Maarif Nedir?

Bahâeddin Veled’in nasihat ve vaazlarıyla sohbet meclislerinde kendisine sorulan sorulara verdiği cevapların bir araya getirilmesinden oluşan eserin hangi tarihte derlendiği bilinmemektedir

Ancak Bahâeddin Veled ders vermeye başladığı sıralarda yirmi beş-otuz yaşlarında olduğuna göre 575-586 (1179-1190) yılları arasında yazıldığı söylenebilir. Eserin 156. bölümünün 603-606'da (1206-1209), 227. bölümünün 600'de (1203) kaleme alındığı anlaşılmaktaysa da bölümlerin düzenlenmesine ne zaman ve kimin tarafından başlandığı belli değildir. Bununla birlikte Mevlânâ'nın da eseri okuduğu dikkate alınarak bu dönemde bir bölümünün derlenmiş olduğu söylenebilir. Bahâeddin Veled'in sözleri önceleri tek cilt halinde toplanmışken 965'te (1558) Alâyî b. Muhib eş-Şîrâzî adlı İranlı bir Mevlevî dervişi diğer metinleri de bir araya getirerek 268 bölümden meydana gelen üç ciltlik bir eser ortaya koymuştur.

Maʿârif'in her bölümünde bir veya birkaç âyetin işârî tefsiri yapılmıştır. Meclise katılanların konuyu anlamasını kolaylaştırmak için âyetler açık ibarelerle ve temsiller verilerek yorumlanmıştır. Bahâeddin Veled'in bu metodu kendisinden önce Sülemî ve Kuşeyrî, kendisinden sonra Sadreddin Konevî ve Abdürrezzâk el-Kâşânî gibi mutasavvıfların metodundan farklılıklar gösterir. Eserin önemli bir yönü de kelâm meselelerinin mutasavvıf gözüyle çözülmeye çalışılmış olmasıdır. Bu konuların daha iyi anlaşılmasını sağlamak amacıyla temsilî örnekler verilip kelâm ilminin zor meseleleri kolay hale getirilmeye gayret edilmiştir. Kitapta yetmişe yakın hadis zikredilmiş ve yorumları yapılmıştır.

Kendini sürekli Allah ile mânevî ilişki içinde hisseden Bahâeddin Veled'in bazan kusurlarını da itiraf etmesine rağmen ifadelerinde Mevlânâ gibi alçak gönüllü ve hoşgörülü olmadığı, felsefe âlimleri ve kelâmcılara karşı çok sert davrandığı, o dönemde felsefe ve kelâmı temsil eden Fahreddin er-Râzî'yi ağır bir şekilde eleştirdiği görülmektedir. Yeri geldikçe anlattığı bazı olaylar eseri dönemin tarihi bakımından da önemli kılmaktadır.

Maʿârif her tabakadan insanın katıldığı meclisleri yansıttığı için ifade yönünden sade ve konuşma üslûbuna yakındır. Nesirde dönemin Belh Farsçası çok güzel kullanılmış, çeşitli terkip ve tabirlerle zenginleştirilmiştir. Eserin üslûbuna özellikle dikkat çekilmiş, bu üslûpla yazılmış başka bir Farsça eserin bulunmadığı kaydedilmiştir.

Ahmed Eflâkî, Şems-i Tebrîzî ile tanışıncaya kadar Maʿârif'in Mevlânâ'nın elinden düşmediğini (Âriflerin Menkıbeleri, I, 168), ancak Şems'in ona eseri okumasını yasakladığını (a.g.e., II, 82) kaydeder. Bununla birlikte Mevlânâ'nın eserde yer alan düşünceleri Mes̱nevî'de geniş şekilde işlediği görülmektedir. Bu açıdan kitap Mes̱nevî'nin kaynakları arasında sayılabilir.

Maʿârif, Süleymaniye (Ayasofya, nr. 1716) ve İstanbul Üniversitesi (FY, nr. 602, 1274) kütüphanelerindeki nüshalarına dayanılarak Bedîüzzaman Fürûzanfer tarafından Maʿârif Mecmûʿa-i Mevâʿiẓ ü Süḫan-ı Sulṭânü'l-ʿulemâʾ Bahâʾeddîn Muḥammed b. Ḥüseyn Ḫaṭîbî-yi Belḫî adıyla ve geniş bir önsözle birlikte yayımlanmıştır (I, Tahran 1333 hş.; II, 1338 hş.). Bu neşirde I. cilt üç bölümden meydana gelmektedir. Fürûzanfer II. cildin muhtevasını dördüncü bölüm diye adlandırmış ve bu bölümün gerçekte Maʿârif'in en önemli bölümü olduğunu ve diğer üç bölümün çekirdeğini oluşturduğunu belirtmiştir. Eser daha sonra yeniden basılmıştır (Tahran 1352 hş.).

Kaynak: TÜRKİYE DİYANET VAKFI İSLAM ANSİKLOPEDİSİ

BİZE ULAŞIN
SON DAKİKA