Tarhan nedir?

Doğu Akdeniz’den Çin’e kadar Orta Asya bozkır toplumlarından pek çoğunun dilinde bir unvan, kişi veya kabile adı olarak yer alan tarhan (tarkan) kelimesi Çin kaynaklarında ta-kan şeklinde geçmekte ve Türkler arasında Hunlar’dan itibaren kullanılmasından dolayı Hun hakanının unvanı “tan-hu” ile (imparator) irtibatlandırılmaktadır

Öte yandan eski Grekler'de Tarchon (Tarcon), Etrüskler'de Tarquin şeklinde görülen bir kişi (kral) adı ve unvanı bulunmakta, bunun Hititçe tarhu- (yenmek, zafer kazanmak) kökünden türetilmiş bir tanrı (baştanrı) unvanı olan Tarhund'dan geldiği bilinmektedir (Frisk, II, 858-859). Ancak bu kelimenin daha çok Türkler'in, Moğollar'ın ve Hint-Avrupa kökenli olmakla birlikte Farslar ve Soğdlar gibi -geleneği onlardan alan- bazı komşularının kullandığı tarhan (tarkan, terken, turhan) unvanıyla ilgisi tesbit edilememiştir. Orhon yazıtlarında Bilge Kağan'ın ulusa hitap ederken saydığı devlet görevlileri arasında tarkanlar da yer almaktadır. Müslümanlar Mâverâünnehir'i fethettikleri zaman Soğd bölgesinin hâkimi Tarhun ismi veya unvanıyla anılıyordu (Ya'kūbî, II, 552; Taberî, VI, 399, 403, 445 vd.). Soğd ihşîdi olan tarhun Semerkant'ta oturur ve bölgeyi buradan idare ederdi. İbn Hurdâzbih (el-Mesâlik, s. 46) ve İbn A'sem el-Kûfî (el-Fütûḥ, IV, 165) Semerkant hâkiminin isim veya unvanını tarhan şeklinde kaydeder. Bu sebeple bazı araştırmacılar, tarhunun Türk idare sisteminde bir şeref unvanı olan tarhan ile aynı olduğunu ileri sürerken bazıları da Taberî ile (Târîḫ, VI, 454, 457) İbnü'l-Esîr'in (el-Kâmil, IV, 551) verdiği bilgilere ve Çin kaynaklarına (Frye, XIV [1951], s. 124) dayanarak tarhunun Semerkant hâkiminin özel ismi olduğunu iddia ederler (Aydınlı, s. 157-158). Kâşgarlı Mahmud tarhanın İslâm öncesi dönemde "bey" anlamında kullanıldığını söyler (Dîvânü lugāti't-Türk Tercümesi, I, 436). Karahanlılar'da tarhanın "tarhan beg" şeklinde kullanılması bunun bir asalet unvanı olduğu kanaatini teyit etmektedir (Genç, s. 161-162). Uygur, Kırgız, Türgiş, Hazar, Bulgar ve Kumanlar'da prenslere ve saraya mensup bazı üst düzey sivil görevlilerle ordu kumandanlarına verilen bir unvan iken Çağataylar'da kabile, Macarlar'da ise kabile ve yer adı olarak görülmektedir. Tarhanın VIII. (XIV.) yüzyılda Anadolu'da hâlâ bir unvan olarak kullanıldığı anlaşılmaktadır. Tokat'ın Zile ilçesinde Örümcekli Dede adıyla bilinen bir zâviyenin kitâbesinde zâviyenin 710'da (1310) tarhan zamanında Hacı Halîl b. Şeyh Ahmed Şah tarafından yaptırıldığı kayıtlıdır (Uzunçarşılı, s. 201-202).

Eski Türk hukukî müesseselerinden biri olan tarhanlık, çeşitli Türk ve Moğol hânedanlarında bazı mükellefiyetlerden muafiyet imtiyazını da ifade eder. Devlete hizmeti geçen ve hükümdarın teveccühünü kazanan kimselere, memur ve kumandanlara, ulemâ ve meşâyihe hatta tüccara verilen bu imtiyazlar fermanla belirlenirdi. İlhanlılar, Celâyirliler, Karakoyunlular, Akkoyunlular ve Timurlular'da tarhanların muaf tutuldukları mükellefiyetler ve sahip oldukları imtiyazlarla ilgili birçok ferman mevcuttur. Bu anlamda tarhanlık bir tür imtiyazlı toprak sahipliğiydi ve vergi muafiyetiyle birlikte veriliyordu. Tarhanlık Moğollar'da babadan oğula geçiyordu. İlhanlı Hükümdarı Gāzân Han, şehzadeliği sırasında iyiliğini gördüğü Necmeddîn-i Ferrâş'a hânedana ait (incû) Zirâbâd köyünü bağışladığı gibi kendisine tarhanlık yarlığı da vermişti (Özgüdenli, s. 64-65). Moğollar'da ayrıca tarhan (dargan) soyu mensupları -ölüm cezası gerektirenler dışında- işledikleri suçlardan dokuz nesil boyunca ceza görmez, ziyafetlerle törenlere şeref misafiri olarak katılır ve hükümdarın sol tarafında yer alırlardı. Timurlular'da da tarhan sahibi askerî ve ticarî imtiyazlar elde eder, bütün vergilerden muaf tutulur ve işlediği dokuza kadar suçtan ötürü hesap sorulmazdı (Aka, s. 112). Öte yandan tarhan unvanının bir taraftan anlam değişikliğine uğradığı ve hukukî mahiyetini kaybederek Timurlular sahasında yazılmış eserlerde "serbest ve mümtaz" anlamında kullanıldığı görülmektedir. Memlükler'de de tarhan denilen asker ve devlet memurları vardı. Memlükler'de bu tabirin emeklilik karşılığı kullanıldığı anlaşılmaktadır. Bunlara sultan tarafından bazı imtiyazlar tanınır, diledikleri yerlerde ikamet eder, istedikleri zaman oradan ayrılabilirlerdi. Askerler ve memurlardan rahatsızlıkları veya yaşlılıkları sebebiyle çalışamayacak durumda olanlara tarhanlık (tarhâniyyât) verilir, bunlar görevde iken aldıkları maaşın yarısını alırlardı. Bu maaş onun evlâdına ve torunlarına da intikal ederdi. Sultan Muhammed b. Kalavun tarafından kâtibü'd-derc görevinde bulunan Kadı Kutbüddin b. Mükerrem'e Hicaz'da ikameti sırasında tarhanlık verilmiş ve yarım maaşla dilediği yerde kalabileceği bildirilmiştir (Kalkaşendî, XIII, 48-53). Osmanlılar'da ise vergi muafiyeti ve müsellemiyet karşılığı bir terim olarak kullanılmıştır (Erzi, LIII [1950], s. 92 vd.).

Kaynak: TÜRKİYE DİYANET VAKFI İSLAM ANSİKLOPEDİSİ

BİZE ULAŞIN
SON DAKİKA