"Bu
yılın ne getireceği, geçen yıldan belli" demiş, bıkkın bir İngiliz sinema yazarı. Hollywood yine devam ve yeniden çevrim filmlerle dünya gişelerine ağırlığını koyacağından bu 'tekrara düşme' hissiyatı anlaşılabilir. 2010'daki
Demir Adam,
Zor Baba,
Alacakaranlık misali muhtelif devam filmlerin ardından bu yıl da
Happy Feet,
The Hangover,
Harry Potter gibi gişe garantisi tescilli olanların devamıyla oyalanacağız. Guy Ritchie'nin çekici
Sherlock Holmes icraatının ikincisi muhtemelen iştahımızı kabartabilir. Ama Tarantino'nun kült çıkışı
Rezervuar Köpekleri'nin (1992) yeniden çevrilmiş hali doğrusu pek çekici gelmiyor.
Gelgelelim, Oscar'a kilitlenen şu ödül mevsiminde
Sosyal Ağ ve
Başlangıç gibi görece özgün filmlerin öne çıkmasıyla teselli bulanlar dahi, geçen yılın savaş/barış ikileminden bahis açan sözde 'politik' filmlerinin yokluğundan şikâyetçi. Şimdilerde baştacı edilen
True Grit'in aslen bir western klasiğinin yeniden çevrimi olması ise bu tür 'operasyonların' illa da peşmürde birer taklit olmadığının ispatı.
ANA YARIŞMADAYIZ
True Grit'in yönetmenleri, şanlı Coen biraderler "illa ki günümüze dair bir referans vermemiz gerekmiyor" diyerek, politik yorumları bertaraf ediyorlar. 10 Şubat'ta başlayacak 61. Berlin Film Festivali'nin açılış filmi olarak başrolündeki Jeff Bridges'i dünya yüzüyle görmek gibi hoşluklar yaşanacak. Gerçi siyaseten niyetini hiç gizlemeyen ve dünya sinemasını bir araya getirmesi itibarıyla yılın ilk kallavi etkinliği olarak gıcır festival filmleri bize son dönemin hal ve gidişatı üzerine mühim şeyler söyleyecek.
Altın Ayı yarışındaki filmlerin tümü henüz açıklanmasa da İngiliz aktör Ralph Fiennes'ın ilk yönetmenliği olan Shakespeare uyarlaması
Coriolanus, belli ki Roma'dan intikamını alırken annesine yenilen karakteri üzerinden politik oyunların her dönemde aynı olduğunun altını çizecek. En azından Fiennes'ın açıklamaları bu minvalde. Seyfi Teoman'ın Ankara dekorunda gelişen dostluk açmazı
Bizim Büyük Çaresizliğimiz'in ana yarışmada olma münasebetiyle heyecanımız had safhada olacak. Gelgelelim Batı Şeria'daki İsrail işgalini Yahudi soykırımına benzettiği için İsrail Film Fonu'nun desteğini çekiverdiği
Lipstikka şimdiden tartışılıyor.