Başlangıcında sanki hiç bitmeyecekmiş gibi gelen iki haftalık izin su gibi akıp geçti. Elliye merdiven dayamış hayatımın her safhasında, birincisi kaşı gözü oynayana, ikincisi l
afı sözü oynata- na ve üçüncüsü
g.ü başı oynayana olmak üzere üç çeşit insanla arama hep mesafe koymuşumdur.
Dostluğu menfaati kadar olanın, yokluğu benim için büyük kazanç olmuştur. Bu yüzdendir öldüğümde tabutumun ucundan tutacak olanları seçerken kan bağına değil, bin akrabaya bedel olan 'c
an bağına' önem verdiğim bir tek dostumun olmasını kendime yeterli bulmuşumdur. İşte adım gibi eminim ve biliyorum ki o tek kişi de olsa
'can bağı' dostum kazasız belasız sağ salim geldiğime sevinmiştir. Gel gelim '
Yediğin içtiğin senin olsun gezip gördüğünü anlat' diyecek olan meraklılara da bir iki kelam edeceğim. Amma velâkin ikisi Allah'tan, ikisi kulundan olan gözlerimle gördüklerimi anlatmaya bırakın bu sınırlı vuruşlu köşemi, 10 haftalık yazı dizi yazsam yetmez. Masmavi buz gibi sulara birkaç metre uzaklıkta, etrafı bir ipek böceği gibi sarmaşıklarla örülmüş çam ağaçları ve palmiyelerden gökyüzünün zor görüldüğü mekânda, gündüz gördüğüm, insana '
Yarabbi bu canlı mı yoksa yapma mı?' dedirtecek güzellerden ziyade, dikkatimi çeken başka bir şey anlatayım size. Zengin sahibi sayesinde kendini etrafındakilerden farklı sanan Fuko adlı sokak köpeğinin, karnı gibi etrafı et ve yağla çevrili olduğundan çalışmayan beyni ile bir şey yapacakmış gibi sağa sola çemkirmesi bir yana, Fuko'dan önlerine kemik atmasını bekleyen diğer itlerin kuyruk sallayıp
köpekliğin bile itibarını zedeleyen havlamalarına şahitliğim, bu tatilin unutulmayacakları arasında benim için ayrı bir anı olacak. Şimdi mi? Şimdi onurla, gururla daha da önemlisi vicdan ve gönül rahatlığı ile çalışma zamanı. Hoş bulduk Kahramanmaraş, merhaba haberler. Hayırlı Cumalar hepimize.