Z Kuşağı hakkında her geçen gün yeni bir şeyler konuşuluyor, yazılıyor. Haklarında en çok söylenen ise teknolojinin içine doğmalarından gelen kolay bir adaptasyonla o dünyayı çok iyi bilmeleri ve yönetmeleri. Yönetmek derken iş dünyasından bahsediyoruz, ki artık yaş ortalaması 22-25 aralığında olan gençler, CEO, müdür koltuklarına oturuyor; kendilerinden iki kat büyük iş insanlarıyla çalışıyor ve milyon dolarlık gelire sahip şirketleri yönetiyor. İki cıvıl cıvıl genç patronla bir araya geldik ve bakın iş dünyasına, kendileri ve hayallerine dair neler anlattılar...
MELİSA MATLUM
Maaş önemli motivasyon kaynağı
Dünyanın en büyük mobil pazarlama şirketlerinden biri olan Amerika kökenli AdColony'de, Saint Joseph ve Koç Üniversitesi mezunu Melisa Matlum, Avrupa, Latin Amerika ve Ortadoğu'dan 35'ten fazla ülkeye bakan pazarlama müdürü. Henüz 26 yaşında ve üç yıldır bu pozisyonda çalışıyor. 26 yaşında bu pozisyona nasıl geldiğini şöyle açıklıyor: "Fikirlerin daha hür dolaştığı, gençlerin çalıştığı, teknoloji ve dijital dünyanın içinde ve Amerika kökenli bir iş hayal ediyordum. Mezun olur olmaz AdColony'e başvurdum ve Account Manager ekibindeyken Türkiye'den lanse edilerek diğer ülkelere de duyurulacak yeni bir performans ürünü çıkartmaya karar verildi ve beni bu ürünün başına geçirdiler. Sıfır tecrübeyle getirildiğim için üç-dört ay çok zorlandım. Çünkü şirkette de herkes çok genç, bilgili ama tecrübeli değildi. Amerika'da sık sık toplantılara gittim. Gece gündüz çalıştım diyebilirim."
HERKES KENDİNİ DİSİPLİNE EDİYOR
Melisa, toplantılar için gittiği ülkelerde 20'lerinde bir genç kız olarak kendisinden 15-20 yaş büyük yöneticilerle bir araya geldiğinde yaşadıklarını ise şöyle anlatıyor: "Daha büyük ve ciddi görünmek için gömlek, ceket takımlar giyer, saçımı topuz yapar, makyaj yapardım. Beni küçük görüp, tecrübesiz bulmasınlar diye. Yaşım küçüktü ama teknoloji dünyasında bilgiliydim." Matlum, üniversite okurken büyük şirketlerde staj yapmış, iş hayatında etik değerlerin çiğnenmediği rekabeti sevdiğini söylüyor ve yaş ortalaması 25 olan Z Kuşağı çalışanların olduğu şirkette herkesin birbirini çok beslediğini, bilgi birikimlerini paylaştıklarını, günün sonunda verimli çalışarak önce şirketin sonra herkesin kazandığını anlatıyor. Peki, bu kadar gencin olduğu bir işyerinde disiplin nasıl sağlanıyor? Melisa'nın yanıtı: "Herkes kendi otokontrolünde çok yoğun çalışıyor ve biliyoruz ki yoğun dönem bittiğinde çalışmamızın karşılığını alacağız, eğleneceğiz. Çalışırken çok mutluyuz, yaş ortalaması birbirine çok yakın olduğu için gülerek, eğlenerek çalışıyoruz, mizah yüksek ve herkes işini çok severek yapıyor" şeklinde oluyor. Z Kuşağı'nın iş hayatında motivasyon kaynakları nelerdir, diye sorunca Matlum "Doğru bir çalışma ortamında bulunurlarsa Z Kuşağı çok verimli çalışır; çünkü öğrenmeye çok açığız. Para, maaş çok önemli bir motivasyon kaynağı ve şirketin çalışanlarına sunduğu bonuslar, primler... Bizim şirkette mesela bir çalışan hiçbir ücret ödemeden kuaföre gidebilir, bakımlarını yaptırabilir, gün içinde atıştırmalık sepetimizdeki her şeyi ücretsiz alabilir. Bilardo, langırt gibi oyunların olduğu oyun alanımız, spor salonumuz var" diye cevap veriyor. Bu şirkette çalışanların çoğunluğu Koç, Sabancı, Bilgi, Boğaziçi, İTÜ gibi okullardan mezun, okulların yanında kişisel olarak geliştikleri sertifika programlarını da bitiriyorlar ve iki yabancı dil biliyorlar. Melisa Matlum son olarak kendi kuşağını 'bencil düşünebilen' olarak değerlendiriyor ve ekliyor "Bence bizim kuşak kendi bireyselliğini, kişisel ihtiyaçlarını ön planda tutuyor. Ailemin beni yetiştirirken yaptığı fedakarlıkları görünce diyorum ki 'Ben bunun yarısını bile yapamam.' Onlar yıllarca çocuklarının, kendilerinin geleceği sağlam olsun diye para biriktirmiş, tatile gitmemiş veya kendi hobilerinden ödün vererek, buna sabır gösterebilmişler. Bizim ise kendi refah ve mutluluklarımız ön planda; akıllı yatırımlar da yapıyoruz ama kazandığımız parayı tatilimize, sporumuza, keyfimize, hobimize harcamaktan da çok mutlu oluyoruz. Mottomuz şu 'Hayatta mutlu olursam başaramayacağım şey yoktur."
EFE KÜÇÜK
30'umda emekli olup istediğim hayatı yaşayacağım
Efe Küçük, 22 yaşında bir Ceo. Evet, yanlış okumadınız. Oyun geliştiricilere özel kuluçka merkezi Game Factory, oyun stüdyosu Hi Games ve Funmoth kurucularından ve oyun tasarımcısı. Efe, Game Factory'de girişimcilerle yatırımcıları buluşturuyor; bu platforma başvuran gençlere oyun geliştirmeye dair her türlü eğitimi ücretsiz veriyorlar ve yatırım alanların kurduğu şirketlerin yüzde 2 hissesine sahip oluyorlar. Şu anda 60 tane şirketin hissesine sahipler ve bu milyonları yönetmek anlamına geliyor. "Nasıl oluyor da 22 yaşında bir genç böylesine büyük paraların döndüğü bir işi yönetiyor?" diye soruyoru. Küçük yanıtlıyor: "18 yaşımda kendime bir hedef koymuştum; oyun oynayarak çok çalışıp kendi paramı kazanacağım. 30 yaşıma kadar gençliğimi feda ederek, gece gündüz çalışacağım ve parayı bularak 30'umdan sonra emekli olarak istediğim hayatı yaşayacağım." Efe, 18 yaşındayken oturduğu sitedeki çocuklara matematik, İngilizce dersleri vererek ilk parasını kazanıyor, sonrasında büyük şirketlerde önce staj, sonra publising manager görevlerine geliyor ve o zamanlarda kurumsal dünyanın kendinden yaşça çok büyük patronlarıyla tanışıyor. Geldiği önemli iş pozisyonlarında yaşının küçük olmasının yarattığı dezavantajları ise şöyle anlatıyor: "19 yaşında yöneticilik yapmış biri olarak çok fazla mobbing gördüm, kimi zaman küçümsendim. Genç bir çalışanı görünce önyargılı olunuyor, 'Sen daha çocuksun, sen kimsin ki bunu diyorsun!' diyenler de oldu. O yüzden ben benim gibi genç girişimcilere mobbinge teslim olmamalarını, karamsarlığa düşmemelerini ve kendilerini ispatlamalarını tavsiye ediyorum."
GENÇLİĞİMİ YAŞAMAMAYI SEÇTİM
Efe'nin çocukluğu bilgisayar başında oyun oynayarak geçmiş ama bir o kadar da sokakta da oyun oynayan sosyal bir çocukmuş. Dört yaşında kodlama sayesinde okumayazma öğrenmiş. Kendini "Hayalleri olan bir oyun bağımlısı" olarak tanımlıyor ama "Bunun güzel bir şey olduğunu söylemiyorum" diye de ekliyor. Hayatını değiştiren ve ona bu özgüveni veren yolculuğunu ise 15 yaşında AFS öğrenci değişim programıyla Hollanda'ya giderek bir yıl orada bir ailenin yanında yaşaması olarak açıklıyor. Yaşıtları daha yeni mezun olarak hayata bile atılmamışken onun geldiği bu noktada kendine bakışı nasıl oluyor diye soruyorum ve şöyle bir yanıt alıyorum "18 yaşımda iş hayatına atıldığımda şunu gördüm; hayatta belli bir yerlere gelebilmek için bazı fedakarlıklar yapmak gerekiyor. Ben bu fedakarlığımı gençliğimden yana yaptım. Bu benim içi en zor şeylerden birisiydi. 19 yaşından beri gece gündüz çalışıyorum, çok ciddi sorumluluklar alıyorum. Evet, gençliğimi, üniversite hayatımı yaşayamadım, partilere, eğlencelere, arkadaş buluşmalarına gidemedim, gezemedim. Ama 22 yaşında kendi kazancımla evimi, arabamı aldım. Eğer hayatınızı genç yaşta düzene sokmak isterseniz çalışacaksınız. 30'uma kadar çalışıp 30'umda emekli olup hayatımı yaşayacağım. Hedefim için çok motive çalışıyorum."
BİZİM KUŞAK ATILGAN VE GİRİŞİMCİ
Efe Küçük'ün bir kız arkadaşı var ve iki yıl sonra evlenmeyi düşünüyor lakin kesinlikle çocuk sahibi olmak istemediklerini söylüyor. Kendisinin de içinde olduğu Z Kuşağı'nı 'atılgan, girişimci ve teknolojiyi çok iyi kullanan' olarak yorumluyor. İleride genç girişimcilere yardım etmek ve onlara yol gösterip iş hayatına kazandırmak için çabalayacağını anlatıyor. İnternetteki çocuklar için en büyük tehlikenin ise sahte hesaplarca yönetilen pedofililer ve hackerlar olduğunu belirterek oyunlardaki chat kısımlarının aileler tarafından kontrol edilmesi gerektiğinin altını çiziyor.