Modern Amerikan edebiyatının en önemli isimlerinden, oyun yazarı, öykücü, oyuncu, yönetmen Sam Shepard geçen yıl temmuz ayında 77 yaşında hayatını kaybetti. 1979 yılında yazdığı Buried Child (Gömülü Çocuk) adlı oyunla Pulitzer Drama Ödülü'nü kazanan Shepard ömrüne 44 tiyatro oyunu, sayısız öykü kitabı sığdırdı. Ancak İçimdeki Kişi Sam Shepard'ın ölümünden kısa bir süre önce tamamladığı ilk ve son romanı. Kitap sadece müzik tarihine değil, sanat tarihine damgasını vuran yaşayan efsane Patti Smith'in önsözüyle açılıyor. Smith'in müzisyen, besteci, şair ve yazar kimliği değil bu önsöze imza atmasının sebebi. Shepard ve Smith uzun yıllar birlikte üretmiş, hayatlarının bir döneminde de tutkulu bir aşk yaşamış bir ikili. Bu anlamda kitabı Shepard'ın içindeki kişiyi en iyi tanıyan Patti Smith'in sözleriyle aktarmak en doğrusu belki de: "Bu metin Sam, bir anlamda o, aslında hiç o değil. Dışarı çıkmaya, şeylere anlam vermeye çalışan bir varlık bu. Mideden sürüne sürüne yükselip ağızdan çıkan, yatak çarşaflarına ve oradan da kasvetli sonsuzluğa doğru ilerleyen bir bağırsak kurdu bu." "Elimizde sadece, açılan bir manzaraya çiziktirilmiş sözcükler, hafızadan kazınıp çıkarılmış sahnelerin kalıntıları, Amerikan düzlüklerinde sürüklenen kayıp seslerin oluşturduğu bir ağıt var. İçimdeki Kişi birleştirici bir atlas gibi; üzerinde de bu atlasın dünyadışı yollarında, açık gözlerle, içgüdülerini dinleyerek dolaşan kişinin çizmelerinin bıraktığı izleri taşıyor." Pulitzer ödülünü ve Wim Wenders'in Paris, Texas filminin senaryosuyla 1984 Cannes Film Festivali'nde Altın Palmiye'yi kazanan Sam Shepard ödüllü ve sanat düzeyi çok yüksek bir tiyatro yazarı olmasının yanı sıra, aynı zamanda iyi bir oyuncuydu. Üstelik gençken, hatta orta yaşlarında bile cidden çok yakışıklı bir adamdı. Bu nitelikleriyle oyunculukta yıldız olup paraya para demeyecekken gerçek aşkı olan tiyatroya döndü ve birkaç sinema rolü dışında tiyatroya ağırlık verdi.
ANILAR VE HAYALLER İÇ İÇE
Sam Shepard, İçimdeki Kişi'de, babasının öldüğü yaştaki bir adamın geçmiş ve şimdiki zaman arasındaki yolculuğuna odaklanıyor. Hafızası onu giderek ele geçirirken, hayatına giren kadınlara, aktörlük yaptığı zamanlara, babasına ve çocukluk keşiflerine dair anıları hayaller, rüyalar, fanteziler ve halüsinasyonlarla iç içe geçiyor. Roman gerçek ve gerçeküstü imgelerin iç içe kullanılması, fanteziler, anılar, gerçekleşememiş düşler, tutkular, takıntılar, geçmişe özlem, mistisizm gibi Shepard'ın diğer eserlerine de damgasını vuran alametifarikalarıyla bezeli. Bu sebeple de kitap Shepard hayranlarına, yazarın ünlü oyunlarında hem karakterlerin imgelemlerinin birer yansıması hem de metaforik bir arka plan olarak kullandığı gerçeküstü imgeleri hatırlatacak. Amerikan rüyası olarak tüm dünyaya satılan yaldızlı imajı kazıyarak bize aslında rüyanın bir kabus olduğunu gösteren Shepard ölmeden hemen önce kendi yaşamından derin izler taşıyan bu romanı yayımlayarak bir anlamda tüm edebi kariyeri boyunca yürüttüğü projeyi taçlandırıp hayat sahnesinden çekildi. İçimdeki Kişi insan olmanın kaçınılmaz istikrarsızlığı hakkında bir bilinç akışı, Shepard'ın kara mizah yüklü, gerçeküstü ve kimi zaman korkutucu evrenine bir gidiş bileti. Hem de tek yönlü...