Bozok şimdi neresidir?

Bozok sancağı XVI. yüzyılda teşkil edilmiş olup Tanzimat'tan önce Sivas, Tokat ve Amasya bölgelerini içine alan Eyâlet-i Rûm'a, Tanzimat'tan sonra ise Ankara vilâyetine bağlı idi. Zaman zaman meydana gelen değişiklikler hariç sınırları aşağı yukarı bugünkü Yozgat iline tekabül eden sancak, adını XIV. yüzyılın sonlarından itibaren Dulkadırlılar zamanında bölgeye yerleşen Bozok Türkmenleri'nden alır.

Hititler zamanından beri Anadolu'nun gerek siyasî mücadeleler ve halk hareketleri, gerekse etnik hareketlilik bakımından Kızılırmak yayının iç tarafı gibi en renkli bölgelerinden biri üzerinde bulunması sebebiyle burası ilgi çekici bir arazi parçası olmuştur. Bozok sancağının yer aldığı bu bölge, İlkçağ'lardan itibaren sırasıyla Hitit İmparatorluğu'na merkezlik etmiş, ardından Frigya ve Pers hâkimiyetini tanımış, bir ara Roma eyaleti olmuş, Helenistik devirde ise Ankara'yı başşehir yapan Galatlar'ın eline geçmiş, daha sonra Bizans'ın hâkimiyeti altına girmişti.

Türkler'in Anadolu'da yerleşmeleriyle birlikte bölge önce Dânişmendliler'in hâkimiyetine girdi, sonra da 1174 yılında II. Kılıcarslan tarafından Selçuklu topraklarına katıldı. Daha sonra İlhanlılar ve Kadı Burhâneddin Devleti tarafından yönetilen bölge 1399'da Yıldırım Bayezid tarafından Osmanlı topraklarına dahil edildi. Fakat XIV. yüzyılda Dulkadıroğulları burasını kendi beyliklerine kattılar. 1514 yılında ise Yavuz Selim'in bu beyliği ortadan kaldırması üzerine Bozok bölgesi kesin olarak Osmanlı idaresine girdi.

1522 yılına kadar, Osmanlılar'a tâbi olmak kaydıyla, onlara çok hizmetler görmüş olan Şehsuvaroğlu Ali Bey'in idaresinde kalan Bozok onun istiklâl fikriyle hareket etmesi sonucu ortadan kaldırılmasından sonra bir sancak itibar edildi ve burada fiilen Osmanlı idarî sistemi uygulandı. Bozok Alâüddevle Bey ve oğlu Şâhruh Bey zamanında oldukça imar görmüş ve yörede yerleşik hayata geçiş faaliyeti hızlanmıştı. Alâüddevle Bey zamanında tertip edilen kanunnâme ve yapılan tahrir*den Osmanlılar geniş ölçüde faydalandılar.

Bozok sancağının Osmanlılar devrindeki en itinalı tahriri 963 (1556) yılında Koca Nişancı Celâlzâde Mustafa zamanında gerçekleştirildi. Bu tahrire göre sancak, aynı adı taşıyan kazaya bağlı Baltı, Kanak-ı Zîr, Karadere, Sorkun, Deliceözü, Selmanlı'dan müteşekkil altı; Akdağ kazasına bağlı Kanak-ı Bâlâ, Alikı, Akdağ, Boğazlıyan, Emlâk, Gedik ve Çubuk'tan oluşan yedi nahiye olmak üzere toplam on üç nahiyeden ibaretti (BA, TD, nr. 315). XVII. yüzyılda bu nahiyeler tamamen kaza haline getirildi ve sayıları ona düştü (Kâtib Çelebi, s. 626). Aynı yüzyılın başlarında sancakta on altı zeâmet ve 731 timar ve sancak beyi has*ları bulunuyordu (Ayn Ali, s. 51-52; Evliya Çelebi, III, 236).

Bozok sancağının kaza ve nahiyelerinin tamamı konar göçerlerden teşekkül etmişti. Belirli bir sancak merkezi yoktu. Nitekim Evliya Çelebi, "Mâmur şehri yoktur; mîrlivâ cemî nevâhîsini deveran eder" ifadesiyle XVII. yüzyılda da durumun değişmediğine işaret eder (Seyahatnâme, III, 236). Bunun sebebi, bölgenin daha XIII. yüzyılda göçebe hayat tarzının yoğunlaştığı bir yer olmasından ve sonraki yüzyıllarda da sürekli yeni göçebe unsurların bu yapıyı yenilemesinden ileri gelmektedir. Ancak XVIII. yüzyılın ortalarına doğru Halep Türkmenleri'nden Mamalu aşiretine mensup Çapanoğulları'nın bugünkü Yozgat şehrini kurarak bölgede nüfuz kazanıp bir âyanlık yönetimi meydana getirmeleriyle bu göçebe karakter değişmeye ve sancak gerek sosyal gerekse ekonomik yönden yapısını geliştirmeye başladı. Çapanoğulları Tanzimat'a kadar yönetimi ellerinde tuttular. Bozok sancağı 1846 yılından itibaren Ankara vilâyetine bağlandı ve merkezden görevlendirilen mutasarrıflarla yönetilmeye başladı. Bu durum Cumhuriyet'e kadar devam etti.

Bozok sancağı XIII. yüzyılda Türkmen ve Moğol kabilelerinin, XVI-XIX. yüzyıllar arasında, özellikle XVII. yüzyılda devamlı yeni Türkmen aşiretlerinin, hatta Çapanoğulları zamanında Ermeni ve Rum nüfusun iskânına sahne oldu; bu sebeple etnik çehresi önemli bir zenginlik kazandı. Buna paralel olarak sosyal ve dinî hayatı da bilhassa XVI ve XVII. yüzyıllarda oldukça hareketli geçti. Temelde göçebe bir yapı sergilemesi, devletin siyasî ve idarî zaaflarının bu yapıyı fazlaca etkilemesiyle sonuçlandı. Bu da devamlı krizlerin doğmasına ve birtakım isyanların patlak vermesine yol açtı. Daha XIII. yüzyılda Babaî isyanıyla merkezî otoriteye ilk baş kaldıran bölge, XVI. yüzyılda Safevî propagandalarıyla buna bağlı ayaklanmaların merkezi oldu ve Râfizîliğin yayıldığı bir mıntıka haline geldi. Bu sebeple Osmanlı tarih yazarları bu bölge halkına hiçbir zaman iyi gözle bakmayarak burayı "menba-ı eşkıyâ" ve "ma'den-i eşirrâ" olarak görmüşlerdir (Celâlzâde, vr. 159a). XVII. yüzyılda ise Celâlî isyanları yine bu bölgede yoğunlaşmış ve yıllar sürecek içtimaî ve iktisadî krizlere yol açmıştır. Bu da Çapanoğulları'nın yükselmelerindeki en önemli hazırlayıcı şartlardan biri olmuştur. Bozok sancağı ancak Çapanoğulları'nın bölgede nüfuzu ellerine geçirmeleriyle, Dulkadırlı dönemi hariç tutulursa, belki de tarihinin en müreffeh ve mâmur devrelerinden birini yaşamıştır. XVIII. yüzyılın sonlarıyla XIX. yüzyılda bölgeyi ziyaret eden Avrupalı seyyahlar, başta Yozgat ve havalisi olmak üzere muntazam ve temiz köylere, geniş meralar, tarlalar ve bahçelere rastladıklarını yazmaktadırlar.

Bozok sancağının bulunduğu bölge Bizans döneminden beri köy hayatının, dolayısıyla buna bağlı şekilde ziraî ekonominin hâkim olduğu bir mıntıka halinde Selçuklular'a intikal etmiş, Selçuklu döneminde ise yoğun Türkmen yerleşmeleriyle göçebe hayat tarzı ve hayvancılık buna eklenmiştir. Her ne kadar Selçuklu ve daha sonra Moğol hâkimiyeti sırasında bu bölgede derece derece yerleşik hayata geçiş başlamış ve yeni birtakım köyler kurulmuşsa da sonraki yüzyıllarda vuku bulan yeni göçebe yerleşmeleri devam etmiş, bölge ekonomisi köy ve göçebe hayatına bağlı olarak ziraat ve hayvancılığa münhasır kalmıştır. Ana ticaret yollarının Bozok'tan geçmemesi, belki de burada Yozgat'ın kuruluşuna kadar şehirleşme ameliyesini geciktiren sebeplerden biri sayılabilir. Bozok sancağında son Osmanlı devrine ait önemsiz birkaç tarihî eserin dışındaki diğer mimari eserler büyük çapta Dulkadıroğulları devrine ait olup Yozgat'taki tek büyük cami de Çapanoğulları tarafından inşa edilmiştir.

Kaynak: Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi

BİZE ULAŞIN
SON DAKİKA