Saîd B. Osman B. Affân kimdir?

Annesi Mahzûm kabilesinden Velîd b

I. Yezîd'in veliaht tayin edildiğinin Medine'de duyulması üzerine halk arasında halifeliğin Saîd b. Osman'ın hakkı olduğu söylenmeye başlanınca Muâviye'nin onu çağırıp sorguya çektiği, bu sırada Muâviye'ye halifelik makamına babası sayesinde oturduğunu hatırlattıktan sonra kendisinin veliahtlığa Yezîd'den daha lâyık olduğunu söylemekten çekinmediği rivayet edilir (Belâzürî, Ensâb, VI, 246). Diğer kaynaklarda bu görüşmenin Saîd'in halifeden valilik isteğinde bulunduğu sırada yapıldığı bildirilmiştir. Buna göre 56 (676) yılında Muâviye b. Ebû Süfyân'ın huzuruna çıkan Saîd babasının kendisine yardımlarını hatırlatarak ondan Horasan valiliğini istedi. Teklifinin kabul edilmesinin ardından bölgeye gitti ve aynı yıl içinde Ceyhun nehrini geçerek Semerkant üzerine sefer düzenledi. Ordusunda daha sonra Horasan'da valilik yapan Mühelleb b. Ebû Sufre ile Resûlullah'ın amcazadesi Kusem b. Abbas gibi önemli şahsiyetler de vardı. Önce selefi Ubeydullah b. Ziyâd'ın 53 (673) yılında vergiye bağladığı Buhara'ya yöneldi. Bu sırada kocası öldüğü ve oğlu da küçük olduğu için şehrin yönetimini üstlenen Bîdûn Hatun daha önce imzalanan barış antlaşmasına bağlılığını bildirdi ve antlaşmadaki vergi yükümlülüğünün gereği olarak 300.000 dirhem gönderdi. Bîdûn Hatun, bu sırada Semerkant ve Soğd şehirlerinden kalabalık birliklerin kendisine yardım için gönderileceğine dair haberler üzerine Saîd b. Osman'a karşı savaşa niyetlendiyse de bunu göze alamadı. Ya'kūbî ise Saîd b. Osman'ın ona yardım için gelen orduyla savaştığını ve onları yenilgiye uğrattığını bildirmektedir (Târîḫ, II, 237).

Daha sonra Semerkant üzerine yürümek isteyen Saîd b. Osman antlaşma gereği Buharalılar'dan asker yardımı ve kılavuz desteği aldı. Ayrıca onların, ordusuna arkadan saldırmalarını önlemek için hânedan üyeleri, üst düzey yöneticileri ve şehrin ileri gelenlerinden bir grup Buharalı'yı rehine olarak yanında götürdü (İbn A'sem el-Kûfî, II, 28). Semerkant'ı kuşatan Saîd, üç gün süren şiddetli çatışmaların ardından Semerkantlılar'ın barış teklifini kabul ederek şehre girdi. Yapılan antlaşmaya göre yıllık 700.000 dirhem vergi ödemeyi ve ileri gelenlerden rehineler vermeyi kabul ettiler. Çatışmalar sırasında şehid düşenler arasında Kusem b. Abbas da bulunuyordu. Saîd b. Osman, Mühelleb b. Ebû Sufre ve Ahnef b. Kays da birer gözlerini kaybetmişti. Ordusuyla Semerkant'tan ayrılan Saîd b. Osman, Ceyhun üzerinde önemli bir kale olan Tirmiz'i alıp burada da bir antlaşma imzaladı, Huttel'den de bağlılık sözü aldı, ardından Buhara'ya döndü.

Saîd b. Osman bu başarılarına rağmen bir yıl sonra valilik görevinden azledildi (57/677). Görevden alınmasında Muâviye'nin onun hilâfet iddiasıyla isyana kalkışabileceği kaygısının rol oynadığı belirtilmektedir (Belâzürî, Ensâb, VI, 247). Bu arada Saîd'in kendi isteğiyle valilikten ayrıldığı da söylenmektedir (İbn A'sem el-Kûfî, II, 31). Saîd b. Osman, Muâviye'nin ölümüne kadar Dımaşk'ta kalmayı tercih etti. Orada bir iktâ arazisinin bulunduğu ve Muâviye'nin kendisine 100.000 dirhem verdiği zikredilir. Ardından Buhara ve Semerkant'tan aldığı ve söz verdiği halde serbest bırakmadığı rehinelerle birlikte Medine'ye gitti. Medine'de rehinelerin silâh ve elbiselerini, altın ve gümüşlerini alıp âzatlılarına dağıttı; onları hurma bahçelerinde ve tarım işlerinde çalıştırdı. Rivayete göre, her biri aristokrat bir aile çocuğu olan rehineler kendilerine reva görülen bu muameleyi hazmedememiş, bahçede oturduğu bir sırada Saîd'in üzerine hücum edip onu öldürdükten sonra intihar etmiştir. İbn A'sem el-Kûfî'nin aktardığı bir rivayete göre ise Saîd'i öldüren rehineler kaçıp dağa sığınmış, etraflarını saran Medineliler'e teslim olmayıp bir süre sonra açlık ve susuzluktan ölmüştür (a.g.e., II, 31). Saîd b. Osman'ın 61 (680-81) yılı civarında öldürüldüğü anlaşılmaktadır. Babası Hz. Osman, Talha b. Ubeydullah ve diğer birkaç sahâbîden az sayıda hadis rivayeti bulunan Saîd, Medineli tâbiînin ilk tabakasından sayılır. İyi bir hatip ve aynı zamanda şair olduğu ifade edilmektedir.

Kaynak: TÜRKİYE DİYANET VAKFI İSLAM ANSİKLOPEDİSİ

BİZE ULAŞIN
SON DAKİKA