Fabrice
Muamba 6 Aralık 1999 günü Londra'da uçaktan indiğinde, 11 yıllık hayatında ilk kez soğuk ve kar görüyordu. Bir çocuğun asla görmemesi gereken şeyleri görmüştü çocuk yaşında ama kışla ilk kez tanışıyordu. Babası, o zamanki adıyla Zaire bugünün Kongo Cumhuriyeti'nde devlet başkanının danışmanlarından biriydi. Ülkeyi 32 yıl demir yumrukla yöneten Mobutu Seko devrilince, baba Marcel ve ailesi de iç savaşın hedefi haline geldi. Muamba çocuk yaşta ölüm korkusuyla tanıştı. Yakınlarının, komşularının öldürüldüğünü gördü. Yıllar sonra, geceleri silah sesleri arasında gözlerini yumup uyumaya çalıştığını anlatacaktı. Marcel kardeşinin yanına götürdü ailesini. Ama fayda etmedi. Hatta kardeşi de daha sonra "kaçaklara yardım ve yataklık" ettiği için infaz edilecekti. Fabrice Muamba henüz sekiz yaşındayken, babası bir sabah saçını okşayarak, "Ben gidiyorum" dedi. "Sizi kurtarmak için şimdi gitmem lazım."
ZOR GELİR BÖYLESİ
Kurtardı da... İngiltere'den oturma izni aldı ve ilk işi ailesini yanına getirmek oldu. Üç yıl sonra baba oğul ilk kez o soğuk kış günü havalimanında kucaklaşıyordu. İngiltere'nin 'evlatlık çocuğu', tek kelime İngilizce bilmeden ve büyük bir travma yaşayarak geldiği bu büyük ülkede tam bir başarı hikayesine imza attı. Sığınmacı babanın oğlu, derslerinde hep çok iyi oldu. Futbol en büyük tutkusuydu. Okulu ve futbolu bir arada götürdü. Çalışkan ve enerjik bir defansif orta saha olarak Arsenal'in dikkatini çekmesi de uzun sürmedi. 14 yaşında Londra devinin alt yapısına kabul edildi. 2005'te de profesyonel sözleşmeye imza attı. Arsenal'de A takım oyuncusu olamadı ama Birmingham'da ilki kiralık olarak iki sezon oynadı. Ardından da Premier Lig takımı Bolton'un yolunu tuttu. 17 Mart 2012 günü kupa maçı için Tottenham karşısına çıktığında, hayatının sonsuza dek değişeceğinden habersizdi Muamba. 24'üncü yaşına sayılı günler kala, 36 bin taraftarın önünde, 42'nci dakikada sahanın ortasında yığılıp kaldı. Kalbi durmuştu. İki takımın sağlık ekibi ve tribünlerdeki bir kardiyolog hemen sahaya girip müdahale etti. Muamba'nın kalbi tam 78 dakika boyunca hiç atmadı. 78 dakika boyunca ölü kaldı Muamba. 15 kez şok verildi ve sonunda, artık tüm ümitler tükenmişken kalbi tekrar çalıştı. İngiltere'ye adım attığı o günden sonra ikinci kez yeniden doğmuştu. Haftalar süren yoğun ve zorlu bir tedavinin ardından yeniden ayağa kalktı. O ana dair tek hatırladığı ise, rakip oyuncu Scott Parker'dan iki tane görmesi... Sahada o saniyelere ait görüntüleri ise ancak bir kere izleyebildi Muamba.Kendisini o halde görmeye içi el vermiyor zira. Artık eşi ve çocuğuyla sakin bir hayat sürüyor. Futbolu bırakınca yazarlık-yorumculuk yapabilmek için eğitim aldı. Ölü kaldığı 78 dakikanın izi olarak, bazen hafıza sorunları yaşıyor. Filmlere taş çıkartan hayatını ise kitaba döktü. Muamba 27 yıla, birkaç hayatın bile dar geleceği şeyler sığdırdı. Çocuk yaşta ölümle köşe kapmaca oynadı. 11 yaşında geldiği ülkede örnek bir göçmen oldu. 21 yaş altı milli takım formasını 33 kez giydi hatta kaptanlığını bile yaptı. Yuva kurdu. Yetmez gibi iri kıyım bir tıp mucizesine imza attı. Bugün Türkiye dahil dünyanın dört bir yanındaki göçmenlerden çok azı onun kadar şanslı olabiliyor. Binlercesi, Muamba'nın aksine, iç savaşın ortasında sağ kalıp yeni bir hayat için yollara düşecek fırsatı dahi bulamıyor. Aylan bebek ve niceleri Ege'nin karanlık sularında, çürük can yeleklerine tutunup yaşam savaşı verirken, yardımlarına koşan bir kardiyolog da olmuyor. O sular, Muamba gibi hatta ondan çok daha yetenekli kimbilir kaç gence, çocuğa mezar oluyor. Kalpleri bir daha çalışmamak üzere duruyor. Kimbilir belki yıllar sonra, bugün aç susuz sınır kapılarında bekleyen çocuklardan birinin başarı öyküsünü okuyacak dünya. Ya da belki babası Macaristan sınırında bir muhabir tarafından çelmelenen Suriyeli antrenör Osama Abdul Mohsen'in kucağındaki oğlunun, nasıl büyük bir futbolcu olduğunu yazacak gazeteler günün birinde... Ama Muamba nasıl bir istisnaysa, muhtemel yeni hikayeler de öyle kalacak. Asıl olan, artık Aylan bebeklerin boğulmadığı bir çözüm üretmekte. Keşke...