Ebü'l-Fazl el-Allami Kimdir?

6 Muharrem 958'de (14 Ocak 1551) Agra'da doğdu. Ailesi Arap asıllı olup Yemen'den Sind'e, daha sonra da Hindistan'a göç ederek Racastan'daki Nâgevr'e yerleşmişti. Babası Şeyh Mübârek (ö. 1593) şehrin ileri gelen âlimi olarak şöhret kazanmış ve çok sayıda talebe yetiştirmiştir. Ağabeyi Ebü'l-Feyz de (Feyzî-i Hindî) Ekber Şah devrinin meliküşşuarâsı idi.

İlk tahsiline Arapça öğrenmekle başlayan Ebü'l-Fazl, beş yaşına gelince okuyup yazabilecek bir seviyeye ulaştı. Babası ona naklî ve aklî ilimlerin her dalında mükemmel bir eğitim sağladı. Bu da kendisine olayları ve fikirleri tenkitçi bir gözle değerlendirme imkânı verdi.

Önceleri saraya intisap etmek istemiyordu, fakat ağabeyi Ebü'l-Feyz'in teşvik ve desteğiyle 1574'te saraya girdi. Âyetü'l-kürsî'nin tefsirini yaparak Ekber Şah'a takdim etti. Bu çalışması hem hükümdar hem de ulemâ nezdinde itibar kazanmasını sağladı. Daha sonra hükümdarın Bihâr ve Bengal'de kazandığı bir zafer münasebetiyle Fetih sûresinin tefsirini de Agra'da bulunduğu sırada Ekber Şah'a takdim etti. Hükümdarın huzurunda yapılan münazaralara katıldı ve üstün bir zekâya sahip olduğunu ispat etti. Sadece kendisi değil ağabeyi ve babası da Ekber Şah'ın dinî düşüncelerinin gelişmesinde önemli, fakat bazılarının iddiasına göre zararlı etkilerde bulunmuşlardır. Ebü'l-Fazl el-Allâmî, Ekber Şah ile dostluğunu gün geçtikçe pekiştirdi. Bâbürlü hükümdarı onun fikirlerine çok ilgi duymuş, hatta bazı kabul edilemeyecek akıl dışı hareketlere de kalkışmıştı. Ebü'l-Fazl ise hükümdarın kabul edilmesi imkânsız davranışlarına Allah'a yakınlık ve ibadet vasfını verdiği gibi kaleme aldığı kaside ve methiyeleriyle onu göklere çıkarmıştı. Bu yüzden Fetihpûr Sikri'de 1575'te bir divanhâne inşa ettirildi ve gerçekte hiçbir ilgisi olmadığı halde bu binaya ibadethâne adı verildi.

Ebü'l-Fazl, 1585'te Ekber Şah'ın askerî teşkilâtta belirlediği 1000 kişilik mansaba sahip oldu. 1592'de hükümdar nezdindeki nüfuzunun artışına paralel olarak bu sayı 2500'e çıkarıldı. Ekber Şah bu nedimini babası Hümâyun'un tahtgâhı Delhi'ye, Şah Kulu Han Mahrem'in yanında ikinci valiliğe tayin etti. Şehzade Selim fikirlerinden dolayı Ebü'l-Fazl el-Allâmî'yi sevmiyor, her vesile ile düşmanlığını belli ediyordu. Tarihçi Abdülkādir el-Bedâûnî de kendisine gösterdikleri himaye ve yardımlarını minnetle zikretmesine rağmen Şeyh Mübârek, Ebü'l-Feyz ve Ebü'l-Fazl el-Allâmî'yi Ekber Şah'ın dine olan bağlılığını sarsmalarından dolayı şiddetle tenkit eder. Hatta öğrencisi ve yakın dostu olduğu Ebü'l-Fazl'ı "dünyayı ateşe veren adam" şeklinde nitelendirir.

Ebü'l-Fazl el-Allâmî, daha sonra Dekken'deki karışıklıkların bastırılması ve Bâbürlü nüfuzunun tekrar iadesiyle görevlendirildi. Bu aslında, Ekber Şah nezdinde Ebü'l-Fazl'ın şöhretini gölgelemeye yönelik bir hareketti. Ebü'l-Fazl Dekken âsilerini beklenmeyen bir şekilde bertaraf ederek başta Şehzade Selim olmak üzere saraydaki rakipleri karşısında üstünlük sağladı. Burhânpûr şehri yakınlarındaki Asîrgarh Kalesi'nin Bâbürlü hâkimiyetine alınışında yine Ebü'l-Fazl'ın ve Şeyh Abdurrahman Efdal Han'ın büyük yararlıkları görüldü (1599).

4 Rebîülevvel 1011'de (22 Ağustos 1602) bir suikast sonucu öldürülen Ebü'l-Fazl'ın başı kesilerek Şehzade Selim'e gönderildi. Ekber Şah katil haberini öğrenince çok üzüldü, oğlunu hadisedeki rolü sebebiyle hiç affetmedi. Fakat Şehzade Selim bu cinayetten hiç pişmanlık duymadı; hatta, "Ebü'l-Fazl Allah'a inanmayanların başı, babamın ulu adının kötülenmesine sebep olan insandır" diyerek kendini savundu. Ebü'l-Fazl Gvalior civarındaki Antri'de toprağa verildi. Kabri bakımsız ve harap bir haldedir. Allâmî ailesinden Abdurrahman Efdal Han'ın, 1613'te ölümüne kadar Bihâr'da valilik yaptığı bilinmektedir.

Kaynak: Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi


BİZE ULAŞIN
SON DAKİKA