Kan basıncı yani tansiyon, kalbin pompa hareketiyle vücuda gönderdiği kanın damar duvarlarında yaptığı basıncın ölçümüdür. Tansiyon, her şeyden önce kan basıncı demektir, damara olan yüktür. Toplumuzda üç bireyden birisi tansiyon hastasıdır ve bu kişilerin yarısı tansiyon hastası olduklarını bilmektedir. Hipertansiyon ise damar duvarlarındaki kanın oluşturduğu bu basıncın devamlı olarak yüksek olmasıdır. Yüksek tansiyon sıklıkla uzun süre hiç belirti vermeden vücutta önemli hasarlara yol açabilir.
Oysa ki, tansiyon çoklu organlara zarar vermekte, artan kan basıncı yüksekliği beyin kanamasına neden olabilmektedir. Kalp damarlarında damar sertliğine neden olup kalp krizlerini tetikleyebilmektedir. Kalpte bir kalınlaşma; dolayısı ile bir ritim bozuklukları yapıp inme durumunun ortaya çıkmasına neden olabilmektedir. Böbrek yetersizliği nedeniyle hastaların diyaliz bağlı olmalarına sebebiyet vermektedir. Bunun ötesinde, bacak ve kol gibi büyük damalarda, kalpten çıkan aort damarında baloncuk genişlemesi yapıp bunun sonucunda hastaların hayatını kaybetmesine neden olabilmektedir. Bu nedenle tansiyonun kalp sağlığı üzerindeki farkındalığının artması gerekmektedir.
Kalp damar hastalıklarında ölümlerin ilk nedeni hipertansiyondur. Çünkü pek çok organı etkilemektedir. Düzgün tansiyon kontrolü ile sürekli kontrol edilmelidir. Eğer herhangi bir zamandaki iki tansiyon ölçümünüzde 140'a 90'ın üzerinde ise tansiyon hastası olmanız kuvvetle muhtemeldir. Ölçüm yapmazsanız herhangi bir bilgiyi bilemezsiniz. O yüzden sağlıklı bireylerin de, 4-5 ay gibi aralıklarla tansiyonlarını takip etmekleri gerekmektedir. 120'ye 80, 140'a 90 tansiyona sahip bireylerde de yaşam şekli değişiklikleri, diyet, fiziksel aktivite, tuz kısıtlaması tansiyon gelişmesini önleyebilmekte ya da bu süreyi uzatabilmektedir. O yüzden tansiyon farkındalığı son derece önemlidir ve eğer tansiyonunuzu kontrol altına alamıyor iseniz doktorunuza danışmanızda fayda vardır.