Muntazırî Kimdir, Tarihte Önemi Nedir?

İsfahan’ın batısındaki Necefâbâd şehrinde doğdu

Çiftçi olan babası Hâc Ali kitap okumaya meraklı, Kur'an ve dinî bilgiler öğreten, imam ve hatiplik yapan bir kişiydi. Muntazırî yedi yaşından itibaren Fars edebiyatı ve Arapça öğrenmeye, on iki yaşında İsfahan'da din eğitimi almaya başladı. Yedi yıl kaldığı bu şehirde dinî ilimler, edebiyat ve felsefe okudu. 1941'de tahsilini ilerletmek için gittiği Kum'da Hâcı Molla Sâdık ve Feyziyye medreselerine devam etti, ilim ve sohbet meclislerinde bulundu. Bir ara Burûcird'e giderek bir yıl kadar ders aldı. Hocaları arasında Âyetullah Muhammed Hasan Necefâbâdî, Seyyid Muhammed Muhakkık Yezdî (Dâmâd), Âyetullah Abdürrezzâk Kāînî, Murtazâ Mutahharî, Seyyid Ahmed Hânsârî, Âyetullah Humeynî, Allâme Muhammed Hüseyin Tabâtabâî ve Âyetullah Hüseyin Burûcirdî gibi âlimler sayılır. Kum'da Humeynî'nin en yakın öğrencisi ve yardımcılarından biri oldu. 1950'li yıllarda ilmî çalışmaları yanında siyasî olayları da yakından takip etti. 1950'de petrolün millîleştirilmesinde, Humeynî'nin İran'ın kendi petrolünü kontrol etme hakkı olduğunu ve ülkenin iç politikasında yabancı etkisinin son bulmasını savunan düşüncelerine destek verdi. Çalışmalarını genelde Kum'da sürdüren Muntazırî, 1953'te Muhammed Rızâ Şah'ın tekrar İran'a dönmesinden sonra faaliyetlerini gizli yürüten rejim muhalifi hareketlerin içinde yer aldı. 1963'te şahın aşiret, ulemâ ve toprak ağalarını etkisiz hale getirmek için "ak devrim" adıyla bir reform programı ilân etmesinin ardından ülke çapında başlayan protesto hareketlerine, özellikle Humeynî'nin Rızâ Şah'ın planlarını eleştirdiği deklarasyonundan sonra etkin biçimde katıldı. Humeynî'nin Rızâ Şah karşıtı açıklama ve eleştirilerine şiddetini arttırarak devam etmesi sebebiyle Haziran 1963'te tutuklanması üzerine gerçekleşen protesto hareketlerinin önünde yer aldı. On ay sonra serbest bırakılan Humeynî Kasım 1964'te tekrar tutuklanarak önce Türkiye'ye, bir yıl sonra Necef'e sürgüne gönderildi. Necef'te hocasını ziyaret etmesi üzerine kısa bir süre gözaltına alınan Muntazırî için bu tarihten itibaren zor günler başladı. 1966'dan 1979 İran İslâm Devrimi'ne kadar hayatının büyük bir kısmını hapiste veya sürgünde geçirdi. Bu dönemde Mescid-i Süleyman'a ve birkaç defa Necefâbâd'a sürüldü. Hapis yattığı sıralarda işkenceye mâruz kaldı. Kum'dan Tabes, Halhâl ve Sakız gibi uzak şehirlere sürülmesine rağmen buralarda da ilmî çalışmaların yanı sıra Rızâ Şah karşıtı siyasî faaliyetlere destek vermeye devam etti, dostları ile yerli halktan ve diğer şehirlerden gelen kalabalıklar tarafından yalnız bırakılmadı. Son olarak Sakız'dan Tahran'a götürüldü ve Evîn Hapishanesi'ne konuldu (1975). Çeşitli işkencelere mâruz kaldığı bu hapishanede altı ay yattıktan sonra İslâm devleti kurmaya çalışmak ithamıyla on yıl hapse mahkûm edildi. Cezaevinde iken Âyetullah Mahmûd Tâlekānî, Âyetullah Muhammed Rızâ Mehdevî Kenî, Hâşimî Rafsancânî ve diğer önde gelen âlimlerin de hazır bulunduğu ders halkaları oluşturdu, cuma namazlarını kıldırdı. Devrim öncesi gösterilerin giderek yayılması üzerine 30 Ekim 1978 tarihinde serbest bırakıldı.

Baştan itibaren sebatla Humeynî'nin yanında yer alan Muntazırî 1979 İran İslâm Devrimi'nin Âyetullah Tâlekānî, Mutahharî ve Bihiştî ile birlikte önde gelen liderlerinden biriydi. Muntazırî, Humeynî'nin Irak ve Fransa'da sürgünde olduğu yıllarda kendisinin İran'daki malî mutemedi ve sözcüsü mevkiinde bulunmuştu. 1979 sonbaharında anayasayı hazırlayan uzmanlar meclisine (Meclis-i Hübregân) başkan seçilen Muntazırî, Âyetullah Tâlekānî'nin vefatının ardından Ekim 1979'da Tahran cuma namazı imamı oldu. Anayasa hazırlama meclisindeki çalışmalarını tamamladıktan sonra Kum'a dönerek öğretim faaliyetine devam etti. 1985'te Humeynî'nin halefi ilân edildi. Ancak Muntazırî'nin İslâmî yönetimin bazı uygulamalarını İslâmî esaslara aykırı bularak eleştirmesi ve sahip olduğu aşırı hürriyetçi düşünceleri muhafazakâr din adamlarının tepkisini çekti.

Muntazırî'nin de destek verdiği, İran dışındaki Şiî gruplara yardım ve devrimi ihraç etme çalışmaları için Cumhuriyet Muhafızları bünyesinde kurulan İslâm Bağımsızlık Hareketleri Birliği 1983'teki düzenlemeyle lağvedildi. Muntazırî'nin damadı Hâdî'nin kardeşi ve en yakın danışmanı olan bu birliğin lideri Mehdî Hâşimî 1986'da devrim karşıtı faaliyetlere girişmekle itham edilip tutuklandı. Muntazırî'nin bütün çabalarına rağmen kurulan özel bir mahkemede yapılan yargılama sonunda 1987 yılının Eylül ayında idam edildi. İslâm devriminin önemli simalarından biri olan Hâşimî'nin devrim kadrosu içinde bir kırılmayı da gösteren idamının ardından yönetimle ilişkileri iyice bozulan Muntazırî ortaya çıkan insan hakları ihlâlleri, zincirleme tutuklamalar ve baskıcı önlemler gibi hususlarda yeni rejimin politikalarını eleştirmeye başlayarak muhalif bir tavır aldı. 1988 yılından itibaren Muntazırî artık Humeynî'yi de eleştirdi; Humeynî, rejimin muhaliflere yönelik seri idam kararları karşısında bu en sadık talebesinin sert muhalefetiyle karşılaştı. Humeynî'nin 1985'te resmî halefi ilân ettiği Muntazırî, rejimin diktatörlüğe giden bir yolda olduğu suçlamasının ardından adalet vasfını kaybettiği gerekçesiyle Humeynî tarafından haleflikten azledilmek istendi. Araya girenler bunun yerine Muntazırî'nin istifasının daha uygun olacağı konusunda kendisini ikna ettiler. Humeynî ile birkaç defa mektuplaştıktan sonra Muntazırî 28 Mart 1989'da istifa ettiğini açıkladı ve istifası kabul edildi. Bu durum, bir taraftan İslâm Cumhuriyeti'nin kuruluşu üzerinden henüz on yıl geçmişken sisteme hâkim olan zaafa dikkat çekerken, diğer taraftan sistemin içine yerleşen derin hizipçiliğin bünyesinde Humeynî'den sonra dinî liderliğe arzulu kişilere âni bir ümit ışığı oldu. Muntazırî'nin Âyetullâh-ı Uzmâ unvanı geri alındı. Ḳayhan gazetesinde derslerinin yayımlanması ve devlet radyosundaki konuşmaları durduruldu. Kum'daki çalışma yerinin etrafında bulunan yüksek güvenlik duvarı kaldırıldı. Fotoğrafları cami ve iş yerlerinden toplatıldı. Muntazırî'nin azlinden iki ay sonra Humeynî'nin 3 Haziran'da vefat etmesi üzerine Meclis-i Hübregân, Ali Hamaney'i yeni dinî lider seçti. Bunun ardından sürekli baskılara mâruz kalan Muntazırî'nin Kum'daki çalışma yeri ve ders verdiği Hüseyniyye Medresesi 1990 yılından vefatına kadar defalarca saldırıya uğradı. En son 1997'de Kum'da yaptığı ve hükümeti ağır bir şekilde eleştirdiği konuşması, Tahran başta olmak üzere birçok şehirde aleyhine protesto gösterileri düzenlenmesine yol açtı. Çalışma ofisine yapılan saldırıdan kaçarak kurtuldu. Mart 1998 tarihinden itibaren Kum'da ev hapsinde tutuldu, bu dönemde telifle meşgul oldu. 2003'te Muhammed Hâtemî hükümeti tarafından hakkındaki ev hapsi kaldırıldı. 19 Aralık 2009 tarihinde kalp yetmezliği sonucu vefat etti ve Kum'da defnedildi.

İran İslâm Devrimi'nden sonra yeni yönetimin İslâm esaslarıyla bağdaşmadığını düşündüğü politika ve uygulamalarını tereddütsüz bir şekilde eleştiren Muntazırî, İran siyasetinde hâkim olduğu şekilde velâyet-i fakīh anlayışından, bu makama gelecek kişinin merci-i taklîd olması ve -seçimin imkânsızlığı durumu hariç- mutlaka seçimle gelmesi gerektiği noktalarında ayrılmış, ayrıca iktidarı düşünülen şekilde merkezîleştirmenin birçok bozulmaya kolayca kapı aralayacağı gerekçesiyle "velâyet-i mutlaka-i fakīh" kavramını da şiddetle eleştirmiştir. Muntazırî, anayasaya kendisinin yerleştirdiğini söylediği velâyet-i fakīh kavramının İran'da uygulandığı şekliyle diktatörlüğü yeniden canlandırdığını dile getirmiş, bu kavramla imama tanınan yetkinin "velâyet-i mutlaka-i fakīh" şeklinde sınırsız bir şekilde genişletilmesine, ne Hz. Peygamber'in ne imamların ümmet üzerinde mutlak velâyet sahibi olduğunu söyleyerek karşı çıkmıştır (Kamrava, s. 113-114; ayrıca bk. VELÂYET-i FAKĪH). Önde gelen öğrencilerinden Muhsin Kediver de onun yönetime yönelik eleştirilerini sürdürerek daha ileri noktalara taşımıştır. Ahmed Kābil, Muhammed Ali Ayâzî, Mehdî Kerrûbî, Seyyid Muhammed Mûsevî Hûînîhâ, Âyetullah Esedullah Beyât Zencânî, Âyetullah Muhammed Ali Kûşâ ve Hâşimî Rafsancânî de öğrencilerinden bazılarıdır.

Eserleri. Farsça: Ḫuṭbehâ-yi Faḳīh-i Büzürg Muntaẓırî der Merâsim-i Nemâz-ı Cumʿa (Meşhed 1357 hş.), İḥtikâr ve Ḳıymetgüzârî (Tahran 1367 hş.), Baḫşî ez Ḫâṭırât-ı Faḳīh ve Mercîʿ-i ʿÂlîḳadr Ḥażret-i Âyetullāhi'l-ʿuẓmâ Muntaẓırî (baskı yeri yok, 1379 hş.), Dîdgâhhâ (ev hapsindeyken yayımlanan mesajlarını ve görüşlerini içerir; baskı yeri yok, 1381 hş.), Aḥkâm ve Menâsik-i Ḥac (Tahran 1381 hş.), Aḥkâm-ı Pejeşkî (Tahran 1381 hş.), Risâle-i Tevżîḥu'l-mesâʾil bâ Iṣlâḥât ve İżâfât (Tahran 1381 hş.), Ḫuṭbe-i Ḥażret-i Fâṭıma-i Zehrâ selâm ʿaleyhâ ve Mâcerâ-yı Fedek (Tahran 1381 hş.), Ez Âġāz tâ Encâm (Tahran 1382 hş.), Dershâ ez Nehcü'l-belâġa (I-III, Tahran 1382 hş.), Maʿârif ve Aḥkâm-ı Bânvân (Isfahan 1383 hş.), Mevʿûd-ı Edyân (Mehdî etrafındaki şüphelere cevabıdır; Tahran 1384 hş.; Arapça'sı, Mevʿûdü'l-edyân, Tahran 1387 hş.), İstiftâʾât (Tahran 1384 hş.), İslâm Dîn-i Fıṭrat (Tahran 1385 hş.; Arapça'sı İslâm Dînü'l-fıṭra, Kum 1387 hş.), Risâle-i Ḥuḳūḳ (Kum 1385 hş.), Ḥükûmet-i Dînî ve Ḥuḳūḳ-i İnsân (Kum 1386 hş.), Pâsuḫ be Porseşhâ-yı Peyrâmûn Mebânî-yi Naẓarî-yi Nübüvvet (Kum 1387 hş.), Pâsuḫ be Porseşhâ-yi Peyrâmûn Mücâzâthâ-yı İslâmî ve Ḥuḳūḳ-ı Beşer (Kum 1387 hş.), Sefîr-i Ḥaḳ ve Sefîr-i Vaḥy (Kum 1387 hş.), Pâsuḫ be Şübhehât-ı Peyrâmûn-i Muʿcize-i Peyâmberân (Kum 1389 hş.).

Arapça: Kitâbü'z-Zekât (Kum 1366 hş.), Dirâsât fî velâyeti'l-faḳīh ve fıḳhü'd-devleti'l-İslâmiyye (I-III, Kum 1367 hş.; Far. trc. Mahmûd Salavâtî, Mebânî-yi Fıḳhî-yi Ḥükûmet-i İslâmî, I-III, Tahran 1379 hş.), Nihâyetü'l-uṣûl (Tahran 1373 hş.), Dirâsât fi'l-mekâsibi'l-muḥarreme (Kum 1373 hş.), el-Bedrü'ẓ-ẓâhir fi'ṣ-ṣalâti'l-cumʿa ve'l-müsâfir (Kum 1375 hş.), Niẓâmü'l-ḥükm fi'l-İslâm (Kum 1380 hş.), el-Ufḳ ev el-âfâḳ (Tahran 1384 hş.), Mecmaʿu'l-fevâʾid (Tahran 1384 hş.), Risâletün Meftûhe (Kum 1385 hş.), Kitâbü'ṣ-Ṣavm (Kum 1386 hş.), Münyetü'ṭ-ṭâlib fî ḥükmi'l-liḥyeti ve'ş-şârib (Kum 1387 hş.), Muḥâḍarât fi'l-uṣûl (Kum 1388 hş.). Muntazırî'nin henüz yayımlanmamış çalışmaları da bulunmaktadır.

Kaynak: TÜRKİYE DİYANET VAKFI İSLAM ANSİKLOPEDİSİ

BİZE ULAŞIN
SON DAKİKA