Eğer bir sanatçının ürettiği işler bir kenara bırakılıp üzerine sürekli yafta yapıştırılıyorsa, iyi yolda yürüyor demektir. Ahmet Güneştekin de sürekli yaftalanan sanatçılardan biri. Ama aynı zamanda bir araya gelmesi zor insanları ismi etrafında toplayabilen de bir sanatçı. Onunla ilgili sanat dünyasından da türlü şeyler duyabilirsiniz. Lakin her şey bir yana Güneştekin Marlborough Gallery'nin kadrolu sanatçılarından biri. Bu da az buz bir şey değil. Bir önceki bienalde oldukça ses getiren Bellek İvmesi sergisini açan Güneştekin bu yılki bienalde de yine bienale eş zamanlı olarak Çalık Holding'in desteğiyle Milion Taşı sergisini açtı. İki yıldır solo sergiler dahil olmak üzere 23 uluslararası etkinlikte yer aldığını söyleyen Güneştekin'in önümüzdeki günlerde de oldukça yoğun bir programı var. Yani Türkiye'de durum ne olursa olsun kabul edelim o uluslararası bir sanatçı. Venedik Bienali'nde bir araya geldiğimiz Güneştekin ile şöyle geçmişe gidip durum değerlendirmesi yaptık. Meğer epey dertliymiş!
- Venedik Bienali ile eş zamanlı Milion Taşı sergisini açtınız. Sergi sergi dolaşıyorsunuz. Bir telaşınız var mı?
- 36 yaşıma kadar sergi açmadım. Sadece biriktirdim. Sanatın her disiplininde üretim yaptım. Sayısız makale yazdım, yüzlerce efsane derledim. Binlerce sanat eseri yarattım. 16 yıl Anadolu'yu karış karış gezdim. Çok hikaye dinledim, kültürel dokuya temas ettim. Bir anlamda kendi kendimi eğitip kendi üslubumu aradım. Bir birikmişlikle geç de olsa sanat yolculuğum başladı. Bu birikimi sanatımla anlatmak istiyorum. Ama bir ömür yeter mi bilmiyorum.
- Siz çok yaftalanan bir sanatçınız. Nedir bu durumun kaynağı?
- Yaşadığım iklimde gerçek kötüler az. Çok olsaydı her şey bir felakete dönüşürdü. Benim çevremde de iyiler fazladır. Ben iyi insanlar bir araya gelince iyi şeylerin ortaya çıkacağına inanırım. Şimdi global sanat galerilerinden Marlborough Gallery'nin kadrolu sanatçısıyım. Bu sanat tarihimizde bir ilk. Bunu ben söylemiyorum sanata tanıklık edenler söylüyor. Peki daha ne isteniyor benden?
- Evet ne isteniyor?
- Yılmaz Güney Cannes'da ödül aldığında sadece insani yönü kuvvetli olanlar, ırkçı olmayanlar, demokratlar mutlu oldu, onun dışındakiler mutsuz oldu. Orhan Pamuk Nobel'i alınca mutsuzlar mutlulardan daha fazlaydı. Nuri Bilge Ceylan Cannes'da Altın Palmiye aldı. Onu bile eleştirdiler. Benim sanatımla ilgili bilimsel bir eleştiriye daha rastlamadım. Anladığım, bizim ülkemizde başarı cezasız kalmıyor. Kıskanıp, saldırıyorlar.
- Kim kıskanıyor sizi?
- Kimi sanatçılar, onların çevreleri, onların etkisi altındakiler...
- Peki Kürt sanatçı olduğunuz için diş bileniyor olabilir mi diyeceğim ama her alanda Kürt sanatçılar da var.
- Kürt sanatçı olmak başka bir şey. Ama güçlü bir Kürt sanatçı olmak başka bir şey. Onları rahatsız etmediğiniz, alanlarında onları geçmediğiniz zaman size dokunmazlar. Ama onları geçince, hele biraz da fazla olunca hedef oluyorsunuz. Eskiden bana saldırmıyorlardı.
- Ne zamandan beri 'hedeftesiniz?'
- 2010'da Contemporary İstanbul'da, yaptığım esere yüksek bir fiyat koyunca başladı her şey. Sen kim oluyorsun haddini bil demeye çalışıyorlar. Ama bunu diyenler o sahtın içine girmeyecek insanlar.
- Yaşar Kemal ile yakındınız, size "Manevi oğlum" diyordu. O ne tavsiye ediyordu size?
- İşime bakmamı kimseye kulak asmamamı salık verirdi. Ben de öyle yaptım ve yapıyorum.
Uluslararası arenada henüz emekliyorum
- Öte yandan her politik görüşten, kesimden arkadaşlarınız, dostlarınız, tanıdıklarınız var. Bir araya gelmez denilen insanlar sizin isminiz etrafında toplanabiliyor. Bunu nasıl başarıyorsunuz?
- İnsanlar beni tanıdıktan sonra samimiyetime inanıyor. Biz böyle bilmiyorduk, başka türlü anlatıldı diyorlar. Çok özür dileyen oldu. Hayatım boyunca kimseye kötü söz söylemedim. Herkese saygı duydum. Bakın bazı şeyleri paranın gücüyle yapamazsınız. Paranın gücü bir yerde iki atımlık kurşundur. İnanın üçüncüsünde o kurşun elinizde patlar, darmaduman olursunuz. New York'tan 10 saatlik yoldan Marlborough Gallery'nin 88 yaşındaki başkanı Pierre Levai açılışa geliyor. Ki ABD dışına kolay kolay çıkmaz. Bu bile bir gösterge ve benim için önemli.
- Türkiye'de 'tartışmalı bir sanatçı' olarak anılıyorsunuz ama uluslararası arenada böyle bir durum yok. Onlar sizde ne görüyor?
- Dünya sanatına yön veren isimlerden biridir Pierre Levai. Bana "Ben daha önce bu kadar özgün bir sanat görmedim. Bu bizi heyecanlandırıyor" dedi.
- Nereden geliyor bu özgünlük?
- Ben yereli, geleneği bu çağa taşıyıp bu çağın araçlarıyla yorumluyorum. Çünkü bu çağın kafası yeni estetiği seviyor. Eskiyi getirip önlerine koymuyorum. Koysam zaten buralara gelemezdim.
- Başardım, uluslararası bir sanatçıyım diyebiliyor musunuz?
- Hayır. Türkiye için bu şartlarda yapabileceğimin en iyisini yaptım. Ama uluslararası yolculuğum daha yeni başladı. Henüz emekleme dönemindeyim. Evet tanınıyorum. Ama zamanım geldi diyemem.
Venedik'te bir Türkiye mozaiği var
- Peki Venedik Bienali'nde neden resmi katılımcı olmak istemiyorsunuz?
- Tercih meselesi. Resmi katılımcı olabileceğim halde gelip o logoyu almadan eş zamanlı olarak bu arenadaki yerimi alıyorum. Bu tercihi yapan benim gibi birçok sanatçı var dünyada. Ama resmi katılımcı olmamak işinizi perdelemiyor. Mesela geçen bienalde resmi katılımcı olmamama rağmen bienalin küratörü ilk 10 sergide benim sergimi de göstermişti.
- Diğer Türkiyeli sanatçıları da düşündüğünüz zaman Venedik'ten Türkiye nasıl görünüyor?
- Bienalde Türkiye'yi üç önemli sanatçının temsil etmesi her anlamda önemlidir. İKSV gibi saygın bir kuruluş uluslararası sanatçımız Sarkis'e sergi açtı. Çok yerinde bir karar. İKSV yönetimini tebrik ediyorum. Yine Kutluğ Ataman gibi bir başka önemli uluslararası sanatçımız Sabancı Ailesi'nin desteğiyle sergi açtı. Çalık Holding'in ve Kültür Bakanlığı'nın beni desteklemesi çok önemli. Aslında bir Türk, bir Ermeni ve bir Kürt sanatçı olarak sergilerimiz açıldı. Türkiye mozaiği burada görülüyor. Bunu önemsiyorum.