Türkiye'nin en iyi haber sitesi
TUBA KALÇIK İLE GÜNDEME DAİR TUBA KALÇIK

Aile bakanlığı kadın davalarının peşini bırakmıyor

Kadına şiddet ve kadın cinayetleri, ülkemizin kanayan yaralarından biri.
Şiddetin dili, dini, ırkı olmadığı gibi hangi yaşta olduğunuzun veya ekonomik statünüzün ne olduğu da fark etmiyor.
Her yaşta her statüde kadının başına gelebiliyor şiddet. Ülkemizde de son yıllarda kadına şiddet konusunda toplumun önemli bir bölümü hassasiyet gösteriyor. Geçmişle kıyasladığımızda bu hassasiyetin arttığına şahit oluyoruz. Sadece medyada veya toplumun genelinde artmadı bu hassasiyet, devleti yönetenler de bu soruna çok daha duyarlı yaklaşıyor... Aile, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, özellikle son yıllarda kadın davalarını yakından takip ediyor ve müdahil oluyor.
Bakanlığın kadın davalarına müdahil olmasını, devletin kadına yönelik şiddetle mücadeledeki kararlılığını da göstermesi açısından son derece önemli buluyorum.


CAYDIRICILIK İÇİN ETKILİ ADIM
Sıla'nın Ahmet Kural'dan şiddet gördüğü iddiasıyla açtığı ve Türkiye'nin günlerce konuştuğu davaya da müdahil oluyor Bakanlık, kamuoyuna yansımayan kadın davalarına da. Şiddet gördüğünü iddia eden kadınlar şikayetlerini geri çekse bile Bakanlık davanın peşini bırakmıyor. Örneğin, sunucu Ali İhsan Varol tarafından darp edildiğini iddia eden eşi Ayşe Varol şikayetini geri çekti ama Aile, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı davanın peşini bırakmadı. Şikayetin geri çekilmesiyle düşen davaya Bakanlık 'şikayet kalksa da ortada suç var' diyerek Ali İhsan Varol'un beraat kararına itiraz etti.
Kadınların hangi koşul ve ortamda şikayetini geri çektiğini bilemeyiz.
Ortada darp gibi bir iddia varsa, şikayet geri çekilse bile davanın devam etmesi, yaşanabilecek şiddet olaylarında caydırıcılık yaratması açısından etkili bir adım olacaktır.
Son olarak, kamuoyunun yakından takip ettiği gencecik yaşında hayatını kaybeden Şule Çet davasına müdahil oldu Bakanlık.
Öncelikle Bakanlığın bu davaya müdahil olmasını çok önemli bulduğumu belirtmeliyim.
Çünkü bu dava da tıpkı dört yıl önce öldürülen Özgecan Aslan gibi toplumsal hafızamızda yer edecek bir kadın cinayetidir. Yaşamdan koparılmış üniversite öğrencisi bir kızın 'İçkiliydi', 'Geç saate orada ne işi vardı?' gibi ifadelerle itham edilmesinin bir kadın olarak beni çok yaraladığını da belirtmek isterim. Binbir emekle yetiştirdiği evladını kaybeden bir babanın en acı feryadına tanık olduğumuz bu davada, mahkemenin, başta ailesi olmak üzere kamuoyunun vicdanını rahatlatacak en doğru kararı vereceğine inanıyorum.


ŞİDDETİN NEDENİ ARAŞTIRILMALI
Özgecan Aslan, Şule Çet gibi kalbimizi kanatan ölümlerin bir daha yaşanmaması için toplum olarak şiddetin her türlüsüne daha fazla duyarlı olmamız ve bununla mücadele etmemiz gerekiyor. Kadınların yaşadığı şiddetin nedenlerini araştırarak, bu sorunun çözümü için adımlar atılmasının da şiddetle mücadelede önemli bir eşik olacağına inanıyorum.
Medyaya da şiddetle mücadelede önemli bir rol düşüyor. Medya, şiddet konusunda toplumsal farkındalığı artıracak daha fazla habere yer vermeli ve televizyondaki programlardan haberlere kadar tüm yayınlarında, şiddeti meşrulaştıran ya da mazur gösteren dilden kaçınmalıdır.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA