Nişantaşı-Topağacı'ndaki mekanların mantar gibi türemesi, biz mahalle sakinlerine iyi gelmişti; keyifle keşfe çıkıyorduk. Geçtiğimiz günlerde geç saatte eve dönerken Topağacı'nın tam ortasında bir saz heyeti ile karşılaştım; darbuka ve zurnalarıyla masaları şenlendiriyorlardı. Başta sesimi çıkarmasam da sonra gidişat beni korkuttu. Bundan birkaç ay sonrasını düşündüm; böyle meze masaları kurulursa, eğlence sokağa taşarsa; bizler de yavaş yavaş buralardan kaçmaya başlarız. Bir diğer Topağacı mevzusu da semte dadanan hırsızlar; daha geçen gün pilates eğitmenimin evine girmişler. Siz uyurken evinize giriyorlar, yeni nesil bir spreyle derin bir uykuya dalmanızı sağlıyorlar. Yani evde ses bile çıkarsalar, ruhunuz duymuyor. Sabah bir uyanıyorsunuz; evdeki eşyalarınızın yerinde yeller esiyor. 'Bu nasıl oldu?' derken, sersemliğiniz sizin uyutulduğunuzu ispatlıyor. Siz siz olun, kapıyı-camı kilitleyin; ee yaz demek hırsızların iş başı yapması demek.