İhfâ

Sözlükte "gizli olmak" anlamındaki ḫafâʾ, (ḫufye) kökünden türeyen ve "gizlemek, örtmek" mânasına gelen ihfâ, tecvid ilmindeki yaygın tanımıyla sâkin nûn veya tenvini şeddeleme yapmadan, ancak gunne sesini de koruyarak izharla idgam arası bir sesle okumadır. Tenvin veya sâkin "nûn"dan sonra ت، ث، ج، د، ذ، ز، س، ش، ص، ض، ط، ظ، ف، ق، ك harflerinden birinin bulunması durumunda uygulanan bu ihfâ dil ihfâsı olup tenvin veya sâkin nûn okunurken dil "nûn"un zâtî mahrecinden ayrılarak gunne ile icrâ edilir: فَتْحٌ قَرِيبٌ، مَنْ شَكَرَ، أَنْزَلَ gibi. Tenvinle sâkin "nûn"un ihfâ harfleri denen bu harflerden önce gelmesi durumunda ihfâ edilmesine gerekçe olarak "nûn"un bu harflere idgam edilecek kadar yakın, izhar edilecek kadar uzak bulunmaması gösterilmiştir (Dânî, s. 117). Kırâat-i aşere imamlarından Ebû Ca'fer el-Kārî hâ (خ) ve "gayn"ı da ihfâ harflerinden saymış, meselâ هَلْ مِنْ خَالِقٍ غَيْرُ اللهِ (Fâtır 35/3) âyetinde olduğu gibi bu tür yerlerde sâkin nûn ve tenvini ihfâ ederek okumuştur. Sâkin "mîm"den sonra bâ harfi geldiğinde çoğunluk bu "mîm"i de ihfâ ederek (dudaklar tam bastırılmadan) okumuş ve buna dudak ihfâsı denmiştir: رَبَّهُمْ بِهِمْ، تَرْمِيهِمْ بِحِجَارَةٍ gibi (İbnü'l-Cezerî, I, 222).

İhfânın genel tanımı kapsamına girmemekle beraber harekenin ihfâsından da söz edilmiştir. Kur'an'ın bazı kelimelerindeki belli harflere ait harekelerin tam olarak belirtilmeksizin okunmasından ibaret olan bu ihfâ için ihtilâs terimi de kullanılmıştır: لَا تَأْمَنَّا ifadesindeki (Yûsuf 12/11) birinci "nûn"un hafif bir sesle ötreli olarak, يَتَّقْهِ (en-Nûr 24/52) ve يَرْضَهُ (ez-Zümer 39/7) kelimelerindeki "hâ"ların kesre ve zammelerinin hafifçe belirtilerek okunması bu çeşit ihfânın örnekleridir.

Kaynak: Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi

BİZE ULAŞIN
SON DAKİKA