Evlilik hayata, hayatın zorluklarına karşı bir takım olma işi... Aynı takımda yer alıp mücadeleyi birlikte yürütüp, hüzünde de neşe de de ortak olma durumu... Hep bu dileklerle başlayan evlilikler ne yazık ki her zaman bu doğrultuda ilerleyemeyebiliyor. O zaman da boşanma kaçınılmaz oluyor. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre 2010 yılından bugüne boşanmalarda ciddi bir artış var. 2010 yılında Türkiye'de 118 bin 568 çift boşanmışken bu rakam 2019'da 156 bin 587'ye çıkmış. İşin ilginç tarafı herkes pandemide boşanmaların artacağını tahmin ederken 2020'de boşanma rakamı 135 bin 022'ye düşmüş. Uzmanlar bu rakamda pandemi nedeniyle duraksayan hukuk sisteminin ve insanların sokağa çıkamamasının da etkili olduğunu söylüyor. Aslında son sözü TÜİK'in 2022'de açıklayacağı 2021 rakamları söyleyecek... Ama Türkiye'de ve dünyada son yıllarda boşanmaların arttığı bir gerçek. İnönü Üniversitesi Öğretim Üyesi, Sosyolog Prof. Dr. Vehbi Bayhan'da TÜİK verilerine atıf yaparak başlıyor söze. Aslında boşanma oranlarının Batı'yla kıyaslandığında Türkiye'de daha az olduğunu vurgu yapıyor: "TÜİK 2020 verilerine göre Türkiye'de boşanma hızı binde 1.62 olarak gerçekleşti. Bu oran itibariyle diğer ülkeler ile kıyaslandığında boşanma oranının Türkiye'de az olduğu görülmektedir. Ancak, son yıllarda boşanma oranlarının Türkiye'de arttığı bir gerçektir. Türkiye'de boşanmaların 2020 yılında yüzde 35,3'ü evliliğin ilk beş yılı, yüzde 20,7'si ise evliliğin 6-10 yılı içinde gerçekleştiği verilerinden hareketle, evlilikte ilk beş yılın çok önemli ve hassas olduğu görülmektedir." Peki boşanmaları arttıran temel sebepler neler? Bayhan'ın bu konuda da gözlemleri var: "Türkiye nüfusunun yüzde 80'i kentlerde yaşamaktadır. Ancak, kentlerde yaşayan nüfusun bütününün modern kültürü içselleştirdiği söylenemez. Kentlerde yaşama oranı arttıkça modernleşmede yavaş da olsa hayatımıza yön veriyor. Özellikle kadınların eğitim düzeyinin yükselmesi ve meslek sahibi olması bağlamında, ekonomik ve sosyal güvenceye kavuşarak bağımsızlıklarını kazanmaları, geleneksel kültürde eşine bağımlı olmasından dolayı zoraki yürüyen evliliklerin boşanma ile sonuçlanmasında etkili olmuştur." Konuştuğumuz sosyolog, psikoloji uzmanı ve avukatlarla hem boşanmalardaki artışın nedenlerine hem de önüne geçmek için neler yapılabileceğine odaklandık.
Destek ve teşvik kanalları kurudu
Afyon Kocatepe Üniversitesi Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi, Doç. Dr. Sosyolog Ahmet Ayhan Koyuncu meseleye bambaşka bir açıdan bakıyor. Çevre ve gelenek çerçevesinden: "Gerekli durumlarda boşanma ya da evlenmemek bizim toplumumuzda bir seçenek olarak her zaman söz konusu olmuştur. Toplumumuz bu iki seçeneğe karşı ön yargılı değildir. Ama bununla birlikte, önceleri evlenmeyi ve evliliği sürdürmeyi teşvik eden bir bakış açısı hakimdi. Bir evlilikte sorun çıkmış ise arabulucular olur ve o sorunu çözmeye çalışırlardı. Bu, toplumumuzun evlilik kurumuna bakış açısını özetleyen çok önemli bir özelliktir. Şimdi zaman içinde modernliğin bireyci ve haz merkezli kültürü yaygınlaştıkça bu azaldı. Evlenmek ya da boşanmak 'bireysel' bir şey haline geldi. Gençlere 'bu benim hayatım, kimse karışmaz' şeklinde özetlenebilecek bir kültür yerleştirildi. Destek ve teşvik kanalları kurudu. Genç bireylerin tecrübesiz ve deneyimsiz olmaları evlilik sürecinde yaşadıklarını sorunları çözememe ve ilk çözüm yolu olarak boşanmayı görmelerine neden oldu. Oysa evlilik, bir 'ortak yaşam alanı kurma' girişimi olarak sorun çözmeyi öğrenmeyi gerektirmektedir. Zaman zaman gündeme getirilen 'evlenme ehliyeti' gibi öneriler yerine evlenecek çiftlere 'sorun çözme becerisi' kazandırılmalıdır. Bu beceriyi gösteremeyen genç ve tecrübesiz bireyler nedeniyle bugün toplumumuzda boşanmalar ve evlenmeyenlerin sayısı gittikçe artmaya başlamıştır ve maalesef bir kültüre dönüşme riski ile karşı karşıyadır."
Başvuru sayıları takip edilmeli
Avukat Hilmi Sak ise bambaşka bir yöne dikkat çekiyor. 2020 yılında yayınlanan TÜİK verilerinde Türkiye'de boşanmaların düşüşüne... Sak, "Çiftler pandemide kapanma ve adli kapalılık sonrasında adli tatilde fiziken dava açma fikrinden vazgeçtiler. Aslında bu boşanmada birçok bireyin duygularını sosyal platformda mesajlaşarak çözebilme, düşünebilme, öfkesini engelleyebilme imkanı tanıdı. Birçok boşanma davası açma isteği geri çekildi" diyor. Ama 2016 ve sonrasına baktığımızda boşanma davası açma sayısı ve sonuçlanan dosya sayısının hızla arttığının görüldüğünün de altını çiziyor. Bunun nedeninin de kadının kendi değerini fark etmesi, erkek egemenliğin güç kaybetmesi olarak görüyor. Ama ne yazık ki bu gücün boşanmalara yansıdığı kadar kadın cinayetlerine ve kadına şiddete de oran olarak yansıdığını düşünüyor. Avukat Tankut Sıbıç ise verilere bakıldığında 2016'dan bu yana boşanmalarda bir artış olduğunu doğruluyor ama şunu da ekliyor: "Boşanma bir sonuç ve bir süreç olduğu için artış hızını değerlendirmek için bence izlenmesi gereken boşanmak için yapılan başvuru sayısının takibidir. Uzun süre devam eden bir boşanma davasının belirli bir senede bitmiş olması yalnızca sonuç olarak o sene için istatiksel bir anlam içermektedir."
En büyük neden iletişim zayıflığı
Psikiyatr Fatma Coşar, "Alanda yapılmış pek çok çalışma TÜİK verilerini destekliyor" diye başlıyor söze ve ortalama her dört evlilikten birinin boşanmayla sonuçlandığını söylüyor. Coşar'ın gözlemlerine göre belli başlı boşanma sebepleri şöyle: "Evliliklerde olumsuza odaklanma, eleştiri, savunmacı tutum, küçümseme, duvar örme, saldırganlık, baskı kurma, kıyaslama, çiftin arkadaşlığının zayıflaması, eleştiriye karşı duyarlılık, kendini ifade etmeye takılıp kalma, problem çözme yaratıcılığında azalma, dinleme ve empati kurmada azalma, merhametin, ortak mizahın, soru sormanın, aktif ilginin ve heyecanın eksikliği gibi pek çok neden çiftleri boşanmanın eşiğine getiriyor. Diğer yandan ekonomik güçlükler, cinsel işlev bozuklukları, pandemi döneminde daha çok karşımıza çıkan pornografi bağımlılığı, sanal seks, aldatmalar, çiftlerde ya da yakın akrabalarda görülen ruhsal ve bedensel hastalıklar da boşanma nedenleri arasında sayılabilir." Psikolog Esra Ezmeci de Coşar'ın saydığı nedenleri doğruluyor: "Evliliklerde ilk beş yılın çok önemli olduğunu biliyoruz. Yapılan araştırmalara göre boşanmalar daha çok bu yıllarda gerçekleşiyor. Boşanmaların nedenlerine bakıldığında ise kültürel, ekonomik ve teknolojik faktörler en çok karşılaştıklarımız. Yakın çevrenin evliliğe müdahalesi, ilişkide duygusal yoksunluk, sadakatsizlik, ekonomik sorunlar, şiddet, ev içi görev ve sorumluluklar, yaşam tarzı veya hayat görüşü farklılığı, cinsellik hakkında sorunlar en çok karşılaştığımız problemler. Tüm bu sorunların nedenine bakacak olursak da iletişimsizlik, iletişim zayıflığı, iletişim engelleri diyebiliriz."
Alkol ve kumar faktörü
Sosyolog Vehbi Bayhan boşanmaların bambaşka nedenlerine dikkat çekiyor: "Bu süreçte, son yirmi yıldır televizyon dizilerinde işlenen boşanmış ve ayakları üzerinde duran kadın rol modeli de önemlidir. Kültür endüstrisi aracı olarak televizyon dizileri ve programları toplumun zihniyetini bilinç altını etkileyerek biçimlendirmektedir. Boşanmanın nedenlerinden biri de bağımlılıklarımızdır. Alkol ve uyuşturucu bağımlılığı yanında dijital oyun bağımlılığı da boşanma nedenidir. Ayrıca, boşanma nedenlerinde son yıllarda sosyal medya ile eşlerin birbirini aldatması da önemli oranda yer almaktadır." Bayhan'a göre televizyon dizilerinde ve sosyal medyada dayatılan 'yeni insan' modeli de boşanmalarda etkili: "Ayrıca, sosyal medya ve televizyonlarda izlenen lüks hayatlara özenme ve evliliğinde bu modelleri yaşayamama da boşanma nedenlerinden biridir. Hedeflenen, özlenen ve ideal olan ile realite arasındaki uçurum ve boşluk boşanmaları artırmaktadır. Boşanma nedenlerinden bir diğeri de, kadınların sosyal statüsü ve gelirinin erkeklerden fazla olmasıdır. Toplumdaki ataerkil kültürde, erkeğin gelirinin ve sosyal statüsünün yüksek olması istenilen ve arzulanan bir durumdur."
En fazla boşanma Portekiz'de en azı İrlanda'da
Avrupa Birliği'nin (AB) istatistik kuruluşu Eurostat'a göre, üye ülkelerde en fazla boşanma Portekiz'de, en az boşanma ise İrlanda'da. Portekiz'de 1960 yılında 100 evli çiftten birisi boşanırken, 2017 yılı rakamlarına göre bu ülkede her 100 evlilikten 67'si boşanma ile sonuçlanıyor. AB içinde boşanmaların en az olduğu ülke ise İrlanda. Boşanmanın 1997 yılından bu yana serbest olduğu İrlanda'da 2017 yılında 100 evli çift içinde sadece 14,9'unun birlikteliği son erdi. 1981 yılına kadar boşanmanın yasak olduğu İspanya, son yıllarda boşanmalarda ilk sıralarda yer alıyor. İspanya'da 1981 yılında her evli çiftten 5'i boşanırken, 2017 yılına gelindiğinde her 100 evlilikten 57'si boşanmayla sona eriyor. Fransa'da ise 2017 yılı rakamlarına göre her 100 evlilikten 56'sı boşanmayla sonuçlanıyor. AB geneline bakıldığında insanlar iki misli daha az evlenirken, yine iki misli daha fazla boşanıyor.
Kadın ve erkek birbirinin rakibi değildir
Peki, boşanmaların önüne geçmek için hem toplum hem devlet nezdinde neler yapılması gerekiyor. Sosyalog Vehbi Bayhan'ın bu konudaki görüşleri şöyle: "Aile kurulurken sadece birbirinden hoşlanmanın yeterli olmadığı, sevgi ve saygının birlikte olduğu bir evlilik birlikteliği kurulması önem taşımaktadır. Evlenen eşlerin aileleri ve kültürünün uyumlu olması önemli bir faktördür. İki farklı kültürden gelen bireyin birbirini anlaması için çabalamaları gereklidir. Flört sürecinde veya görücü usulde eş adayları maske takmakta ve gerçek yüzünü göstermemektedir. Evlendikten sonra gerçek yüzünü açığa çıkartan eşler bir travma yaratmaktadır. Boşanma sebeplerinden birisi de kendi gerçek kimliğini ve kişiliğini evlenene kadar gizleyen eş adaylarının gerçek kişiliğini evlendikten sonra ortaya çıkartması hayal kırıklığı ve frustrasyon (engelleme) oluşturmakta, mutsuz evlilik boşanma ile sonuçlanabilmektedir. Onun için birbirini tanımak ve gerçek yüzü görmek önemlidir." Yine Bayhan'a göre görücü usulü ile evlenenler, flört sonrası evlenenlere oranla daha az boşanıyor. Bunu şöyle açıklıyor Bayhan: "Flörtte pek çok şey tüketilmiş oluyor çifti heyecanlandıracak. Çabuk sıkılabiliyorlar birbirlerinden. Görücü usulü evliliklerde hayatı birlikte sıfırdan keşfetme duygusu ilişkiyi uzun bir soluk katıyor." Sosyolog Ahmet Koyuncu ise bu konuda daha farklı düşünüyor: "Öncelikle ailenin yıpranmasına yönelik mevzuatın gözden geçirilmesi gerekmektedir. İstanbul Sözleşmesi'nin iptali bu açıdan önemli bir adım. Ama sadece bir adım. Bunun devamının getirilmesi ve ülkenin toplumsal yapısına uygun bir mevzuat oluşturulması oldukça önemlidir. Ayrıca evlilik ve aile kurumuyla ilgili oluşturulan 'sosyo-psikolojik iklim' evliliklerin azalması ve boşanmaların artmasında çok önemli bir etken. Filmler, diziler, sosyal medya, dijital platformlar ve kuşkusuz evlilik ve aile politikaları bu iklimin oluşmasında çok etkilidir. Evlilik ve aileyi 'şiddetle' tanımlayan bir medya dili var. Bazı uluslararası kurumlar ve onların hibelendirdiği kimi feminist STK'lar aileyi kadının ve çocuğun aleyhine işleyen bir kurum gibi gösteriyor. Her kurumda sorun olduğu gibi aile kurumunda da sorunlar olabilir. Ama ailede yaşanan bir sorundan dolayı 'aile olgusunu' hedef göstermek bilimsel bir yaklaşım olmadığı gibi, iyi niyetli de değildir. 'Eğer bir kadın için aile güvenli bir yer değilse neresi güvenlidir?' diye sormak gerekiyor. Buna ek olarak kadının, erkeği ve ikisinin arasındaki ilişkiyi ele alırken 'toplumsal cinsiyetçi' bakış açısından vazgeçmek gerekiyor. Çünkü toplumsal cinsiyet politikaları kadını ve erkeği birbirine 'rakip ve hasım' olarak konumlandırıyor. Böyle bir bakış açısının kavga, çatışma ve husumet doğurması gayet doğaldır."
Pandemi boşanmaları arttırıyor mu?
Peki pandemi ve boşanmalar arasında nasıl bir ilişki var? Psikolog Esra Ezmeci bu sorumuzu şöyle yanıtlıyor: "Pandemi sürecinin, çiftlerin boşanma oranlarını ve boşanmaya sebep olabilecek davranışları etkilediğini gözlemliyoruz. Bu artışın sebebi ise genellikle iletişim problemi oluyor. Evlerimizde ve partnerimizle beraber çokça vakit geçirdiğimiz pandemi sürecinde ikili çatışmaların arttığını gördük. Belirsizliğin ve umutsuzluğun yükseldiğini gördüğümüz bu dönem ilişkilerde tahammül seviyesinin azalmasına sebep oldu. Bunun yanında sosyal medya ve teknolojik araçlarla geçirilen vaktin çiftlerin çatışmalarına sebep olduğunu, bazı durumlarda ise sadakatsizliğe de neden olduğunu görüyoruz." Sosyolog Vehbi Bayhan'ın ise bu konudaki fikri şöyle: "Pandeminin karantina dönemlerinde anlaşamayan eşlerin aynı mekanda birlikte yaşamak zorunda olmaları, bir taraftan anlaşmazlıkların ve aile içi şiddet oranlarını artırırken, diğer taraftan aynı mekanda uzun süre yaşama zorunluluğu eşlerin birbirlerini anlamaları ve aile bireylerinin birbirlerinin farkına varmasını da oluşturmuştur. Karantina sonrası başta Çin olmak üzere bütün toplumlarda boşanma oranlarının arttığı görülmektedir. Ölüm korkusu ve gerçeği bir taraftan bu geçici dünyanın ayırdına vararak ya mutlu olmayı ya da mutsuz olan evliliği bitirmeyi getirmiştir."
Nedir bu şiddetli geçimsizlik?
Boşanma sebeplerinin başında gösterilen şiddetli geçimsizlik kavramı Yargıtay kararlarına göre pek çok bileşenden oluşuyor. 100'ün üzerinde sebep var bu içeriği dolduran. İşte bunlardan bazıları: Eşine iftira atmak, eşiyle alay etmek, eşini aşağılamak, aile sırlarını açıklamak, eşini ailesi ile görüştürmeme, eşin ailesine hakaret etmek, başkasını sevdiğini söylemek, bağımsız konut sağlamama, evlilik birliği görevlerini yerine getirmemek, cimri olmak, üvey çocuklara kötü davranmak, kumar oynamak, çalışıp eş ve çocuklarına bakmamak, evi sık sık terk etmek, eşi evden kovmak, eşi dövmek, eşin dövülmesine seyirci kalmak, dövmek için eşin üzerine yürümek.
% 95
İngiltere'de Covid-19 salgını sürecinde boşanma talepleri yüzde 95 oranında arttı. Pandemi esnasında ayrılma kararı alan dört çiftten üçü, Covid- 19 salgını öncesinde geçim sorunu yaşamadıklarını açıkladı. Birleşik Krallık'ta aile hukuku davalarına bakan en büyük avukatlık bürolarından Stowe Family Law'a göre, geçen yıl ocak ila mart aylarında kendilerine toplam 4 bin 505 boşanma talebi gelirken, bu yıl aynı dönemde sayı 8 bin 801'e çıktı. Ankete göre, çiftlerin ayrılmak için öne sürdükleri ana neden, "Birlikte çok fazla zaman geçirmenin doğurduğu geçimsizlik".
% 300
Çin'de koronavirüsten dolayı ilan edilen karantina uygulamasıyla rekor düzeyde boşanma talebi oldu. Buna karşı Pekin hükümetinin kabul ettiği yeni yasaya göre boşanmak isteyen çiftlerin, başvurularının kabul edilmesi için önce bir aylık bekleme süresini tamamlamaları gerekecek. Resmi rakamlara göre koronavirüsün merkez üssü Hubei eyaletinde Şubat 2020'de rapor edilen aile içi şiddet, geçen yılın aynı dönemine oranla yüzde 300 artış gösterdi.
124.742
Türkiye'de kesinleşen boşanma davaları sonucunda 2020 yılında 135 bin 22 çift boşanırken 124 bin 742 çocuk velayete verildi. Boşanma davaları sonucu çocukların velayetinin çoğunlukla anneye verildiği görüldü. Çocukların velayetinin 2020 yılında yüzde 75,8'i anneye, yüzde 24,2'si babaya verildi. Velayete verilen çocuklara 18 yaş altı çocuklar ile 18 yaş üstü engelli çocuklar dahildir