Bu akşam Türk dizi tarihine önemli bir not düşülecek. Hepimizin ekran başında şahit olacağı bir dönüm noktası, bir milat yaşanacak. Tanıtımları şimdiden rekorlar kıran, yabancı dillere çevrilen, sosyal medyada zirve yapan Kuruluş Osman dizisi atv ekranlarında başlayacak.
Aylar önce dizinin çekildiği Riva'daki muazzam platoyu gezdiğimde gözlerime inanamamıştım. Sıfırdan inşa edilen muazzam kaleler, hanlar, hamamlar mı istersiniz, yapay nehirler mi? Obanın kıl çadırlarının üretilmesi için bile Türkmenistan'daki bir köyde adeta seferberlik ilan edilmişti. Altı ayrı marangoz ekibi gece gündüz demeden çalışıyordu. Sadece dizide kullanılan atların eğitimi için bile iki ayrı ekip mesai yapıyordu. Osman Gazi rolüne çok yakıştığını düşündüğüm Burak Özçivit ise altı ay öncesinden binicilik, kılıç ve yakın dövüş dersleri almaya başlamış, kılıç sahneleri için yurt dışından özel koreograflar getirilmişti. Üç ayrı akademik ekip tarafından dönemin tarihi olayları tarih ve bilimin süzgecinden geçirilip en doğru, en tartışmasız haliyle senaryoya dahil edilmişti. Belli ki amaçlanan sadece bir dönem dizisi üzerinden para kazanmak, reyting almak değildi. Burada öncelikle tarihi bir 'bilgilendirme ve bilinçlendirme' misyonu gözetilmişti. Bu topraklar üzerinde neredeyse 1000 yıla yaklaşan medeniyetimizin, hakimiyetimizin köklerinin nasıl fedakarca sulandığından, 'devlet' olmanın temellerindeki harcın nasıl kan, ter ve gözyaşı ile yoğurulduğundan herkesi haberdar etmek için yola çıkılmıştı.
Tabii ki tarihimizi televizyon dizilerinden öğrenmeyeceğiz. Ama göreceksiniz, Kuruluş: Osman hepimiz için son derece faydalı bir 'yardımcı ders kitabı' yerine geçecek. Sadece bizim için mi? Gösterileceği onlarca yabancı ülkede bu diziyi izleyenler, bu Cumhuriyet'in ne denli sağlam temeller üzerine oturtulduğunu görüp, belki de onu ümitsizce sallamaktan vazgeçecekler...
Şu anda Güneydoğu sınırımızda teröristler ve onların arkasındaki güçlere karşı topyekun bir mücadele halindeyiz. Terörün kaynağını yerinde kurutmak için sınır ötesi operasyonların içindeyiz. Ne deniliyordu dizinin son fragmanında: "Bu savaşı güvercin gibi teyakkuzda olanlar değil, kartal gibi, şahin gibi taarruzda olanlar kazanacak..." Belli ki bu dizide tarihin günümüzdeki izdüşümlerine de sıkça rastlayacağız.
Kuruluş Osman'ın bize de önemli mesajları olacak. Hele ki dört bir yanımızın düşmanla çevrildiği şu hassas günlerde... Hep birlikte göreceğiz: Tekfurların aslında ölmediğini... Anadolu'yu Türk'e çok görenlerin emellerinden vazgeçmediğini... İçimizdeki sinsi hainleri... Ve hepsinden önemlisi, Türk'ün kudretini, azametini, merhametini... Öyleyse, ekran başına...
Harikasın Tuncay Bey!
Eminim bu hafta Kim Milyoner Olmak İster'de yarışan Tuncay Bey'i benim gibi herkes takdir ve sempati ile izlemiştir.
57 yaşındaki yarışmacı Tuncay Apak ilkokul mezunuydu. Ancak kendini müthiş bir şekilde yetiştirmişti. Sadece sahip olduğu genel kültürle değil; hal, hareket ve mükemmel konuşma tarzıyla da tam bir 'beyefendi' portresi çizdi. Okuyamamıştı ama kendi imkanlarıyla tüm Avrupa ülkelerini gezmiş, farklı kültürlerden nasiplenmiş, müthiş bir bilgi dağarcığına sahip olmuştu. Harika yarıştı ve 125 bin liralık soruya kadar geldi. Akıllıca davranıp, hırsının esiri olmadan tam zamanında çekildi ve evine 60 bin lira ile dönmeyi başardı.
Bize de, üniversite mezunlarının, koca koca profesörlerin ilk soruda elenip gittiği yarışmada, genel kültür ve eğitimin tek kriterinin diploma sahipliği olmadığını kanıtlayan Tuncay Bey'e teşekkür etmek kaldı.
Gaf kürsüsü
Eski eşini tam 21 yerinden bıçaklayan adam, çıkarıldığı mahkemede "Onu hâlâ çok seviyorum" demesin mi?
Zap'tiye
En büyük televizyon hayalim: Kim Milyoner Olmak İster'de yanıtını bildiğim 1 milyonluk soru öncesinde telefon jokeri hakkımı kullanıp kızıma "Baban çok para kazandı, gelirken sana ne alayım?" diye sormak...
Ne demiş?
Cem Yılmaz son gösterisinde içini döktü: "Bizim halk 'bitmiş' demeyi seviyor. Bana da 'Filmi çakıldı' diyorlar. Tamam ulan! Çakıldı! Defne de tekmeyi bastı. Tamam ulan tamam."
