Stalin ve Churchill, 20. yüzyılın iki kurt devlet adamı ve politikacısı. Birbirlerini pek sevdikleri söylenemez, ne de olsa ideolojik olarak birbirlerinin düşüncelerinden hiç hoşlanmazlar. Ama birbirlerinin siyasi yetenek ve zekasını takdir etme konusunda ikisinin de mahir olduğu bilinir.
Milyonlarca insanın öldüğü 2. Dünya Savaşı deyince, siz ABD'nin özellikle sinemayı da kullanarak yeniden yazmaya çalıştığı "Bizim sayemizde Hitler faşizmi yenildi" şeklindeki tarih anlatısını bir kenara bırakın. Gerçeğin öyle olmadığını bilen biliyor. Ama Stalin ve Churchill arasında iletişimi sağlayan, 1932 ile 1943 arasında SSCB'nin Londra Büyükelçisi olan İvan Mihayloviç Mayski'nin o efsanevi günlükleri, 2. Dünya Savaşı'nın, bilinenin aksine daha 1930'ların ortasından başlayarak ve savaş sırasında devam eden devletler arasında bir satranç turnuvası gibi yaşandığını gözler önüne seriyor. Bu turnuvada yenişemeyen iki lideri var: Stalin ve Churchill. Ve Hitler'i yenip tarihi şekillendiren de onların işbirliği oluyor.
HİTLER'İ BİRLİKTE YENECEĞİZ
İkisi de soğukkanlı, kendi ajandalarındaki politikaları uygulama konusunda ustalar. Ve aslında ikisi de sonradan ortak düşmanları olacak Hitler'in bir diğerine zarar verme ihtimaliyle yakından ilgileniyor. Uzun vadede stratejilerini buna göre planlıyorlar. Çünkü birinin zayıflaması demek diğerinin güçlenmesi anlamına geliyor. Ama iyi bildikleri bir şey daha var. Hitler'e karşı ancak birlikte hareket ederlerse başarıya ulaşabilirler.
30'lardan itibaren Almanya'da yükselen faşizm ve Hitler'in saldırganlığı zaten savaşı kaçınılmaz kılarken 1938'de İngiltere ve Fransa'nın Almanya ile masaya oturup bugün bir fiyasko olarak nitelendirilen Münih Anlaşmasını imzaladıkları günün ertesinde, SSCB'nin Londra Büyükelçisi Mayski, Churchill ile buluşur. Churchill henüz başbakan değildir ve savaş da başlamamıştır. Ve o buluşmada Mayski'ye, mahseninde çok özel şarap olduğunu anlatır. Mayski "Ne zaman bu şişeyi içeriz" diye sorunca Churchill "O şişeyi biz, sizinle birlikte, İngiltere ile Rusya, Hitler'in Almanyası'nı bozguna uğrattığında içeceğiz" der.
GÜVEN BAĞINI O KURDU
O günlerde Stalin cephesindeyse, Hitler'e karşı İngiltere ve Fransa'yla birlikte bir savunma paktı kurma girişimi vardı. Ama bu işbirliği iki devlet tarafından reddedilince, SSCB-Almanya arasında Molotov-Ribbentrop Antlaşması'nı imzaladı. Tarih iki kurt liderin istediği gibi şekillenmediği gibi ülkeleri de ayrı saflara düşmüştü. İşte diplomat Mayski burada devreye giriyor. Savaş başlayınca ve Churchill başbakan olunca iki lider arasında ince ince güven bağını o kuruyor. Hitler'in SSCB'ye saldırmasıyla da SSCB ile İngiltere aynı safta yer almaya başlıyor. Ve o tarihi işbirliği hayata geçiriliyor. Ve bu işbirliğinde büyük bedeller ödeyense İngiltere'den ziyade Rusya oluyor.
Burada günlüklerden öğrendiğimiz kadarıyla bizi ilgilendiren bir nokta var. Stalin ile Hitler arasındaki ipler SSCB Dişişleri Bakanı Molotov'un 1940'daki Berlin ziyaretiyle kopuyor. SSCB'yi Mihver Devletler safına çekmek isteyen Hitler, bu görüşmede Stalin'le özellikle İstanbul ve Çanakkale boğazları konusunda anlaşamadıklarını anlar. Stalin, Boğazlar'da üs isterken Hitler buna sıcak bakmaz. Hitler de bu görüşmeden üç ay sonra SSCB'yi istila etmek amacıyla düzenlenen Barbarossa Harekatı'nın hazırlıklarına başlama talimatı verir.
CHURCHILL'İN PERVASIZLIĞI
Türkiye söz konusu olunca günlüklerden çıkan sonuç şu: Türkiye'nin, jeopolitik stratejik konumunun bilinciyle diplomasi yolunu iyi kullanarak, İngiltere, SSCB ve Almanya arasında sürekli değişen güç dengelerine karşı pozisyon alıp savaş dışı kalmayı başardığı. Bu noktada Türkiye'yi en çok zorlayan liderin Churchill olduğu söylenebilir. Çünkü Churchuill 1943'teki Cumhurbaşkanı İnönü ile Adana'daki görüşmesinde "Biz (İngiltere, SSCB ve ABD) kazanacağız. Siz, kazananların tarafında olmak ister misiniz? Eğer öyleyse, o zaman bize savaş esnasında yardımcı olun. Eğer yardımcı olmazsanız, savaştan sonra kendinizi tarafsız bir devlet, üstelik de çok güçlü olmayan tarafsız bir devlet durumunda bulursunuz" sözü ile rest çeker. Bilinmeyen Churchill'in bu tavrının o dönem müttefiki olan Ruslar tarafından doğru bulunmadığı...
Churchill'in bu tür pervasızlığı Stalin ile işbirliği sırasında zaman zaman nüksetmiş. Özellikle Kızıl Ordu, Hitler'in ordusunun belini kırarken Stalin'in sürekli Batı Cephesi'nin açılması konusundaki ısrarlı isteğini Churchill hep geçiştiriyor. Bu noktada kendi gizli ajandasının devreye girdiği günlüklere yansıyan bir başka gerçek...
Nihayetinde Mayski'nin günlükleri 2. Dünya Savaşı'nın çok özel dokümanları ... Büyük bir savaşın diplomatik perde arkasını, savaşı kazanan Churchill ve Stalin cephesinden aktaran özel dokümanlar hem de...
GÜNLÜKLERE EL KONULDU VE BİR DAHA VERİLMEDİ
Tarihçi Paul Kennedy, bu günlüklerin 20. yüzyılın en önemli politik günlükleri olduğunu söyler. Günlükleri yayına hazırlayan Gabriel Gorodetsky de bu görüşe katılıyor. Gorodetsky günlüklerin bir başka özel yönünü daha vurguluyor. Stalin döneminde korkudan dolayı kimseler günlük tutmazken Mayski bu günlükleri tutuyor. Günlüklerden SSCB yönetiminin Stalin ölmeden hemen önce Mayski casuslukla suçlanıp gözaltına alındığında haberdar oluyor. Devlet sırrı barındırdığı için el konuluyor. Günlüklerin gün yüzüne çıkması içinse yıllar geçmesi gerekiyor. Mayski, yıllarca hapis yatsa da sonrasında sessiz kalmak şartıyla serbest bırakılıyor ve itibarı iade ediliyor. Ama günlükleri kendisine verilmiyor. Günlükler Rus arşivinde biraz da tesadüf sonucu bulunuyor.