Bahar, doğanın ve insan dışındaki tüm canlıların ahengi ve geri dönüşü ile insana bir sihirli değnek gibi dokunuyor. Tüm bunlar olurken insan bedeninde ve ruhunda neler oluyor? Medical Park Bahçelievler Hastanesi'nden Uzman Psikolog Ceren Kurtay bu durumu şöyle açıklıyor: "Bahar sihri doğadan sonra önce bedene değiyor, sonra beyni ve hormonları etkiliyor. Baharın gelmesiyle doğa canlıların çoğalmasını emrederken, insan için bu eşleşme hali ancak aşk ön koşulu ile mümkün olacağından insanların âşık olma oranlarında ciddi bir artış görülüyor."
Artık hepimiz aşkın dopamin, adrenalin ve serotoninle ilişkili olduğunu biliyoruz. Bu hormonlar âşık olduğumuzda bizi ele geçiriyor. Dopamin neşe ve enerji kaynağı, adrenalin aşkın heyecan veren yüzü; serotonin ise aşkın deli halini ortaya çıkarıyor. Yani bu üçlü kombinasyonun gücü gerçekten çok büyük.
RENKLER, SESLER VE SICAKLIK
Bahar dönemi aşklarında cinsel enerjisi artan beden, âşık olacak partner arayışına girerken doğanın kokuları, renkleri, sesleri, sıcaklığı az önce bahsi geçen hormonları etkisi altına alarak insanın âşık olma ihtimalini arttırmak üzere kolları sıvar. Öyle ki âşık olma hali fonda çalan bir müzik, bir çiçek kokusu ya da canlı bir renkle bile çok kolay manipüle olur. Bu yüzden aşk, doğanın değişiminden de çok kolay etkilenir.
Psikolog Ceren Kurtay tam bu noktada gerçek aşka dikkat çekiyor: "Gerçek aşk ise doğanın çiftleşme emrinden etkilenmeden ortaya çıkan ve yağmurda, çamurda devam eden aşktır. Doğa hormonlar üzerindeki baskısını ortadan kaldırdığında da devam eder. Hatta aşkın, mutsuzluk ve acı veren tarafları ortaya çıkmasına rağmen insan kendini bu durumdan çekip alamaz. Çünkü ilk günkü heyecan geçse de birlikte gelecek planları yapmak, şefkat ve merhamet hissetmek gibi taraflarıyla sevgiye dönüşen aşk insan bünyesinde uzun süre hal değiştirerek kalacaktır artık. Kısacası gerçek aşk, sevgiye dönüşecek olan aşktır."
BİR HASTALIK HALİDİR
Aşk edebiyatın, tarihin en etkileyici ve karmaşık duygularından. Tarih boyu, insanlara yaşam enerjisi vermiş, ayakta durmalarına sebep olmuş ve onları büyütmüş bir mucizevi heyecan. Ancak aşk, aynı zamanda yan etkileri de olan bir psikolojik hastalık hali. Örneğin; âşık insan tıpkı bir obsesif kompulsif bozukluk yaşayan kişinin verdiği tepkileri veriyor. Âşık kişilerde OKB hastalarında görünen, tekrar eden düşünce ve davranışlar gelişiyor ve beyin hareketleri de bu hastalara benziyor. Hatta aşk, belli oranda kişinin çalışma performansını, iştah ve uyku düzenini etkiliyor. Yani bir anlamda performansı düşürüyor. Fakat âşık kişi bu durumu değiştirmek istemediği için aşk tedavi edilmiyor.
'Aşkın gözü kördür' diyenler, doğru söylüyormuş meğer. Âşık kişi, âşık olduğu kişiyle ilişkili gerçekçi gözlem ve değerlendirme yapma yeteneğini de kaybediyor. Kişi, birçok savunma mekanizmasını devreye sokarak âşık olduğu kişiyi zihninde yeniden oluşturuyor dersek yanlış olmaz.
KİME NASIL âŞIK OLURUZ?
Âşık olacağımız kişiyi nasıl seçtiğimiz çok derinlerde bir anlama sahip. Hepimiz çocukluk döneminde ebeveynlerimizle kurduğumuz ilişkilerden yaralı çocuklar olarak ayrılıyoruz. Ne kadar mükemmel ailelere sahip olursak olalım bizim algımız ve ihtiyaçlarımızla çatışan tarafları ya ihmal yönünde ya da ihlal yönünden bizi bir çocuk olarak yaralar. Çocuk gücüyle bu yarayı tamir edemeyecek kişi bu tadilatı yetişkin haline saklar. Bu yüzden de anne ve babamıza (genelde sizi yaralayan ebeveyn kim ise ona) benzeyen kişilere ve dolayısıyla bize o yarayı benzer veya farklı şekilde tekrar yaşatacak kişilere âşık oluruz. Genetik olarak ailemize yani dolayısıyla aslında bize benzeyen kişinin genetik kokusu ile onu kendimize yakın görmemiz ve tanışma ihtimalimiz, dolayısıyla ilişki geliştirme ihtimalimiz de artar. Aynı denklem eşimizin tarafında da gerçekleşiyor.
ÂŞIKKEN
İzleyin
Bahar aşkı deyince, yılın olay filmi olması nedeniyle Âşıklar Şehri'nin akla gelmesi biraz da kaçınılmaz. Filmde Los Angelas'ta oyuncu olmak isteyen Mia ile caz piyanisti Sebastian'ın aşkının filizlenmesi ilk bahara denk gelir. Epik, romantik ve içinden müziğin geçtiği bir aşk hikayesi izleriz. Emma Stone'na Oscar kazandıran Damien Chazelle'nin dillere destan filmi belki de bahar ve aşk ilişkisinde en öne çıkan yapım.
Hiç ummadığınız anda gelir ya aşk bir süre flört edersiniz ve içiniz kıpır kıpır etse, kimyanız değişse bile pek belli etmemeye çalışırsınız... Gün Doğmadan filminde bir tren yolculuğunda yakalıyor aşk kahramanlarımızı ve onlar aşkın ilk evresini bahar yüzünü yaza dönmüşken büyük bir romantizmle yaşıyor hem de Viyana sokaklarında.
Selvi Boylum Al Yazmalım sinemamızın en 'doğal' aşk filmlerinden biridir... Köylü kızı Asya ile şoför İlyas'ın ilk görüşte başlayan aşkları bize çok şey öğütler. Cengiz Aytmatov'un eserinden sinemaya uyarlanan film sevginin hep emek istediğini söyler. Zaten başka türlüsü de günümüzde bile mümkün değil!
Dinleyin
Bahar aşkları denince ilk akla gelen şarkı elbette bir Özdemir Erdoğan klasiği olan Baharda Kuşlar Gibi. "Baharda kuşlar gibi geldin kondun dalıma/Susamıştım sevgiye çiçekler sundum sana/Seversin diye, seversin diye"
Samime Sanay'ın kırılgan yorumuyla müzik tarihine geçen Bir İlkbahar Sabahı'nı da unutmamak gerekiyor. "Bir ilkbahar sabahı güneşle uyandın mı hiç/ Çılgın gibi koşarak kırlara uzandın mı hiç" mısralarıyla başlayan şarkı aşkı tatmamış bir ömrün boşa geçeceğini, geçen günlere yazık olacağını anlatıyor.
Candan Erçetin Bahar'da "Bahar geldiğinde mi ben böyle olurum/ Yoksa böyle olduğumda mı gelir bahar" diye soruyor.
Nick Drake ise Blossom'da kışın karanlık günlerinin geride kaldığını, baharla birlikte açan çiçeklerin aşkı da beraberinde getirdiğini söylüyor.
Disco kraliçesi Donna Summer ise Spring Affair'de yeni bir aşka yelken açıyor.
Ajda Pekkan'ın Bu Bahar'ı ise şarkıyı daha önce duymamış olanlar için tam bir sürpriz olabilir.
Yalın'ın Tatlıyla Balla, Buray'ın Aşk mı Lazım şarkısı, Coldplay'in Hymn for the Weekend'i de bahar ve aşk coşkusunu hissetmek için birebir.