İbnü’l-heysem

Batı dünyasında Alhazen, Alhacen veya Avenetan, Avennathan adlarıyla bilinir. Büyük bir şöhrete sahip olduğu halde hayatına dair yeterli bilgi yoktur. İbn Ebû Usaybia, onun 417'de (1026) altmış üç yaşında iken kaleme aldığı müellif hattı otobiyografik bir risâlesini bularak çalışma tarzı, uyguladığı yöntem, o tarihe kadar okuduğu ve yazdığı eserler üzerine verdiği bilgileri günümüze aktarmıştır. Buna göre 354 (965) yılı civarında doğduğu anlaşılan İbnü'l-Heysem aslen Basralı'dır ve Bağdat, Dımaşk, Kahire gibi dönemin ilim ve kültür merkezlerine seyahatler yaparak öğrenimi sırasında elde ettiği aklî ilimlere, özellikle felsefe, mantık, matematik, astronomi ve tıbba dair bilgi ve görgüsünü geliştirdi. Bir ara Büveyhîler yönetimindeki Basra'da vezir unvanıyla divan görevlisi olarak çalıştıysa da ilmî araştırmalarını engelleyen bu görevden bir süre sonra ayrıldı. Fâtımî Halifesi Hâkim-Biemrillâh'a, "Mısır'da olsam Nil nehri üzerine baraj yaparak taşmaları önlerdim" dediğinin ulaştırılması üzerine Mısır'a davet edildi. Fakat Yukarı Mısır'da bulunan Asvan ve çevresinde araştırma ve ölçümler yaparak projesini gerçekleştiremeyeceğini anladı ve halifeden özür diledi. Halife çok kızmakla beraber ona divanda bir görev verdi. İbnü'l-Heysem hayatının önemli bir kısmını bu ülkede geçirdi. Evhamlı ve dengesiz bir kişi olan Hâkim'den çekindiği için huzurlu bir çalışma ortamına ancak onun ölümünden (411/1021) sonra kavuşabildi. 418 (1027) yılında Bağdat'ta geometriyle ilgili bir soruya verdiği cevaptan zaman zaman seyahate çıktığı anlaşılan İbnü'l-Heysem (ʿUyûnü'l-enbâʾ, s. 558) ilerlemiş bir yaşta Mısır'da vefat etti. Ölüm tarihi kesin olarak bilinmemekle birlikte Sâid el-Endelüsî, dostu Kādî Ebû Zeyd'in 430'da (1039) onunla Mısır'da karşılaştığını (Ṭabaḳātü'l-ümem, s. 150), İbnü'l-Kıftî ise aynı yıl içinde veya biraz sonra vefat ettiğine dair bir rivayeti aktardıktan sonra İbnü'l-Heysem'in kendi el yazısıyla 432 yılında kaleme aldığı hendeseyle ilgili bir çalışmasını elde ettiğini söyler (İḫbârü'l-ʿulemâʾ, s. 167). Buna göre onun 432'de (1040) öldüğü söylenebilir. İbnü'l-Heysem'in hayatı ve eserleri hakkında bilgi veren kaynaklarda Hasan b. Hasan ve Muhammed b. Hasan şeklinde farklı iki künye ile anılmasından ve özellikle İbn Ebû Usaybia'nın onun çalışmalarını biri klasik felsefe, diğeri matematik ve optik ağırlıklı iki ayrı listede toplamasından hareketle aynı dönemde yaşayan iki İbnü'l-Heysem'in varlığından söz edilmektedir (Rashed, Les mathématiques infinitésimales, II, 8-19; Encyclopedia of the History, s. 405). İddia sahibine göre bunlardan biri Basra'da doğup Kahire'de hayatını sürdürmüştür ve matematik, optik âlimidir; diğeri ise Bağdat'ta yaşamış olup nazarî tıp âlimi ve filozoftur. Ancak bu iddia Abdülhamîd İbrâhim Sabra (A. I. Sabra) tarafından reddedilmiştir (Zeitschrift für Geschichte, XII [1998], s. 1). Şahıs olarak iki ayrı İbnü'l-Heysem'in varlığı söz konusu edilmese de bir tek İbnü'l-Heysem'in hayatı, ilgi yönü ve eserlerinin özellikleri açısından iki safhaya ayrılabilir. Çünkü onun otobiyografisinde verdiği bilgilerden, önce felsefî ilimlerin fürûu ile ilgilendiği ve bu dönemde klasik felsefenin konularına dair meselelerin anlaşılır hale getirilmesini amaçlayan, daha sonra ise matematik, astronomi ve optiğin esaslarına yönelik, bu disiplinlerin problemlerini çözmeye çalışan eserler telif ettiğini söylemek mümkündür. Bu durumda, yetişme döneminde genel olarak felsefî ilimlerle uğraşan ve bu alanda eser veren İbnü'l-Heysem ile olgunluk çağında daha çok matematik, geometri ve optikle meşgul olan, herkes için değil, "binlerce insan arasında ancak bir tane bulunabilecek uzmanlar ve sınırlı sayıdaki seçkin insanlar" için yazan İbnü'l-Heysem'i birbirinden ayırmak mümkün olacaktır (İbn Ebû Usaybia, s. 553; Heinen, Die islamische welt zwischen Mittelalter und Neuzeit, s. 261; ayrıca bk. Rebstock, s. 66-67).

Bütün kaynaklar İbnü'l-Heysem'in mal ve mevkiye değer vermeyen, geçimini güzel yazısıyla kazanan bir zâhid olduğu hususunda görüş birliği içindedir. İbnü'l-Kıftî'nin naklettiğine göre ölünceye kadar her yıl Öklid'in Uṣûlü'l-hendese'sini, Batlamyus'un el-Mecisṭî'sini ve Câlînûs'un el-Mütevassıṭât'ını istinsah ederek 150 dinara satmış ve bununla geçinmiştir (İḫbârü'l-ʿulemâʾ, s. 167). İslâm ilim ve düşüncesinin zirveye ulaştığı bir dönemde yaşayan İbnü'l-Heysem, Mu'tezile kelâmcısı Kādî Abdülcebbâr, Eş'arî kelâmcısı Ebû Bekir el-Bâkıllânî, filozof İbn Miskeveyh, İbn Sînâ ve Bîrûnî ile çağdaştı. Kendisi Eskiçağ bilgin ve filozoflarının eserleri üzerinde çalışmış, onlara şerhler, hâşiyeler yazmış ve bir kısmını telhis etmişse de esas başarısını matematik, astronomi ve optik alanlarında göstermiştir. Ancak çağdaşı İslâm filozoflarının görüşlerine yer vermediği gibi onlara herhangi bir göndermede de bulunmamıştır. Bu arada gerek İlkçağ'da yaşayanların, gerekse çağdaşlarının eserlerini veya bazı görüşlerini eleştirmek üzere müstakil birçok kitap, makale ve risâle kaleme almıştır. Meselâ zındık olarak tanınan İbnü'r-Râvendî ile Ebû Bekir er-Râzî'nin peygamberliği eleştiren görüşlerine ve Mu'tezile'nin "sıfat" ve "vaîd" anlayışlarına karşı birer risâle telif etmiştir. Ayrıca âlemin yaratılmışlığını ispat etmek üzere kelâmcıların ortaya koyduğu delilin tutarsızlığını ve bunun ancak doğru kıyasla kanıtlanabileceğini göstermek üzere bir makale yazmıştır. Bîrûnî gibi âlim-filozof tipini temsil eden İbnü'l-Heysem, zamanın sonradanlığını savunan kelâmcılara karşı filozofların yanında yer almış ve Allah'ın fâil olmadığı bir anın bulunamayacağı fikrini temellendirmeye çalışmıştır.

İbnü'l-Heysem, İbn Ebû Usaybia kanalıyla günümüze intikal eden hayat hikâyesinde kendi ilim ve metot anlayışını açık bir şekilde ortaya koymuştur. Onun Gazzâlî'den çok önce bir ilim adamında bulunması gereken temkin, ihtiyat ve ilmî şüphenin ne olduğu hususundaki görüşü şöyledir: "Küçük yaştan beri insanların farklı inançlara sahip olmasına, her kesimin kendi görüşüne sıkıca bağlanmasına hep şüphe ile baktım. Çok iyi biliyordum ki hakikat tektir; o konudaki görüş ayrılıkları farklı yöntem kullanmaktan kaynaklanmaktadır... Aklî bilgileri kavrayacak düzeye gelince gerçeğin kaynağını aramaya başladım. Olanca hırsımla zan ve şüphenin aldatmasından kurtaracak bir yöntem aradım... Çünkü gerçeği bulmak zor, ona giden yol sarp ve hakikat şüphelerle örtülüdür. Ulemâya iyimser gözle bakmak ise insanın yapısında vardır... Dolayısıyla önceki nesillerin kitaplarını inceleyen ve onlara iyimser gözle bakan hakikat arayıcısı olamaz. Gerçekte hakikat arayıcısı, kendisinin onlar hakkındaki görüşünü eleştirdiği gibi okuduklarını da eleştirip delillerle kanıtlayandır... Hakikat doğrudan amaçtır, onu arayan kimseyi onun varlığından başka hiçbir şey ilgilendirmez... Zira Allah ulemâyı hata ve kusurdan korumuş değildir; eğer öyle olsaydı ulemâ arasında hiçbir ilim dalında ihtilâf bulunmaz ve herhangi bir konuda gerçeğe ilişkin görüşleri farklı olmazdı. Halbuki durum bunun tersidir... Bu sebeple ilmî eserleri inceleyen kimsenin amacı gerçeğin bilgisine ulaşmaksa kendisini o eserdeki fikirlerin hasmı (antitezi) yerine koyup o gözle okumalı ve bütün yönleriyle sorgulayıp eleştirmeli; aynı zamanda kendi görüşünü de eleştirerek müellife karşı hoşgörüsüz davranmamalı. Böyle bir yöntem izleyecek olursa hakikatler apaçık ortaya çıkar... Bütün bunları dikkate alarak farklı düşünce ve inançları, çeşitli ilim ve dinleri araştırmaya koyuldum. Bunlar bana fazla bir şey vermediği gibi gerçeğe ulaşmak için bir yöntem, kesin bilgiye kavuşturacak yeni bir anlayış da kazandırmadı. Gerçeği bulmak için duyu verilerinden hareket ederek aklî bilgiye ulaşmam gerektiğini anladım" (a.g.e., s. 552). Daha sonra o, Aristo külliyatı üzerinde çalışarak ilmî formasyon kazandığını, özellikle matematik, fizik ve metafizik alanında yoğunlaştığını söyler.

Matematik ve astronomiyle ilgili araştırmalarından önce optik alanında devrim sayılan çalışmalarıyla tanınan İbnü'l-Heysem, İlkçağ'dan XVII. yüzyıla kadar optik tarihinin en önemli şahsiyeti olarak kabul edilir. Matematiksel analizle olgunun fiziksel boyutunu da işin içine katarak düzenlediği ayrıntılı deneylerle modern anlamda bir fizik çalışması gerçekleştirmiş ve optiği ilkeleri, problemleri, çözüm yol ve yöntemleriyle çok iyi işlenmiş bir bilim haline getirmiştir. Onun özellikle ortaya koyduğu Kitâbü'l-Menâẓır adlı eserinde ışığın doğrusal (doğru boyunca, rectilinear) yayılımı, gölgenin özellikleri, karanlık oda, gök kuşağı ve hâlenin oluşumu, yansıma ve kırılma konuları gibi pek çok temel optik olguyu inceleyerek bu ilmi kökten değiştirdiği görülür. İbnü'l-Heysem'in optik ilmine getirdiği yenilikleri Kitâbü'l-Menâẓır'dan ve konuyla ilgili diğer çalışmalarından faydalanarak şu şekilde özetlemek mümkündür: Işığın mahiyetini felsefeden çok matematiksel ve deneysel metotlarla araştırmış, yaptığı optiğe ilişkin araç ve gereçlere dayanarak düzenlediği deneyleri birer apaçık kanıtlama vasıtası olarak kullanmıştır. Açıkça modern bilimsel tavır sergilediği bu anlatımıyla hem yanlışlıklarına rağmen kullanılagelen önceden ileri sürülmüş tezlerin çürütülmesini sağlamış, hem de kendi tezlerinin doğruluğunu kanıtlayarak optik disiplininin, âdeta doğru önermeler topluluğundan meydana gelen bir temel bilim halini almasına yol açmıştır. Öncelikle ışık kaynaklarını ve yaydıkları ışıkların niteliklerini incelemiş, kendisi ışık kaynağı olan nesnelerin ışığına birincil, ışıklandırılmış nesnelerin yaydığı ışığa da ikincil ışık adını vermiştir. Aynı zamanda ışığın doğru boyunca yayıldığını düşünerek bunun kanıtlanması için -bugünkü fotoğraf makinesinin esasını teşkil eden- karanlık oda deneyini ve gölgelerin niteliklerini dikkate alan daha başka deneyleri düzenlemiştir. İster kendisi ışık kaynağı olsun, isterse ışığını diğer bir ışıklı nesneden alsın her kaynaktan çıkan bütün ışıkların doğrusal çizgilerde yayıldığını belirlemiştir. Gözün yapısını, görmenin mahiyetini ve görme bozukluklarının sebebini bugünkü bilgilere çok yakın şekilde açıklamıştır. Onun görme konusundaki en büyük başarısı, öncelikle ışığın gözden çıktığını savunan gözışın kuramını yıkıp ışığın nesneden geldiğini kanıtlamasıdır. Böylece görmenin hem fiziksel olduğunu hem de nesneden göze ulaşan ışınlar aracılığıyla oluştuğunu matematiksel ispatlarla ortaya koymuştur. Yansıma (catoptrics) konusunda, kendinden ışıklı ve ışıklandırılmış nesnelerin ışıklarının, yani birincil ve ikincil ışık kaynaklarının yaydıkları ışıkların düz, küresel, silindirik ve konik aynalardan yansımalarını deneyler yaparak incelemiş ve kanunlarını geometrik yoldan ispat etmiştir. Özellikle yansımanın nedensel analiziyle ilgili çalışması konuya yeni bir yaklaşım getirmesi bakımından önemlidir. Yansımanın birinci temel kanunu, yansıma durumunda gelme ve yansıma açılarının (şekildeki a açıları) eşit olduğunu belirtir. İbnü'l-Heysem, bu kanunun kanıtlanmasını önceki yaklaşımlardan çok farklı biçimde ele almıştır. İzlediği yöntem, gelen ve yansıyan ışınlara etki ettiği düşünülen kuvvetleri veya birleşenleri göz önünde tutan bugünkü hızlar dörtgeni yöntemidir. Ona göre ışık çok yüksek bir hızla hareket eder ve ayna yüzeyine ulaştığında ne orada durabilir ne de içine işleyebilir; dolayısıyla hâlâ orijinal hareketin yapı ve gücüne sahip olduğundan aynı eğim derecesiyle yansıyarak yoluna devam eder.


Gök kuşağı da güneşten gelen ışınların çukur (konkav) bir yansıtıcı yüzey görevi yapan bulutun iç kısmında yansıma yapmasıyla ortaya çıkar; değişik renklerin oluşması ise ışınların girdiği ortamın yoğunluğuna bağlıdır. Buna karşılık hâle de tümsek (konveks) yüzeyden, yani küreden yansıyan radyal ışınların toplamıdır. İbnü'l-Heysem, optik kırılmayı açıklamak için mekanik analojilere başvurmuş ve ışığın kırılmasını, fırlatılan bir taşın direnci daha çok veya daha az başka bir ortama geçerken hareketinde meydana gelen değişmeyle karşılaştırmıştır. Ona göre ışık saydam nesnelerde çok büyük bir hızla hareket eder ve hızı, az yoğun ortamlarda çok yoğun ortamlara göre daha fazladır. Bu gözlemler sonucunda ışığın hızının, geçmesine izin veren saydam ve engelleyen mat ortamlarda azaldığını ve matlığın arttığı oranda büküldüğünü belirlemiştir. Burada dikkati çeken ilk husus yoğun ortamda ışığın hızının azaldığının belirtilmesidir; çünkü bu durum, her ne kadar açıkça söylemese de ışığın mahiyetini -günümüz optik ilmi gibi- parçacık olarak kabul ettiğini göstermektedir. Öte yandan katı bir nesnenin sabit bir cisme dik açı yapacak doğrultuyla fırlatıldığında, onu diğer açılardan gelenlere nisbeten daha kolay tahrip ettiği gözlemine dayanarak yansımada olduğu gibi kırılmada da genel bir kural tesbit etmiştir: Dik hareket daha güçlü ve kolaydır; dike yakın eğimli hareket de uzak olan hareketten daha kolaydır. Buna göre dik ışın o doğrultu boyunca ortaya çıkan hareketin gücünden dolayı, demir bir güllenin dik olarak fırlatıldığında karşısındaki cisme kolaylıkla girmesi gibi kırılmaksızın yoğun ortama nüfuz edebilir; eğimli ışın ise aynı doğrultuyu sürdürebilmek için yeterince güçlü olmadığından ortama daha rahat nüfuz edebileceği diğer bir yöne döner. İbnü'l-Heysem'in teorileri bilim dünyasında çok etkili olmuş ve kendisi Doğu'da ve Batı'da XVII. yüzyıla kadar optikte otorite kabul edilmiştir. Onun bu başarısının altında yatan en önemli husus kendisinden önceki bilim adamlarının düştükleri yanlışlara düşmemesi, yani bir teoriyi kabul edip diğerini çürütmek yerine orijinal fikirler üretmeye çalışmasıdır.

Eserleri. İlim tarihinin en önemli simalarından biri olan İbnü'l-Heysem'in kendi otobiyografisiyle tabakat kitaplarında zikredilen, bir kısmı günümüze ulaşmış bulunan pek çok eseri vardır ve aslında muhtemelen bunların sayısı daha da fazladır (aş.bk.). Onun için "ikinci Batlamyus" diyen Beyhakī, Târîḫu ḥükemâʾi'l-İslâm'ında eserlerinin sayılamayacak kadar çok olduğundan ve özellikle ahlâk üzerine yazdığının bir benzerinin bulunmadığından bahseder (s. 98). İbnü'l-Heysem'in eserlerinin bir listesini (doksan altı adet) veren ilk kaynak İbnü'l-Kıftî'dir (İḫbârü'l-ʿulemâʾ, s. 167-168). Daha sonra bu listeden de faydalandığı anlaşılan İbn Ebû Usaybia, İbnü'l-Heysem'in otobiyografisine dayanarak iki ayrı liste hazırlamıştır (ʿUyûnü'l-aḫbâr, s. 551-552, 554-560). Bunların yanında Lahor'da bulunan ve müellifin hayat hikâyesini ihtiva eden bir sayfası eksik yazmada da (Heinen, Die islamische welt zwischen Mittelalter und Neuzeit, s. 262-277) yine bir liste mevcuttur. İbnü'l-Heysem, İbn Ebû Usaybia'nın günümüze aktardığı otobiyografisinde o tarihe (417/1026) kadar matematikle ilgili yirmi beş ve fizik-ilâhiyatla ilgili kırk dört kitap telif ettiğini, daha sonra bunları yeniden ele alarak üzerlerinde daha geniş çalışmalar yapacağını bildirmektedir. İbn Ebû Usaybia, bu listeye İbnü'l-Heysem'in anılan tarihten Cemâziyelâhir 419'a (Temmuz 1028) kadar telif ettiği yirmi eseri daha eklemiş, ardından onun bu tarihten 429 (1038) yılı sonuna kadar yazdığı doksan eserden oluşan başka bir liste daha vermiştir. İbnü'l-Heysem'in bundan birkaç yıl sonra vefat ettiği düşünüldüğünde bu kadar velûd bir müellifin 429 yılından sonra da çok sayıda eser yazmış olması ihtimali akla gelmekte, bu ihtimali çeşitli kütüphanelerde bulunan ve klasik kaynaklardaki listelerde adı geçmeyen yazma eserler de doğrulamaktadır. İbnü'l-Heysem'in günümüze ulaşan eserlerinin başlıcaları şunlardır: 1. Kitâbü'l-Menâẓır (Kitâb fi'l-menâẓır). Müellifin, Eskiçağ'dan kendi zamanına kadar mevcut olan bütün optik bilgi birikimini ve problemleriyle doğru-yanlış çözüm yollarının tamamını ihtiva eden en önemli eseridir. Kitap yedi ciltten oluşmuştur; ilk üç cilt doğrudan görme, ondan sonraki üç cilt yansıma ve son cilt de kırılma konuları hakkındadır. Özellikle Kemâleddin el-Fârisî ile (ö. 718/1319) Takıyyüddin er-Râsıd'ın (ö. 993/1585) çalışmalarında derin izler bırakan kitabın Batı'ya ne zaman geçtiği ve XII. yüzyılın sonlarında veya XIII. yüzyılın başlarında yapıldığı sanılan Latince çevirisinin kime ait olduğu bilinmemektedir. Latince metin Friedrich Risner tarafından Witelo'nun (Vitellion, XIII. yüzyıl) kitabıyla birlikte Opticae thesaurus: Alhazeni Arabis libri septem, nuncprimùm editi. Eiusdem liber de crepusculis et nubium ascensionibus. Item Vitelionis Thuringopoloni libri X. Omnes instaurati, figuris illustrati et aucti, adiectis etiam in Alhazenum commentarijs adıyla yayımlanmıştır (Basel 1572). Avrupa ilim çevrelerinde başta John Pecham, Witelo, Roger Bacon, Johannes Kepler, Snell van Rogen, Pierre de Fermat ve Descartes gibi pek çok ünlü optikçinin kuramlarının teşekkülünde ve dolayısıyla Batı'da optik ilminin karanlık çağdan sonra yeniden kurulmasında çok etkili olan eser bugün de aynı yoğunlukta ilgi çekmeye devam etmektedir. Kemâleddin el-Fârisî tarafından Tenḳīḥu'l-Menâẓır adıyla (I-II, Haydarâbâd 1347-1348) gözden geçirilip ihtisar ve şerhedilen Kitâbü'l-Menâẓır'ın ilk üç cildini Abdülhamîd İbrâhim Sabra tahkik ederek yayımlamış (Küveyt 1983), daha sonra da İngilizce'ye çevirmiştir (The Optics of Ibn al-Haytham: Books I-III on Direct Vision, London 1989). 2. Maḳāle fi'stiḫrâci semti'l-ḳıble fî cemîʿi'l-meskûne (İstiḫrâcü semti'l-ḳıble). Carl Schoy tarafından incelenmiş ve Almanca'ya tercüme edilmiştir ("Abhandlung des al-Hasan ibn al-Hasan ibn al-Haitam [Alhazen] über die Bestimmung der Richtung der Qibla", ZDMG, LXXV [1921], s. 242-253). 3. Maḳāle fî heyʾeti'l-ʿâlem (Risâle fî heyʾeti'l-ʿâlem). İbrânîce'ye ve üç defa Latince'ye çevrilen eserin mukaddimesini modern çağda Moritz Steinschneider neşretmiş ve Eilhard Wiedemann Almanca'ya çevirmiştir (bir yazmasının tanıtımı için bk. Tümer, bibl.). 4. Maḳāle fî Şerḥi muṣâderâti Kitâbi Öḳlîdis (Şerḥu muṣâderâti Öḳlîdis). Öklid'in paraleller teorisi hakkında olan eserden seçilen bir kısmı Halîl Çâvîş yayımlamıştır (Naẓariyyetü'l-mütevâziyât fi'l-hendeseti'l-İslâmiyye, Tunus 1988, s. 87-117). 5. Maḳāle fî ḍavʾi'l-ḳamer (Mecmûʿu'r-resâʾil içinde, Haydarâbâd 1357/1938). Karl Kohl tarafından üzerinde bir araştırma yapılarak Almanca'ya tercüme edilmiştir ("Über das Licht des Mondes, eine Untersuchung von Ibn al-Haitham", Sitzungsberichte der Physikalisch-medizinischen Sozietät in Erlangen, LVIII-LIX [Erlangen 1926-1927], s. 305-398). 6. Maḳāle (Ḳavl) fî semti'l-ḳıble bi'l-ḥisâb. Ahmed S. Dallal tarafından İngilizce tercümesiyle birlikte neşredilmiştir ("Ibn al-Haytham's Universal Solution for Finding the Direction of the Qibla by Calculation", Arabic Sciences and Philosophy, V [Cambridge 1995], s. 145-193). 7. Maḳāle fî uṣûli'l-misâḥa (Faṣl fî uṣûli'l-misâḥa ve ẕikrihâ bi'l-berâhin) (Mecmûʿu'r-resâʾil içinde, Haydarâbâd 1357/1938). Eilhard Wiedemann tarafından Almanca bir özeti verilerek tahlil edilmiştir (Aufsätze zur arabischen Wissenschaftsgeschichte, I, 534-543). 8. Maḳāle fî misâḥati'l-küre. Eseri Cemâl ed-Debbâğ Rusça'ya çevirmiştir (Sezgin, V, 366). 9. Maḳāle (Risâle) fî misâḥati'l-mücessemi'l-mükâfiʾ. Heinrich Suter tarafından Almanca'ya tercüme edilmiştir ("Die Abhandlung über die Ausmessung des Paraboloides von Ibn al-Haitham", Bibliotheca Mathematica, XII/3 [Leipzig 1911-1912], s. 289-332). 10. Maḳāle muḫtaṣara fî berkâri'd-devâʾiri'l-ʿiẓâm (Risâle fî berkâri'd-devâʾiri'l-ʿiẓâm). Eseri Eilhard Wiedemann Almanca'ya çevirmiştir ("Über geometrische Instrumente bei den muslimischen Völkern", Zeitschrift für Vermessungswesen, XXII-XXIII [Stuttgart 1910], s. 1-8). 11. Maḳāle fî enne'l-kürete evsaʿu'l-eşkâli'l-mücesseme elletî eḥâṭethâ mütesâviyeten ve enne'd-dâʾirete evsaʿu'l-eşkâli'l-musaṭṭaḥa elletî iḥâṭâtühâ mütesâviyetün. Ahmet Hamit Dilgan tarafından tahlil edilmiştir ("Sur une théorème isopérimètrique d'Ibn-i Haitham", Actes du IXe congrès international de l'histoire des sciences, Paris 1959, s. 453-460). 12. Maḳāle fî terbîʿi'd-dâʾire. Heinrich Suter, eseri Vatikan ve Berlin kütüphanelerinde bulunan yazmalara dayanarak yayımlamış ve Almanca'ya çevirmiştir ("Die Kreisquadratur des Ibn al-Haitam zum ersten Mal nach den Manuskripten der Königlichen Bibliothek in Berlin und des Vatikans herausgegeben und übersetzt", Zeitschrift für Mathematik und Physik, XLIV [Leipzig 1899], s. 33-47). 13. Risâle fî rüʾyeti'l-kevâkib. Abdülhamîd İbrâhim Sabra ve Anton Heinen tarafından İngilizce tercümesiyle birlikte neşredilmiştir ("On seeing the Stars", Zeitschrift für Geschichte der arabisch-islamischen Wissenschaften, VII [Frankfurt 1991-1992], s. 31-72). 14. Maḳāle fî ḥalli şükûki (Maḳāleti'l-ûlâ min / fî) Kitâbi'l-Mecisṭî yeşükkü fîhâ baʿżu ehli'l-ʿilm. Eseri Abdülhamîd Sabra İngilizce tercümesiyle birlikte yayımlamıştır ("On Seeing the Stars, II, Ibn al-Haytham's Answers to the Doubts Raised by Ibn Ma'dân", Zeitschrift für Geschichte der arabisch-islamischen Wissenschaften, X [Frankfurt 1995-1996], s. 1-59). 15. Ḳavl fi'stiḫrâci muḳaddimeti ḍılʿi'l-müsebbaʿ (Faṣl fî muḳaddimâti ḍılʿi'l-müsebbaʿ). Carl Schoy tarafından Almanca'ya çevrilmiştir (Die trigonometrischen Lehren des persichen Astronomen al-Bīrūnī, Hannover 1927, s. 84-91). 16. Maḳāle fî eḍvâʾi'l-kevâkib (Mecmûʿu'r-resâʾil içinde, Haydarâbâd 1357/1938). Eseri Eilhard Wiedemann Almanca olarak özetlemiş ("Über das Licht der Sterne", Wochenschrift für Astronomie, Meteorologie und Geographie, XVII [1890], s. 1-4), W. Arafat ile Henry James Jacques Winter İngilizce'ye tercüme etmiştir ("The Light of the Stars, A Short Discourse by Ibn al-Haytham", British Journal for the History of Sciences, V [Cambridge 1970-1971], s. 282-288). 17. Maḳāle fi'l-es̱er elleẕî fi'l-ḳamer (Risâle fi'l-es̱er elleẕî fî vechi'l-ḳamer). Carl Schoy tarafından Almanca'ya çevrilen eseri (Die Abhandlung des Schaichs Abī ʿAlī al-Ḥasan Ibn al-Ḥasan Ibn al-Haitham über die Natur der Spuren [Flecken], die man auf der Oberfläche des Mondes sieht, Hannover 1925), Yûsuf Zeydân yayımlamıştır (MMMA, XL/2 [Kahire 1996], s. 81-109). 18. Maḳāle fi'l-maʿlûmât. Eseri Louis Pierre E. Amélie Sédillot incelemiştir ("Notice du traité des connus géometriques de Hassan ben Haithem", JA, XIII [1834], s. 435-458). 19. Maḳāle fi'ş-şükûk ʿalâ Baṭlamyus. Abdülhamîd Sabra ve Nebîl eş-Şihâbî tarafından neşredilmiştir (Kahire 1971). 20. Maḳāle fi'stiḫrâci irtifâʿi'l-ḳuṭb ʿalâ ġāyeti't-taḥḳīḳ. Eseri Jacobus Golius Latince'ye (Leiden 1643) ve Carl Schoy Almanca'ya çevirmiştir ("Abhandlung des Hasan ben al-Husain ben al-Haitam über eine Methode, die Polhöhe mit grösster Genauigkeit zu bestimmen", De Zee, X [1920], s. 586-601). 21. Maḳāle fi'l-küreti'l-muḥriḳa. Eseri Rüşdî Râşid, Kemâleddin el-Fârisî tarafından yapılan tahrîriyle birlikte tahkik ederek Fransızca'ya çevirmiştir (Géométrie et dioptrique au Xe siècle: Ibn Sahl, al-Qūhī et Ibn al-Haytham, Paris 1993, s. 111-112, 133-158). 22. Maḳāle fî ṣûreti'l-küsûf. Kemâleddin el-Fârisî tarafından şerhedilen ve Eilhard Wiedemann tarafından Almanca'ya çevrilen eser ("Über die Camera obscura bei Ibn al-Haitam", Sitzungsberichte der Physikalisch-medizinischen Sozietät in Erlangen, XLVI [Erlangen 1914], s. 155-169) şârihin Tenḳīḥu'l-Menâẓır'ı ile birlikte yayımlanmıştır (Haydarâbâd 1347-1348/1928-1930). 23. Ḳavl fi'stiḫrâci mesʾeletin ʿadediyyetin. Eseri Wiedemann Almanca'ya çevirerek tahlil etmiştir (Aufsätze zur arabischen Wissenschaftsgeschichte, I, 529-531). 24. Cevâb ʿan suʾâli's-sâʾil ʿani'l-mecerreti hel hiye fi'l-hevâʾ ev fî cismi's-semâʾ. Samanyolu hakkında sorulan bir sorunun cevabını ihtiva eden eser Wiedemann tarafından Almanca'ya çevrilmiştir ("Über die Lage der Milchstrasse nach Ibn al-Haitam", Sirius, XXXIX/5 [Leipzig 1906], s. 113-115). 25. Ḫavâṣṣü'l-müs̱elles̱ min ciheti'l-ʿamûd (Mecmûʿu'r-resâʾil içinde, Haydarâbâd 1357/1938). Hakkında Heinrich Hermelink bir makale yazmıştır ("Zur Geschichte des Satzes von der Lotsumme im Dreieck", Sudhoffs Archiv für Geschichte der Medizin und der Naturwissenschaften, XLVIII [Stuttgart 1964], s. 240-247). 26. Kitâbü'l-Muʿâmelât fi'l-ḥisâb. Eseri Ullrich Rebstock Almanca tercümesiyle birlikte yayımlamıştır (Zeitschrift für Geschichte der arabisch-islamischen Wissenschaften, X [Frankfurt 1995-1996], s. 61-121). 27. Maḳāle fî mesâʾili't-telâḳī. Eilhard Wiedemann tarafından Almanca'ya çevrilmiştir (Aufsätze zur arabischen Wissenschaftsgeschichte, II, 616-621). 28. Kitâb fî ḥalli şükûki Kitâbi Öḳlîdis fi'l-uṣûl ve şerḥi maʿânîh. Fuat Sezgin ve Matthias Schramm tarafından tıpkıbasımı yapılan eseri (Frankfurt 1985) Halîl Çâvîş kısmen neşretmiştir (Naẓariyyetü'l-mütevâziyât fi'l-hendeseti'l-İslâmiyye, Tunus 1988, s. 121-133). 29. Maḳāle li'l-Ḥasan b. el-Ḥüseyn b. el-Heys̱em fî temâmi Kitâbi'l-Maḫrûṭât. Nazım Terzioğlu tarafından tıpkıbasımı yapılmış (Das achte Buch zu den "Conica" des Apollonios von Perge, Rekonstruiert von Ibn al-Haysam, İstanbul 1974) ve J. P. Hogendijk tarafından İngilizce tercümesiyle birlikte yayımlanmıştır (Ibn al-Haytham's Completion of the Conics, New York 1985). 30. Maḳāle ʿan s̱emerâti'l-ḥikme. Eseri Muhammed Abdülhâdî Ebû Rîde (Kahire 1991) ve Ammâr Tâlibî (MMLADm., LXXIII/2 [1998], s. 261-310) neşretmiştir

Kaynak: Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi

BİZE ULAŞIN
SON DAKİKA