- Ciddi bir çorap koleksiyonunuz olduğu hissine kapılıyor insan.
- Kendime yetecek kadar diyelim. Çorap almak da sevdiğim şeylerden biridir. Benim için hayatta en önemli olan şey kitaplar, okumak ve yazmaktır. Başka hiçbir şeyin o derece önemi yoktur. Manik mertebede okuma tutkunu oldum ama kitap biriktiricisi değilim. Kitap biriktirmek için almam. Dibinde mutlaka bir fonksiyon vardır. Gidip birden bire 20 çift çorap, 10 mendil alayım demem. Mutlaka aldığım şeylerin birbirleriyle diyalog kurmasını isterim. O yüzden bunları manik mertebede değil ama fonksiyonal mertebede tutarım.
Hıncal Uluç-Gazeteci/Yazar
30 YAŞINDA BİR FOTOĞRAFIMI GÖRDÜM VE O HALİMDEN UTANDIM
- Eski zamanlarda daha mı bakımlı ve şıktı insanlar?
- Bundan en şikayetçi olan kişiyim ben. Özellikle işyerindeki kıyafetler konusunda. Artık bir meslektaşımla fazla görüşme imkanım yok. Odam 10. katta olduğu için sadece asansörde görüyorum. Ve o asansör birinci kattan 10. kata çıkana kadar asansörde bana afaganlar basmaya başlıyor. Bu kadar renksiz, bu kadar alakasız, bu kadar ruhsuz giyinen insanlar bir araya gelmişiz sanki. Eskiden Sabah Gazetesi Basın Ekspres Yolu'ndaydı. O binada bütün ekip hep beraberdik. Öğlen yemekleri beraber yenirdi. Ve Beyti Bey hazırlardı yemekleri. Harika öğlen yemeklerinde bir araya gelinir konuşulurdu. O konuşmalardan bana güzel yazı konuları, birinci sayfaya haber konuları çıkardı. Öğlen yemeğinde hep beraber olunduğu için insanlar gazeteye gelirken dikkatli gelirdi. Rengarenk kıyafetler görürdük. Gerek erkeklerde, gerek kızlarda.
- Şimdi nasıl giyiniyoruz?
- Şimdi erkeklerde ezberlenmiş bir üniforma var. Bir kot pantolon, üzerinde bir tişört. Ve renk giyinmekten korkan kadınlarımız... Siyah, siyah, siyah, siyah... Resmen karalar bağladık.
- Stilinizi nasıl tanımlıyorsunuz?
- Bence mesele bu zaten. Bir insanın, hele tanınmış, popüler bir insansa kendine has bir stili olması lazım. Beğenirsin, beğenmezsin o ayrı. Çünkü zevk ayrı bir şey. İnsana göre değişir.
- Ünlülerin daha çok mu dikkat etmesi gerektiğini düşünüyorsunuz?
- Evet, sokakta yürürken yanından 100 kişi geçer ama Türkan Şoray geçerse dikkat edersin. Ya da bir Arda Turan geçerse dikkat edersin. Bunlar dikkati çektikleri için bir yerde rol modeldir. Örnek olmalıdır. Örnek olması gereken insan örnek alıyorsa çok kızıyorum.
- Taklit mi ediyorlar?
- Şimdi bir moda var. Daracık pantolon, kısa paça, bilekten altı parmak yukarıda, çorapsız giyiniyor ve benim Hacivat sakalı dediğim bir sakal... Yukarıda saçlar kısa, aşağıda sakal uzun. Bu şimdi moda... Londra'ya da gitsen, New York'a da gitsen bunu görüyorsun, bizde de bunu görüyorsun. Ama bir maç izliyorsun 10 futbolcuda da bunu görüyorsun. Bu 10 futbolcunun içinde Arda'nın adını tesadüfen kullanmadım. 10 tane futbolu içinde benim tarzım olsun diyen bir tane yok. "Yarın sakallar kesilecekkkk!" diye biri emir verecek Arda sakalları kesecek. Bu mu! Modaya uymak sokaktaki insanın işi. Ama sen eğer dikkat çeken biriysen, rol model biriysen sana taklitçilik yakışmaz.
- Giyim stiliniz ne zaman oluştu?
- Ben moda diye yapılan şeyleri yargılıyorum. Bu yargılamaya da 30 yaşında tesadüfen başladım. Benim albüm saklama huyum yoktur, dönüp bakmam bile. Holly, eski eşim çok meraklıydı. Haftada bir albüm doldururduk. Bir taşınma sırasında o albümlerden bir tanesine şöyle baktım. Kendi resimlerimi gördüm ve utandım. "Ben bu kılığa nasıl girmişim!" dedim. Moda diye kendi kendini komikleştirmenin alemi yok. Hani herkesin ağzında bir laf vardır ya. 1960'tan beri gazete arşivlerini açın. "Moda nedir." sorusu sorulan ünlülere bakın. Hepsinin cevabı klişedir: "Moda insanın kendine yakışanı giymesidir." Yalan, yalan, yalan. "Kaşlar alınacak", kaşlar derhal alınıyor. Onu yapan adam ondan sonra çıkıp "Moda insanın kendine yakışanı giymesidir" dediğinde çok gülüyorum.
- Nasıl fotoğraflarınız vardı?
- İspanyol paça ve çeneye uzayan favoriler. Düşünebiliyor musun! Odada yalnızdım ve yüzümün kızardığını hissettim.
- Sonra da kendi tarzınızı oluşturmaya mı karar verdiniz?
- Benim stilim rahat. Ama kıyafet koduna fevkalade sadık bir insanım. O kıyafete girmeyeceksem oraya gitmem. Yani bana gelen davette smokin diyorsa smokin giyerim. Yanımdaki adamın kot pantolonla oraya geleceğini ve benim gittiğim yerde garson gibi görüneceğimi bile bile uyarım. Çünkü daveti yapan öyle istemiş.
- Renkleri de seviyorsunuz.
- Siyah, beyaz renklerden nefret ettiğim için renkli giyiniyorum. Fularım, pabucum, pantolonum, gömleğim, her türlü renk vardır bende.
TÜRKİYE GİYİNMEYİ BİLMİYOR!
- İyi giyinmek maddiyatla alakalı bir durum değil mi?
- Değil, ben çok az para kazandığım zaman dahi renkli giyinirdim. Her zaman ceket-pantolon da giysem pabucum, çorabım, kravatım gömleklerim renkliydi. Bu bir zevk meselesi. Ben gazeteci maaşımla bunu yapıyorsam garajında Ferrari'leri, Lamborghini'leri, Maserati'leri olan genç bir futbolcu niye yapamıyor. Genç bir oyuncu dizilerden bir saatte benim bir ayda kazandığımı kazanıyor. Benim yaptığımı niye yapamıyor? Öyle bir yeteneği yoksa imaj maker bulsun kendisine. Bunun en canlı örneği futbol sahaları. Avrupa maçlarını yayınlıyor Türkiye bir bakın. İngiltere, Fransa, İspanyol takımlarındaki ünlü futbolculara bakın. Bizim Arda'nın, Selçuk'un, ötekinin, berikinin kılığında bir ünlü görebiliyor musunuz? Niye Messi öyle değil? Niye Ronaldo öyle değil? O Hacivat sakalı niye sadece bizde var? Çünkü Ronaldo biliyor ki o taklit edilecek adam. Burada Galatasaray maçını izliyorum sırtta numarayı göremezsem kim olduğunu çıkaramıyorum artık. Çünkü birbirine benzeyen 10 tane adam koşuyor sahada.
- Karşınızdaki insanları da kıyafetiyle değerlendirir misiniz?
- Sadece kendisine özenmiş mi, özenmemiş mi ona bakıyorum. Hayatta en kızdığım şey yataktan çıktığı gibi sokağa çıkanlar. Başkasına da değil, kendisine saygısı olan insan yataktan kalktığı gibi sokağa çıkmaz. Geçersin, saçına iki fırça atarsın, tıraş olursun, kadınsan ufak bir renk katarsın. Sokak kıyafetinle ev kıyafetin farklı olur.
- Çok fularınız var mı?
- Biriktirsem oda dolusu olurdu ama geleni veriyorum. Birçok kişi özel günlerde kolay olduğu için bana Hermes fular alıyor. Oysa ben fular değil ince, uzun eşarp takıyorum. Kadın reyonlarından alıyorum. Hermes'in eşarbı kare, Vakko'nunki de Nuri Alço'nun eve davet edip gazoz içirdiğinde bağladıklarından. Ben onlardan hiç kullanmadım.
- Kılık kıyafetini beğendiğiniz toplumlar var mı?
- Öncelikle Türkiye giyinmeyi bilmiyor, giyinmeye özeniyor. Biliyorum zannedenler de taklitçilik yapıyor. Belki de havasından Paris'e gittiğinde en iyi giyinen insanları görürsün. Bir de Saint Germain'de. Bakarsın, döner bir daha bakarsın.
Prof. Dr. Celal Şengör-Bilim adamı/Jeoloji profesörü
HAYATIMDA KOT GİYMEDİM, BEN KOVBOY MUYUM?
- Ne zaman başladı papyon merakınız?
- Papyon merakım ortaokulda başladı. Lise yıllığında papyonlu fotoğrafım var. Benim kıyafet standartım ortaokulda belirdi. Her zaman pantolon, ceket, gömlek, uygun ayakkabı giyen bir adamdım. Daha derli toplu gözüküyor insan. Bir de ben ruhen 19. yüzyılda yaşayan bir insanım. 20. yüzyıla hâlâ gelmedim. O yaşam tarzı benim hoşuma gidiyor. Aklen çünkü oraya aitim.
- Yazın sıcakta ya da evde de papyon takar mısınız?
- Takardım. Pazar günleri dahi evde ceketim, gömleğim, papyonumla otururdum. Ama son yıllarda kilo almamdan ötürü evde daha rahat kıyafetler tercih eder oldum. Kilo alınca, kıyafetler sıkmaya başlıyor. Ama keşke eskiye dönebilsem.
- Lise veya üniversite yıllarında hiç eleştirildiğiniz, "Stilimi değiştireyim" dediğiniz olmadı mı?
- Hayır olmadı. Üniversitede Amerika'ya gittim. Houston'da Allah'ın sıcağında ceket, yelek, gömlek, kravat giymeye devam ettim. Bir gün profesörün odasına gittim. Üzerinde lif lif olmuş bir şort ve terlikler vardı. Bana "Düğüne mi gidiyorsun?" diye soruyorlardı. Ama ben yine de giyim tarzımı değiştirmedim.
- Görünüş ne kadar önemli?
- Çok, çok önemli. Hocamın önemli bir lafı vardı: "Millet, senin kendi omuzuna taktığın etikete göre sana davranır. O etiketteki fiyatı da sen yazarsın." Ben ömrüm boyunca bunun avantajını yaşadım. Bir insanın şöhreti çok önemli. Öğrenciyken herhangi bir şöhretin yok. Başlarda ben insanları görünüşümle etkilerdim. Baktılar mı "Adama benziyor bu" derlerdi. Bir kere değişik oluyorsun. Değişik olmak önemli. İki şekilde değişik olabilirsin bir serserilik yönünde, bir de adam gibi. Benim felsefem bu. Ama bu kartvizitin önyüzü. Sonrasında altını da doldurmak gerekiyor. Ama Amerika'da bunun etüdü de yapıldı. 'Cute factor' diye bir şey var yani güzel ve iyi giyinen insanlar daha başarılı oluyor. Buna pozitif ayrımcılık diyoruz.
- İyi ve doğru giyinmek bir görgü işi mi?
- Elbette. Benim üzerimdeki en büyük etkiyi rahmetli dedem Mehmet Sipahioğlu yapmıştır. Mektebe dahi gidememiş bir göçmen. 1915'te buraya geliyor, derhal askere alıyorlar. 1. Dünya Savaşı'nda. Bir vesileyle Atatürk elinden tutuyor. O cahil adam hayatımda gördüğüm en güzel giyinen insanlardan biriydi. Bir gün kış, mektebe gidiyoruz eldivenlerimi çıkartıp cebime koydum. "Şişkinlik yapar birini bir cebine, diğerini diğer cebine koy" dedi. Küçük şeyler önemlidir. Fötr şapkaları kutularında dururdu. Ayakkabıları kalıplıydı. Boyasız olmayacak derdi.
BİLEĞİMİ YAKALAMIŞ GİBİ GELİYOR, SAAT TAKAMAM
- Hayatınızda hiç kot pantolon giymediniz mi?
- Giymedim. Neden giyeyim! Ayak takımının, kovboyun kıyafeti. Ben çoban mıyım, niye giyeyim? Ben Avrupalıyım, neden Amerikalının kıyafetini giyeyim!
- Hiç kravat da takmıyor musunuz?
- Artık takmıyorum. Benim papyona dönme sebebim kravat taktığımda hanımın kızması. Yemek yediğim zaman kravat yemek listesine dönüşüyordu. Kravat temizlemek gömlek temizlemekten daha zormuş.
- Aksesuvar kullanıyor musunuz?
- Köstekli saat kullanırım. Bileğimi kavramış gibi bir şey istemem. Takamam öyle şeyler. Üstümde o tarz bir şey olduğunda sinirleniyorum.
- Siz karşınızdakinin kıyafetine bakar, eleştirir misiniz?
- Bakarım ve söylerim. Uyarırım. "Niye dilenci gibi dolaşıyorsun?" derim. Öğrencilerime "adam olun" diyorum. Onlara saygımdan böyle giyiniyorum. "Siz de kendinize saygınızdan böyle giyinin ki mutlu olun" diyorum.
- Öğrencileriniz ne diyor?
- "Paramız yok otobüse biniyoruz" diyorlar. Bu bahane değil.
Engin Yiğitgil-Türsak Başkanı
YAŞIMIN VERDİĞİ KOMPLEKS OLARAK RENKLİ ÇORAPLARA İLGİM ARTTI
- Para olmadan da iyi giyinilir mi? - Giyinilir. Özellikle genç kuşak ekonomik bir şekilde çok şık giyinebiliyor. Bunu da zaten gazetenin magazin eklerinde özel bir sayfada sık sık görüyoruz. Çağlar boyunca insanlar giyinme konusunu sadece soğuk ve sıcağa dolayısıyla tabiat şartlarına karşı korunma olarak değil, bunu yaparken estetiğin ve özellikle renk uyumunu da içgüdüsel olarak göz önünde bulundurmuşlar. Ucuz bir maliyetle çok güzel giyinebilirsiniz.
- Sizi genelde spor-şık kıyafetler içinde görüyoruz.
- Stilim klasikten öte spora daha yakındır. Ama spor giyimin de yaşıma göre uygun olmasına bilhassa dikkat ederim. Tabii bu hangi mekanda bulunduğumla da yakından ilgili. Gündüz giyimi ile gece giyimi arasında her zaman bir fark gözetirim. Özellikle güneş battıktan sonra yapılan davetlerde ortamı da düşünerek ama kendi kültürüm ve duruşumu da her zaman daha fazla yeğleyerek klasik ve koyu renk giyime önem veririm.
- Evde, günlük hayatta nasıl giyinirsiniz?
- Genellikle spor kıyafetler giymeyi tercih ederim. Ama hiçbir zaman ev kıyafeti olarak bir seçimim yoktur. Dış dünyada nasıl giyiniyorsam ev içi ortamlarda da giyimime özen göstermeye çalışırım. Çünkü bir insanın giyim tarzı, dış dünyaya karşı bir gösteriş olmamalıdır. Kendine bir saygı olarak görülmelidir.
- Hiç iyi giyimin size kapı açtığı oldu mu? Ya da görünüş kapı açar mı?
- Görünüş kapı açar. Tam açmasa bile kapıyı araladığına yüzde 100 inanıyorum. Gençlik yıllarımda yaşımın üzerinde giyindiğim için iş görüşmelerimde 1-0 önde başladığıma inanmışımdır. Ayrıca, iyi giyim yaptığınız işte ne kadar profesyonel olduğunuzun ve olana ne kadar önem verdiğinizin bir göstergesidir. Karşılıklı güven ve bu tip mesajlar vermek ilk tanışan işadamları arasında giyimle kendini belli eder. Bu olay aynı frekansı paylaştığınızı ve iş dünyasında aynı dili konuştuğunuz anlamına gelir ki çalışma hayatı için çok önemli bir durumdur. Aynı zamanda iyi giyinmek karşı tarafa duyduğunuz saygının bir göstergesidir.
- Şimdiki gençlik sizce nasıl giyiniyor?
- Özgür ve çok renkli buluyorum. Gençlik gözlemlediğim kadarıyla çağımızın çok hızlı ilerleyen teknolojisiyle çok büyük bir uyum içerisinde gözüküyor. Rahatlık ön planda. Sıra dışı giyimde de her dönemin gençliğinde olduğu gibi topluma bir isyan ve "Ben buradayım" mesajını içeriyor.
- Zaman içinde tarzınız değişti mi?
- Özellikle son dönemde renkli çoraplara ilgim oldu. Onu da yaşımın verdiği bir kompleks olarak görüyorum. Ama çok hoşuma gidiyor.
- Tanıştığınız kişilerin giyimlerine bakar mısınız?
- Bakarım ve benle çalışan herkesin sade, siyah ve iyi giyinmesini tercih ederim. Karşımdaki kişinin bence önemi onun tanıştıktan sonra bana aktaracağı fikirleri ve bilgileridir. Ancak, konuşmadan evvel, söze girmeden evvel ilk izlenimin onun giyim tarzı olduğunu da kabul ederim. Çünkü giyim tarzı her şeye rağmen bir karakter belirtisidir. Bizim için kötü giyindiğini zannettiğimiz kişilerin de kendilerine göre bir moda anlayışı olabilir, demokraside bunlara da dikkat etmek lazım. Demek istediğim, ben aslında sade ve sadece kendim için giyinirim üçüncü şahıslar ve dış dünya giyimim ve tarzım konusunda beni hiç ilgilendirmez.
- Modayı yakından takip ediyor musunuz?
- Ediyorum çünkü modanın da sanat ve kültür ile çok yakından ilgisi olduğunu düşünüyorum. Bu bakımdan yakın takipçisiyim.