven vermeyen erhan, olmayacak golleri yiyen rüştü, berbat ötesi bir hakem... bu kadar olumsuzluk içinde berabere bitirmek bile başarı bence. hem teknik heyetin hem futbolcuların artık bir tokat atıp kendilerine gelmesi gerekiyor. bu ne rezalet bir oyun düzenidir kardeşim! atı alan üsküdarı geçiyor siz hala daha öylece arkalarından bakıyorsunuz... sağ bekte ancak 3. tercih olacak erhan'la başlamak, getirilen bütün topların rakibe verilmesi demekti en başından itibaren. yakışıklı çocuk ama numarası o kadar. haftalardır yerden yere vurduğum hilbert ile başlasaydık keşke dedim, tükürdüğümü bardağa doldurup içtim resmen. nihat da allahtan bir gol attı porto'ya, şimdi 15 maç yatar, yine saçma sapan hareketlerle saç baş yoldurur. schuster'in gözüne nasıl girdi bu adam tekrar anlamak mümkün değil. holosko'nun kapalı defanslara karşı işe yaramayacağı, ısrar edilirse rezil bir oyun sergilediğini kendi bile biliyordur herhalde. ben uzun zamandır inönü’de bu kadar gerilmedim dediğim maçtır. dişimi öle sıkmışım ki hala sızlıyor. eve girerken maçın skorundan, son 10 dakikasında yaşanılanlardan haberi olmayan ablam yüzüme bakarak “ne oldu? çok mu fena? yüzün niye öyle?” şeklinde ardı ardına sorular sordu. farkında değildim yahu yüzüm beyaza çalmış. benzimin sebebi, sızlayan dişlerimin sorumlusu jose maria gutierrez hernandez değil, rahat kazanılacak bir maçı son dakikalarda kazanılan bir penaltıya bırakan herkestir. ben böyle karaktersiz oyun görmedim. tıpkı hayat gibi iyiler ve kötülürde netlik yok. kim ne yaptı açık değil. varla yok arası bir maçta kaybedilen kalır akılda. bu geceki kayıp, iki puanın da ötesinde sanki. neyse bunun altından da kalkılır elbet. guti yem edilmesin, beşiktaşım üzülmesin, futbolcularımızı sakatlamaya yönelik oynayan hiçbir takım gün yüzü görmesin. bu arada biri allen iverson’a söylesin: 'inönü’de zaman' hep gerilim yüklü değildir. sen bu taraftarı bi de rahatta gör! trabzon 'dan 7 yiyen kasımpaşa 'yı tanıyamadığım maçtır. arkadaş ben anlamıyorum, yemin ederim anlamıyorum birisi bana izah etsin. bu nasıl bir hücum futboludur ki koskoca ilk yarı boyunca kaleye bir tane şut çekiyoruz ve 80. dakikaya kadar bir tek pozisyonumuz yok?