Facebook, Twitter, Instagram, YouTube, TikTok, Whatsapp ve dahası... Hayatımızı kuşatan internetin bu dev firmaları ile devletler arasında bir süredir mücadele var. ABD, İngiltere, Fransa, Rusya, Almanya, Çin ve daha birçok ülke, internet şirketlerine yeni düzenlemeler getiriyor. Devletler nezdinde bu sitelerin, gençleri olumsuz etkilemeleri, yalan bilgilerin yayılmasını engelleyememeleri, ırkçılığın artmasına zemin hazırlamaları ve yeterli oranda vergilendirilememeleri gibi faktörler öne çıkıyor.
Bu sürece aslında ana akım medya da katılıyor. New York Times, BBC, Guardian, Wall Street Journal, Forbes ya da CNN gibi uluslararası basın kuruluşlarının, devletlerin yanında yer aldığını görüyoruz. Medya devlerinin derdi tabii ki devletlerden farklı. Dijital habercilikte reklam gelirleri ve kitlelere ulaşma gücünü söz konusu internet sitelerine kaptırdılar. Bunu geri kazanabilmek için devletlerle adı konmamış bir işbirliği içine girdiklerini söylemek yanlış olmayacaktır.
ÇİFTE STANDART DEVREDE
İşte tüm bu gelişmeler doğrultusunda Facebook, Twitter, Instagram, YouTube ve TikTok gibi sitelerin sebep olduğu sorunlar ifşa ediliyor. Biz de haberimizde bu ifşaatları ele alacağız. Ancak bu noktada bir çifte standardın altını çizmek gerekiyor. Şimdilerde internet devlerine savaş açan ülkeler, birkaç yıl öncesine kadar 'ifade özgürlüğü' adı altında bu sosyal ağları koruyordu.
ZULME GÖZ YUMULDU
Peki ne oldu da fikirleri değişti? Cevap basit: Yalan haber bumerangı dönüp kendilerini vurdu. Yani Facebook üzerinden yayılan yalan haberler yüzünden Avrupa'da seçimlerin kaderi değişmeye başladı. Ya da internetten organize olanlar, 6 Ocak 2021'de ABD Kongresi'ni bastı.
Gerçi bu çifte standardın ilk ayağı. Bir de şöyle bir acı gerçek var: Söz konusu sosyal ağlar, ABD ve Avrupa ülkeleri dışında çok daha büyük felaketlere neden oldu. Örneğin Facebook'un Myanmar'da Arakanlı Müslümanlara yönelik uygulanan soykırımda parmağı olduğu ispatlandı. Ancak bu gibi felakatlere rağmen Batı ancak kendi sınırları içerisinde yaşanan ve soykırım ile kıyaslanamayacak sorunlar ortaya çıkınca harekete geçti. İşte sosyal ağların ispatlanan bazı zafiyetleri...
TİKTOK, ÇOCUKLARI KORUMUYOR
Çin merkezli video paylaşım ağı olan TikTok'un dünya genelinde bir milyardan fazla kullanıcısı var.
TikTok'taki videolar formatı gereği YouTube'takilerden çok daha kısa oluyor.
Bir dakikadan daha az olan içeriklerden dolayı TikTok kullanıcıları çok daha fazla video izliyor.
Forbes dergisindeki habere göre "Daha fazla video, daha fazla riskli içerik" demek oluyor.
BBC'ye göre Hollanda'da on binlerce ebeveyn 'Çocuklar korunmuyor' diyerek 1,4 milyar euro'luk dava açtı.
Business Insider'ın haberine göre TikTok'un eski çalışanı, firmanın Uygur Türklerinin yayın yapmasını engelleyen algoritma üzerinde çalıştığını ileri sürdü.
TWITTER: KADIN İSTİSMARINA ÖZGÜRLÜK!
Diğer sosyal ağlara oranla daha fazla siyasi konuların tartışıldığı Twitter algoritmasının sebep olduğu krizler her geçen gün büyüyor.
Twitter, kullanılan mevcut algoritmanın sağ partilerin tweetlerini daha görünür hale getirdiğini itiraf etti.
Twitter'da ırkçı paylaşımlar büyük tepkilere neden oluyor. Avrupa'da top koşturan siyahi futbolcular bu ayrımcılığa maruz bırakılıyor. İngiltere'de yapılan araştırmada futbolculara karşı ırkçı paylaşımlarda bulunan kullanıcıların yarısının hâlâ aktif şekilde tweet attığı saptandı.
Uluslararası Af Örgütü'ne göre Twitter, kendi platformunda kadınların istismar edilmesine yönelik gerekli adımları atmıyor.
Finlandiya hükümeti adına yürütülen bir araştırmanın sonucunda Twitter'ın nefret söylemini önlemede en kötü teknoloji firması olduğu belirlendi.
INSTAGRAM: DEPRESYONU TETİKLİYOR
Facebook'un sahibi olduğu fotoğraf paylaşım ağı Instagram, daha çok gençler üzerindeki olumsuz etkileri ile tepki çekiyor. Facebook'un Instagram'ın gençler üzerdeki etkilerini ortaya koyan şirket içi bir araştırması kamuoyuna yansımıştı. Buna göre;
Ergenlik çağındaki kızların yüzde 32'si, vücutlarıyla ilgili olarak Instagram'a girdiklerinde kendilerini daha da kötü hissediyor.
Depresyonu tetikliyor.
Gençlerin kendilerini 'çirkin' hissetmelerine neden oluyor.
20 yaşın altındaki gençlerin akıl sağlığını etkiliyor.
Tüm bu bilgileri Facebook'un sakladığı belirlenmişti.
Facebook belgelerini sızdıran eski firma çalışanı Frances Haugen de "Şirketin tek amacı kâr elde etmek, gençleri korumak değil" demişti.
New York Üniversitesi'nden sosyal medya uzmanı Laura Edelson "Facebook algoritması, savunmasız kullanıcıları daha fazla vakit geçirdikleri için zararlı içeriklere yönlendiriyor" diyor.
FACEBOOK: YALAN HABER SERBEST!
ABD merkezli sosyal ağ sitesi Facebook, şirket tarihinin en büyük krizleriyle karşı karşıya. Bu nedenle şirketin kurucusu Mark Zuckerberg, perşembe günü marka yenilenmesine gittiklerini duyurdu. Şirketin kurumsal adı 'Meta / İleri' olarak değiştirildi. Şirketin alt kuruşları Facebook, Instagram ve Whatsapp gibi platformların isimleri aynı kalacak. Ancak bu isim değişikliği aşağıdaki gerçekleri unutturabilecek mi zaman gösterecek;
Dünya genelinde 3 milyar kullanıcısı olan Facebook'un eski çalışanı Frances Haugen, firma içi belgeleri sızdırdı. Önce ABD Kongerisi'nin incelediği belgeleri şimdi de Associated Press, Wall Street Journal, Washington Post, Guardian ve CNN dahil 17 meyda devi yayınlıyor. Bunlara göre;
Facebook, ülkeler arası ayrımcılık yaptı.
Ülkeler dört kategoriye ayrılmış. En yüksek kategorideki ülkelerde nefret söyleminin önlenmesi için en üst düzey tedbirler alınmış.
Etiyopya, Irak, Myanmar ve Pakistan gibi "yüksek riskli" şeklinde tanımlanan ülkelerde yalan haberi sınıflandırma aracı bile yok.
Facebook'un Ortadoğu'da nefret söylemine dair hiçbir tedbir almadığı görüldü.
İngilizce hariç diğer dillerde nefret söylemi ya da yalan haberin yayılmasına karşı etkisiz kaldıkları saptandı.
Facebook algoritmasının tepki toplayan gönderileri etkileşim aldığı için daha çok öne çıkardığı belirlendi.
İnsan kaçakçılarının Facebook'u kullanması engellenememiş.
Facebook hakkında daha önce çıkan belgeler de olmuştu. Bunlara göre;
Facebook, Myanmar'da Müslümanlara yönelik soykırımı körükledi.
Facebook, 2018'de yine Myanmar'da "Müslümanların camilerde silah stokladığı" yalanlarını ön plana çıkardı.
Hindistan'da İslam karşıtı paylaşımların yayılmasında rol oynadı.
Etiyopya'da çatışmaları başlatan sahte içerikleri kaldırmak yerine daha fazla öne çıkardı.
YOUTUBE: NE İZLEYECEĞİNE O KARAR VERİYOR
ABD merkezli Google'un sahibi olduğu YouTube'u her ay 2.3 milyar kişi kullanıyor.
Siyasiler için Facebook ve Twitter'a göre daha az tercih edilen bir site.
Uzmanlara göre bu nedenle YouTube üzerindeki ırkçı videolar veya yalan haberler daha az konuşuluyor.
Harvard Hukuk Fakültesi'nden Evelyn Douek'e göre ayrıca videoları inceleyip detaylandırmak yazıya göre daha zor.
Ancak YouTube kullanıcılarının yüzde 70'i aslında YouTube algoritmasının kendileri için öne çıkardığı videoları izliyor.
Yani milyarlarca kişinin ne izleyeceğine YouTube karar veriyor.
Örneğin YouTube algoritmasının eski çalışanı Guillaume Chaslot, CNN'e konuştu: "Bizim görevimiz, izleyecilerin mümkün olan en uzun süre YouTube videolarını izlemeleriydi. Bu sayede reklam geliri artıyor. Bunu yaparken de videolarda anlatılanların doğru mu ya da yanlış bilgiler mi olduğunu önemsemiyorduk."