ARKADAŞ: Nuri Pakdil için arkadaşlık dava bilinci etrafında şekillenmelidir. Karşısındaki insandan her zaman büyük fedakârlıklar bekler. Özverisi sağlam olan insanlarla ilişki kurmayı tercih eder. Devrimci duruşu insanlarla kurduğu ilişkilere de sirayet eder. Arkadaş çevresini de neredeyse bir örgüt disipliniyle yapılandırmayı hedefler. Arkadaşlarına verdiği müstear isimler bir tür 'kod adı'dır. Bazı örnekler: Bilal Davut - Aleaddin Özdenören. Celil Kahvecioğlu - Rasim Özdenören. Eyüp Önder - Arif Ay. İdris Hamza - Necip Evlice. Mehmet Reha - Akif İnan.
ANNE: Nuri Pakdil'in 'Kudüs Şairi' olarak tanınmasını sağlayan kişi annesi Hatice Vecihe Pakdil'dir. Hatice annenin çocukluğu Halep'te geçmiştir. Bu yüzden Arapçayı ana dili gibi bilir. Hatice anne, Pakdil'i, Peygamber Efendimizin hayatını adım adım anlatarak yetiştirmiştir. Pakdil, Mekke ve Medine sevgisini de kitabî bir bilgi olarak öğrenmemiştir. Sanki o şehirlerde yaşamış gibidir. Özellikle Kudüs'ü neredeyse varılması gereken ana hedef gibi anlatması annesinden kaynaklanır. Pakdil annesinden bahsederken, "İdeolojik ilk mürebbiyem annemdir" diyecektir. O meşhur şiiri Anneler ve Kudüsler de, Hatice anneden izler taşır:
"Gel/Anne ol/Çünkü anne/Bir çocuktan bir Kudüs yapar
*
Adam baba olunca/İçinde bir Kudüs canlanır
*
Yürü kardeşim/Ayaklarına bir Kudüs gücü gelsin"
Pakdil'in Arap şiirine karşı duyduğu sevginin kaynağı da annesidir. Bu sevgi sayesinde dilimize kazandırdığı Arap şiirinden çeviriler hâlâ daha alanındaki en iyi metinlerdir. Pakdil ailesi çocuklarını okula vermek istemez önce. Bu yüzden Pakdil ilkokula üç yaşında başlayabilecektir. Ahmet Kuşçu adlı aile büyükleri evlerine gelerek Pakdil'e okuma yazma öğretmiştir.
AKAY YOKUŞU: Edebiyat dergisi meraklıları için buluşma yeri konumundadır Akay Yokuşu. Pakdil, dergi kapandıktan sonra Ankara'da yurtlarda kalan öğrencilere haber salarak, Edebiyat dergisinin ve Edebiyat Yayınları'ndan çıkan tüm kitaplarının elinde kalan nüshalarını bedava dağıtmıştır.
BAYIM: Pakdil hassasiyet derecesinde ciddi ve ilkelerine bağlıdır. Küçükten büyüğe insanlara "Beyefendi" ya da "Bayım" diye hitap eder. Bir dönem DPT'de birlikte çalıştıkları Turgut Özal'la aralarında geçen şöyle bir hadise anlatılır: Özal Kızılay'a doğru yürürken yolda Pakdil'i görür. Selam verdikten sonra "Nuriciğim, derginin parasını vermemiştim, şimdi vereyim" der. Pakdil ise şu cevabı verir: "Beyefendi, bakın şuradan ilerleyecek, postaneden çek ile havale yapacaksınız."
DEVRİM: Pakdil'in devrimciliği sol tandanslı bir devrimcilik değildir. Elbette mülkiyet ve emek meselelerini işler Pakdil. Hatta anamalcılığa ve faize karşı savaş açtığı, tükettiği gıdalarda bile kendine özgü seçimler yaptığı bilinir (Yanında çaya şeker atarsanız çok kızardı). Ama onun esas devrimi İslam'ın getirdiği anlayışla ilgilidir. İslam'ı ilerici, özgürlükçü, bağımsız ve bütün sömürülere karşı görür. Kendi 'yazma' macerası da bu devrim etrafında şekillenmiştir. Bir insanlık devriminin peşindedir aslında. Mülkiyete tamamen karşıdır. Şu meşhur cümleler onun: "Ben, antikapitalist, antifaşist, antinazist, antisiyonist, antisosyalist ve en önemlisi de Türkiye özelinde olmak üzere antifiravunist bir bilince ve iradeye sahip devrimci bir yazarım."
DOSTOYEVSKİ: İyi bir yazar olmanın ön koşulu olarak Dostoyevski'nin kerrelerce okunmasını tavsiye eder. Bu tavsiye, bir ödev niteliğindedir. "Dostoyevski okumayanlara ehliyet verilmemeli" diyecektir.
EDEBİYAT DERGİSİ: Yayımlandığı (1969 Şubat) yıllarda ortalığı sallamış edebiyat ve düşünce dergisidir. Daha sonra aynı adla kitaplar da yayımlanacaktır. Pakdil, Edebiyat dergisini geçmişiyle bağı koparılmış insana kendi geçmişini hatırlatmak için yayımlamaya başladığını söyleyecektir. Dergiyi bir medeniyet tasavvuru olarak görür. Bir yayıncı gibi değil, neredeyse bir savaşçı gibidir. Dergi etrafındaki gençleri de "İslam Devrimcileri" olarak kodlar. Dergide yazdığı yazılar daha sonra Biat ve Batı Notları'nda bir araya gelir. Dergiyi kapatmak zorunda kaldığında Pakdil uzun bir sessizliğe gömülür.
FENERBAHÇE: Takımın fanatiğiydi.
KAHRAMANMARAŞ: Maraş, Pakdil için sadece doğup büyüdüğü şehir değildir, aynı zamanda dünyaya bakışını da şekillendiren topraktır. Şöyle bahseder Maraş'tan: "Büyüdüm: çeşmeler de aktı yanımda. Şimdi bakıyorum; kimi kurumuş; çok az su akıyor kiminden de her çeşme bir kent oldu yanı başımda. Nerede bir çeşme görsem, suyu akıyorsa, Maraş'ın manevi görüntüsü süzülmektedir. Böyle oluyor hep."
KELİME: Kendine ait bir kelime haznesi ve sözlüğü vardır. Kelimelere kendince başka anlamlar yükler hep: "Kutsal Kitap, emek, başkomutan, önder, batılcılık, yerli düşünce, yabancılaşma, karasiyasa vb."
KİTAP: "Çocukluğum, 'Allah' demenin bile yasak olduğu bir dönemde geçti. Mahalle mektebinde hoca bize Kuran-ı Kerim öğretirken, polis veya jandarma baskınına karşı biri kapıda nöbet tutardı. Korku içinde gidip gelirdik. Ayrıca, okuyabileceğimiz kitap bulmakta da zorlanırdık..." 40'tan fazla kitap yazmıştır Pakdil. Şiirden tiyatroya, denemeden günlüğe kadar edebiyatın çok farklı sahalarında üretmiştir ama her zaman kendine özgüdür yazdıkları. İmla seçiminden sayfa dizilimine, tasarımına kadar farklıdır. Şöyle anlatır kendi kitaplarını Pakdil: "Bugünkü tarih itibariyle yayımlanmış olan 43 kitabımın hepsi, 'zulümsüz', 'sömürüsüz', 'putsuz', 'kimlikli', 'erdemli', 'erekli', 'ışıklı', 'aşkınlıkla dopdolu' bir yeryüzü oluşturma çabasına katkıdır. Puta tapıcılık sapkınlığına bir karşı koyuştur. Tüm kitaplarım bu bağlamda okunmalıdır."
KUDÜS: Pakdil sözlüğünün en özel maddesidir. Kudüs sevilmeden insan ve dünya anlaşılamaz. Cezayir'den Eritre'ye kadar Müslümanların emperyalistler elinde çektiği çilelerden etkilenir. Müslüman'ın kurtuluşu için Kudüs'ü bir anahtar olarak görür ve öyle simgeleştirir. Yürümek bile Kudüs'e doğru olunca güzeldir. Sevginin ve aşkının mütemmim cüzüdür Kudüs Pakdil için. Kudüs sevilmeden insanlığa gidilemez deyişi bunun içindir. "Benim dünyamda, İstanbul'un özel bir yeri, Kudüs'ün daha özel bir yeri vardır. Yüreğimizin yarısı Mekke'dir, geri kalanı da Medine'dir. Üstünde bir tül gibi Kudüs vardır. Tutsak Kudüs'e borcumuz, Kudüs'ü savunmaktır, özgürlüğüne kavuşturmaktır."
NECİP FAZIL KISAKÜREK: Aynı zamanda Maraşlı olan Üstat, Pakdil için çok önemlidir. Üstadın şiir dünyasından çok, aksiyoner kişiliği etkiler Pakdil'i. Necip Fazıl Anadolu'yu şehir şehir gezerek kâh bir düğün salonunda kâh bir kıraathanenin içinde gençlere hakikati aşılar. Ve bu anlamda Anadolu çocuklarının İstanbul'un egemen sınıfına karşı özgüvenlerini kabartır. Bir neslin ağabeyi, üstadı, babasıdır.
OTEL: Hayatı upuzun bir yalnızlıktır Pakdil'in. Otellerde yaşamayı tercih eder. Oteller inzivaya çekildiği günlerde bir sığınak vazifesi de görür Pakdil için. Daha sonra otellerde yazdığı günlükleri Otel Gören Defterler adı altında birkaç kitapta bir araya getirir.
SEZAİ KARAKOÇ: Gençliğinin bir kısmı Maraş'ta geçen Karakoç bir ağabeydir Pakdil için. Fakat Karakoç aynı zamanda Pakdil ve çevresindeki gençlere modern edebiyatı sevdiren kişidir de. Karakoç'un Diriliş düşüncesinden yola çıkarak dünyayı anlamaya ve Batı'yı tanımaya başlar bu gençler. Sezai Karakoç, İslamcılık düşüncesindeki en kilit adamdır onlara göre. Pakdil'in düşünce dünyasını da o şekillendirir. Edebiyat dergisinin yayın hayatına başlamasıyla araları bozulur. Onun için şu satırları kaleme almıştır: "Bizi sürekli düşündüren bir ozan, bir yazar. Şiirleriyle olsun, düşünü yazılarıyla olsun, tüm yapıtlarıyla Türk şiirine, Türk düşüncesine yeni boyutlar, evrensel boyutlar ekleyen ozanlardan, yazarlardan biridir. Bir kez okuyunca bırakmamalıyız onun şiirlerini, onun yazılarını."
YEDİ GÜZEL ADAM: Cahit Zarifoğlu'nun ikinci şiir kitabının adıdır. Zarifoğlu bu kitapta uzun bir şiir etrafında Maraş'taki arkadaşlarından yola çıkarak klas bir duruşun altını çizer. Rasim Özdenören, Akif İnan, Aleaddin Özdenören, Erdem Bayazıt, Nuri Pakdil bu güzel adamlardan beşidir. Pakdil, Yedi Güzel Adam'ın ağabeyi konumundadır.
MUSTAFA AKAR