Braudel Fernand kimdir?

Fransa'nın kuzeybatısındaki Meuse ilinde doğdu. Orta öğrenimi, XIX. yüzyılın katı geleneklerini sürdüren eğitim anlayışı içinde klasik bilgilere ağırlık veren bir yönde gelişti. 1923'te Sorbonne Üniversitesi'nden tarih "agrégési" olarak mezun oldu. 1937 yılına kadar Cezayir ve Paris'te lise tarih öğretmenliği ve Sao Paolo Üniversitesi'nde öğretim üyeliği yaptı. 1937'de Paris'te Ecole Pratique des Hautes Etudes'e müdür oldu. II. Dünya Savaşı'nda Almanlar'a esir düştü; Lübeck esir kampında kaleme aldığı "La Méditerranée et le Monde méditerranéen à l'époque de Philippe II." adlı ünlü doktora tezini 1947'de savundu. Bu tezde ortaya attığı yeni tarih görüşü bazı tarihçileri şaşırtırken bazılarını da âdeta büyüledi.

Braudel bu yeni görüşlerinin çoğunu, iki ünlü tarihçi Marc Bloch ve Lucien Febvre tarafından 1929'da Strasbourg'da kurulan Annales dergisinin etrafında oluşan okula borçludur. 1946 yılında bu derginin yöneticileri arasına giren Braudel 1949'da Collège de France'a seçilirken 1956'da da Ecole des Hautes Etudes'ün VI. kısmının başkanlığı görevinde hocası Lucien Febvre'in yerini aldı. VI. kısmın milletlerarası niteliği ve her bilgi alanından, her milletten araştırmacının bir arada bulunması Braudel'in görüşlerini önemli ölçüde etkiledi. 1962'de de Maison des Sciences de l'Homme'un ilk yöneticisi oldu.

Başta Annales dergisi olmak üzere birçok dergide çok sayıda makalesi yayımlanan Braudel'in Cambridge Economic History of Europe ve The Encyclopaedia Americana'ya yazdığı makale ve maddeler geniş bir okuyucu kitlesine ulaşmasını sağlamıştır. İlim dünyasına büyük katkılarından ötürü Brüksel, Oxford, Madrid, Cenevre, Floransa, Varşova, Cambridge, Sao Paolo, Padova, Londra, Chicago, Saint-Andrews ve Edinburgh üniversiteleri ona fahrî doktorluk unvanı vermişlerdir. Braudel bunun dışında çok sayıda araştırmayı teşvik etmiş, şimdi hemen her biri büyük tarihçi olan çeşitli milletlerden genç araştırmacıların yetişmesine ön ayak olmuştur. Akdeniz'e olan ilgisinden ötürü Osmanlı tarihine de büyük bir yakınlık duymuştur. Braudel üç cilt halinde kendi ülkesi Fransa'nın tarihini yazarken Kasım 1985'te öldü.

Braudel ve Annales Okulu. 1929'da Strasbourg'da yayın hayatına başlayan Annales d'Histoire Economique et Sociale adlı dergi, bir süre sonra bir yenilikçi tarihçiler topluluğu haline gelerek o zamana kadar hâkim geleneksel tarih anlayışına karşı sonradan "yeni tarih" veya "Annales tarihçiliği" adı verilecek olan tamamen değişik bir tarih anlayışı oluşturmaya başlamıştır.

Geleneksel tarih, "olay anlatıcılığı" denilen (Osmanlı tarih geleneğindeki vekāyi' tarihçiliğinin bir benzeri), uzun bir zaman diliminde en çok göze çarpan ve hızlı değişen olayları ve ünlü kişilerin yaptıklarını tarih olarak kabul eden bir anlayış içinde sosyal, ekonomik ve kültürel âmiller gibi etkileri çıplak gözle görülemeyen unsurları pek dikkate almamaktaydı. Annales okulu ise ilk olarak bu anlayışın karşısına tarihin bölümlere ayrılamayacağı ilkesini çıkardı. Bu okulun mensuplarına göre tarihçinin görevi, siyasî veya askerî olayları öne çıkarmak veya tarihte büyük adamların değiştirici rollerini abartmak değildir. Çünkü bunlar aslında geçici ve önemsiz sonuçlardan ibarettirler. Tarihçinin asıl görevi, sosyal ve tarihî değişim sürecinin bütünlüğünü yakalayabilmektir ki Bloch buna "histoire totale" (toplam tarih) adını vermektedir.

Annales okulunun yerleştirdiği ikinci ilke de tarihin, hızlı değişenden (buna "olay" demektedirler) çok yavaş değişeni ("olgu" veya "yapı") araştırılan ilim dalı olduğudur. Böylece Annales okulunun ortaya koyduğu "yeni tarih" eski anlayışın tamamen tersine insan toplumlarında değişmez herhangi bir şeyin olamayacağını, yavaş değişenlerin eski tarihçiler tarafından değişmez olarak algılandığını, ancak bunların da değiştiğini ve asıl tarihçiliğin bu uzun süreç değişmelerini ortaya çıkarmak olduğunu ispata yönelmiştir. Annales okulunun bu anlayışı bütün dünyada büyük bir ilgiyle karşılanmış, insan bilimlerinin tamamını tarihin çatısı altında bir tek ilim haline getirme yönünde ciddi adımlar atılmıştır. Bu doğrultuda o zamana kadar hiçbir dönemde tarihî konular arasında yer almamış olan tabii değişmelerle insan toplumlarının değişme süreçleri arasındaki ilişkiler araştırılmaya başlanmış, iktisat tarihi yeni bir canlılık kazanırken sosyal tarih denilen yeni bir disiplin önce ortaya çıkmış, sonra da mesafe kazanmaya başlamıştır. Yine bu doğrultuda tarih ilmi matematik tekniklerden ve bilgisayar teknolojisinden faydalanır hale gelmiştir.

Annales okulunun bütün dünya tarihçi çevrelerinin üzerinde olduğu gibi Türk tarihçileri üzerinde de büyük etkileri olmuştur. Esas olarak Fuad Köprülü, Ömer Lütfi Barkan ve Halil İnalcık gibi önde gelen Türk tarihçileri bu yeni tarih anlayışının prensip ve tekliflerinden belli ölçülerde etkilenerek bu doğrultuda çalışmalar yürütmüşlerdir.

Braudel'in bizzat ifade ettiği üzere "Annales tavrı", Bloch ve Febvre'in meydana getirdiği birinci nesilde belirlenmiştir; daha sonra gelenler yeni örnekler, yeni formüller ve yeni deliller getirmişler, ancak yeni usuller icat etmemişlerdir. Bu okul çerçevesinde Braudel'in tarih ilmine en büyük katkısı, iki dev eseri olan iki ciltlik Akdeniz ile üç ciltlik Maddî Uygarlık, Ekonomi ve Kapitalizm adlı kitaplarında uyguladığı metotta ortaya çıkmaktadır. Her iki eser de üç katlı birer bina olarak inşa edilmiştir. Yazarın kendi ifadesiyle zemin kat yavaş değişenin, dip dalgalarının veya doğrudan doğruya yapıyla ilgili unsurların tarihidir. Birinci kat ise ekonominin ve toplumla ilgili hususların incelendiği kesimdir. Bir başka ifadeyle burada yapı ile ilgili olmayan fakat yine de nisbeten yavaş değişen bir alanın tarihi söz konusudur. Nihayet sonuncu kat, hızlı değişeni yani olayı ve siyaseti incelemektedir.

Tarihî sürecin böylece üç katlı olarak ele alınmasının sonucu olarak belli bir dönemin ve belli bir tarih kesitinin değişme eğilimlerine yaklaşan Braudel, Bloch tarafından geliştirilen "histoire totale" kavramını "histoire globale" (bütüncül tarih) haline getirmiştir. Bu anlayışa göre her şey tarihin ilgi alanı içine girmekte, eski anlayışta olduğu gibi insanın yalnızca bazı hareketleri tarihî kabul edilmekten çıkmaktadır. Braudel'e göre, değişmeye etki etmesi ve onu açıklaması şartıyla, en basit sayılan insanî olay ve olgular da artık tarihin konusudur.

Braudel'in tarih metodunun ikinci unsurunu, "temporalités" (zamansallıklar) adını verdiği kavram oluşturmaktadır. Buna göre tarih, zamanın her kesitinde veya eş zaman dilimi içinde bütün mekânlarda aynı yoğunlukta bir değişme süreci göstermemektedir. Tarih türdeş bir akış değildir, zamana ve mekâna göre farklı tarihî yoğunluklar yani zamansallıklar söz konusudur. Braudel buradan hareketle Annales okuluna kadar hâkim olan Batı merkezci tarih anlayışına da karşı çıkmıştır. Bu eski anlayışa göre dünya tarihi Batı tarihinin az veya çok gecikmiş bir kopyasıdır. Oysa Braudel dünya tarihinin, birbirlerine az veya çok temas eden özel tarihlerden yani zamansallıklardan oluştuğunu ve bütünsel tarihin, bütün bu farklı zamansallıkların gündeme getirilmesi ve bağlantılarının kurulmasıyla oluşturulabileceğini belirtmektedir.

Nihayet Braudel'in sonuncu büyük kavramı "longue durée"dir (uzun süreç). Braudel bu kavramı asıl değişme sürecinin tabanını belirlemek için kullanmaktadır. Daha açık bir ifadeyle kısa zaman dilimi içinde meydana gelen değişiklikler, olay denilen ve esas değişme sürecini düşük ölçekte belirleyen tarihî durumlardır. Buna karşılık uzun süreç değişimleri yapılarda meydana gelen değişiklikler olup tarihî sürecin engebelerini belirlemektedirler.

Braudel temel nitelikteki eserlerinde Osmanlı tarihine de büyük bir ilgi göstermiştir. Maddî Uygarlık, Ekonomi ve Kapitalizm'de Osmanlı Devleti'nin kendi başına bir "ekonomi-dünya" oluşturduğunu, yani siyasî ve coğrafî sahası içinde kendine yeterli bir ekonomik birim meydana getirdiğini, ancak bu kendine yeterliliğin Osmanlı ekonomisinin durgun kalmasına, uzun zaman dilimi içinde pek fazla değişme göstermemesine yol açtığını söylemektedir. Buna karşılık Batı ekonomi dünyasının kendine yeterli olmaması onun uzun zaman dilimi içinde dünyaya yayılmasına yol açmış, yani yapıları Osmanlılar'a göre daha hızlı değişmiş, bunun sonucu olarak da Osmanlılar geri olmadıkları halde Batı'nın değişme sürecinin hızından ötürü nisbî bir gerilik görüntüsü sergilemişlerdir.

Braudel'in Osmanlı tarihine karşı asıl büyük ilgisi Akdeniz adlı büyük araştırmasında ortaya çıkmaktadır. Bu kitabın II. cildinin büyük bölümü Akdeniz'deki Osmanlı-İspanya çatışmasının sosyal, ekonomik ve siyasî sonuçlarına ayrılmıştır. Özet olarak Akdeniz hâkimiyeti için XVI. yüzyılda birbirleriyle çarpışan bu iki büyük güç, yüzyılın sonundan itibaren birinin doğuya İran'a, diğerinin de Atlantik yönüne dönmesi sonucu Akdeniz'i aynı anda terketmiştir. XVI. yüzyılın bu iki devletinin gerek Akdeniz'deki çatışmaları gerekse Akdeniz'den çekilmeleri bunların dışındaki Batılı güçlerin lehine olmuş ve her ikisi de XVII. yüzyıldan itibaren gerilerken üstünlük diğer ülkelere geçmeye başlamıştır.

Eserleri. Fernand Braudel'in çok sayıdaki eseri arasında başlıcaları şunlardır: 1. La Méditerranée et le Monde méditerranéen à l'époque de Philippe II. (1949). Müellifin bu en önemli eseri ilk neşrinden sonra yeni bilgiler ışığında defalarca genişletilmiş ve yeniden yazılmıştır. Eser İngilizce, İtalyanca, İspanyolca, Portekizce, Lehçe, Almanca ve Türkçe'ye (Akdeniz ve Akdeniz Dünyası, trc. Mehmet Ali Kılıçbay, I-II, İstanbul 1989-1990) çevrilmiştir. Eserin verilerine dayanılarak gerçekleştirilen bir televizyon dizisi dünyada hayranlık uyandırmıştır. 2. Ecrits sur l'Histoire (1969). 3. Afterthougts on Material Civilization and Capitalism (Baltimore 1977). Civilisation Matérielle adlı kitabıyla ilgili olarak Amerika'da verdiği konferanslardan oluşan bu eser Mustafa Özel tarafından Türkçe'ye tercüme edilmiştir (Maddî Medeniyet ve Kapitalizm, İstanbul 1991). 4. Civilisation Matérielle, Economie et Capitalisme, XVe-XVIIIe siècle (I-III, 1979). Siân Reynold'un İngilizce'ye çevirdiği eser (Civilization and Capitalism: 15 th-18 th Century, I-III, London 1981-1984) Mehmet Ali Kılıçbay tarafından da Maddî Uygarlık, Ekonomi ve Kapitalizm adıyla Türkçe'ye tercüme edilmiştir (I-III, Ankara 1992). 5. Le Destin de la France (I-III, 1982-1985).

Kaynak: Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi

BİZE ULAŞIN
SON DAKİKA