Kanser teşhis ve tedavisini geciktiren, hastalık sürecini olumsuz etkileyen yanlış bilgi ve inanışlar toplumda hala oldukça yaygın. Eksik veya yanlış bildiklerimiz, bazen de doğru olarak bildiğimiz kimi yanlışlara işaret eden Genel Cerrahi Uzmanı Dr. Fikret Düşünceli, kanser hakkındaki yanlış yaklaşımlar hakkında bilgi verdi…
1-Kanser bulaşıcı hastalık değildir! Genellikle çok korkulan durumlardan biri kanserin bulaşıcı bir hastalıkmış gibi yanlış algılanması. Oysa kanserin böyle bir özelliği yok. Kanser dediğimiz doku aslında kontrolsüz bir hücre bölünmesidir. Kanserin oluşma mekanizması şuna dayanıyor; vücudumuzda her gün hücrelerde bir bölünme süreci var. Her hücreye göre değişen bir yenilenmedir bu. Eğer ki bu bölünme kontrolsüz gerçekleşirse yani ya aşırı üretilir ya da belli bir yerde bunu durduracak mekanizma devreye girmezse o zaman kanserden bahsederiz.
2-Kanserin tek nedeni kanserojen maddeler değildir! Kanserojen, kansere neden olan etkenlerdir. Radyasyon, beslenme tipi, sigara ve alkol gibi faktörlerin yarattığı etki, bunlara sürekli maruz kalma ve tekrarlama durumu kontrolsüz hücre bölünmesine yol açabilir. Kanserin ortaya çıkmasında genetik yapımız ve çevresel faktörler etkilidir. Çevresel faktörler tek başına kanserin oluşumuna neden olmaz. Ancak mümkün olduğunca kanserojen maddelerden uzak durmaya çalışmamız lazım. Zaten 10 yıl öncesine göre hava kirliliği gibi birçok çevresel etmene maruz kalıyoruz. O nedenle kansere yakalanmayı kolaylaştırmamak için bunun üzerine ek faktörleri koymamak lazım. Genellikle çevresel faktörlere belirli bir süre içinde ve sürekli maruz kalmak kanser için risk oluşturur. Kronik bir maruziyet söz konusuysa belli bir zaman dilimi de önemli. O yüzden kanserlerin büyük çoğunluğunu belli bir yaşın üstünde görüyoruz.
3-Ailemde kanser hastası yok şanslıyım! Kişiler ne kadar risk faktörleriyle birlikte yaşasalar da "Benim genetiğim iyi ya da daha şanslıyım" düşüncesiyle kansere yakalanmayacağına inanıyor. O yüzden de bir gün kanser olduğunu öğrendiğinde önce bir inkar süreci başlıyor, depresyona giriyor. Kanserden korkulduğu için belli bazı tetkikleri yaptırmak istemeyenler var. Önlem alınmıyor. Yanlış yapılan her hareketinin ardında örneğin sigara içiyorsa "Her sigara içen kanser olmuyor" diye düşünüyor. Genetik faktörlerinizi değiştiremezsiniz ama yanlış alışkanlıklarınızı, yaşam tarzınızı değiştirebilirsiniz.
4- Aşırı stres ve üzüntüden kanser olunmaz! Toplumumuzda böyle bir inanç daha var aşırı üzüldü vs kansere yakalandı diye. Üzüntüler sürekli ve kronik hale gelirse bu durum bağışıklık sistemimizi zayıflatır. Sürekli endişeyle yaşamak bağışıklık sistemimizi zayıflatır, bir şeye çok üzüldü oldu denmesinin nedeni bu. Etkisi yok ama kolaylaştırıcı etkisi var. Sürekli negatif düşüncelerin etkisi altında olmak bağışıklık sistemini düşürür. Hem enfeksiyonlara açık hale geliyorsunuz hem de vücudun pek çok hastalıkla mücadele gücünü zayıflatıyorsunuz.
5-Check-up yaptırmak kanser riskini ortadan kaldırmaz! Çoğu kişi check-up sonuçlarında bir sorun çıkmamasını, "Bir şeyim yok, demek ki kanser riskim yok" şeklinde yorumluyor. Ancak dünya üzerinde henüz kesin olarak kanser var ya da yok diyen bir bir tetkik yok. Eğer check-up yaptırdıysanız o anki sonuçlara göre bir sorun yoktur ama ileride olmayacağı anlamına gelmez. Yaş grubunuza uygun tetkik ve tahlilleri yaptırdığınız zaman ihtimali sıfırlayamazsınız. Ama kadınsanız 40 yaş sonrası mamografi ve kadın doğum muayenenizi yaptırmak, erkekseniz prostat ve akciğer kontrollerinizi yaptırmak en sık karşılaşılan kanserlere karşı bir riskiniz varsa erken teşhis edilmesini sağlar, hastalıktan kurtulma ihtimalinizi artırır.
6-Mamografide alınan radyasyon risk yaratmaz! Pek çok tarama merkezinde çekimi ücretsiz olsa da kadınlar mamografinin zararlı olduğunu düşünüyor. Maalesef radyasyon dediğiniz zaman hep zararlı olduğunu düşünüyorsunuz. Radyasyon alıyorsunuz ama hayatınız boyunca alacağınız en faydalı radyasyon bu. Aslında uçağa bindiğinizde de radyasyon alıyorsunuz. Günümüz dünyasında radyasyona ya da manyetik alana maruz kaldığınız epey bir ortam var. Bir mamografi çekiminde alacağınız radyasyon miktarı çok düşük. Aldığınız radyasyonun kronik maruziyeti olması gerekir ki yılda bir kez çektirilen mamografinin bir sakıncası yok. Ancak 300-500 mamografi çektirdiğinizde zararlı doza ancak ulaşılır. Böyle bir şey zaten imkansız.
7-Elle muayene kanseri saptamak için yeterli değildir! Pek çok kadın elle muayenemi yapıyorum mamografi çektirmeme gerek yok diye düşünüyor. Ancak bir kadının elle muayenede eline bir kitle gelebilmesi için veya bir doktorun muayenede saptaması için kitlenin bir santimetrenin üzerinde olması lazım. Bunun altındaki kitlelerin muayenede tespit edilme şansı yok. O yüzden muayeneye ek olarak mamografinin yapılması şart. Henüz kitle oluşmadan önce başlayan anormalliği saptayabiliyoruz. Bu da erken teşhis ve erken müdahaleyi mümkün kılıyor. Yine mamografi çektirdim bir şeyim yok doktora da gitmeme gerek yok diye düşünenler de var. Mamografi çok değerli bir tetkik ve tarama amaçlı meme kanserini erken teşhis edebileceğiniz tek yöntem.
8-Ameliyat kanserde her zaman en son nokta değildir! Cerrahi operasyonlar kanser tedavisinde illa ki en son süreç anlamına gelmez. Aksine temizlenebilen bir tümör varsa aslında şanslısınız, kanser ileri evre değil demektir. Çoğu kez metastaz yapan, son safha kanserde cerrahi olarak yardım edemeyiz.
9-İğne biyopsi veya ameliyat yüzünden kanser yayılmaz! Biyopsi yaptırmaktan pek çok kişi bu düşünce nedeniyle korkuyor. Radyolojik tetkikler bir yere kadar doğru tanıyı koyabilmeye yardımcı olur. Ancak kesin tanı koyabilmek, kanserin varlığını gösterebilmek için o dokudan bir örnek alarak patolojik incelemesinin yapılması yani mikroskop altında bu hücrenin görüntülenmesi gerekir. "İğne değince kanser daha kötü olur" yaygın bir inanış. Elbette kanseri kötüleştirici bir etkisi yok. Doku tanısı için iğne veya cerrahi biyopsi şarttır.
10-Mamografi çok acıtıyor ultrason çektirsem olmaz mı? 40-50 yaş arası mamografiye ultrason eklenerek görülemeyen kitleler ultrasonla desteklenir. 'Mamografi çok acıtıyor sadece ultrason çektirsem olmaz mı?' diyen hastalar oluyor. Maalesef olmuyor. Neden 40 yaş sonrası ısrarla mamografi istiyoruz? Yaşlanma etkileri aynı şekilde meme dokusunda da oluyor. Belli bir yaştan önceki kadınlarda meme dokusu yoğunluğu henüz kaybolmamış olduğundan mamografiyle bu yoğun dokunun içindeki kitleyi pek fazla görme şansınız yok. O yüzden de 40 yaşın altında çok fazla önerilmiyor.