Haseki hamamı

Yenicami'nin arkasında, bu ibadet yerinin arastası olan Mısır Çarşısı'nın güney tarafındaki girişinin karşısında bulunuyordu. Vakfiyesinden, Kanûnî Sultan Süleyman'ın hasekisi Hürrem Sultan tarafından vakıflarına gelir sağlamak üzere yaptırıldığı anlaşılmaktadır. M. Nermi Haskan, Süleymaniye Kütüphanesi'ndeki Muharrem 958 (Ocak 1551) tarihli vakfiyesinde (Esad Efendi, nr. 3752) bu tesisin, "Hamam der mahalle-i yehûdiyân der kurb-i bâb-ı yehûd" olarak kaydedildiğini bildirir. Nitekim Eminönü'nün bu bölgesi evvelce bir yahudi mahallesi olduğundan şehri kuşatan sur kapılarından buradaki Bahçekapı halk arasında Çıfıt Kapısı olarak adlandırılmıştı.

Hamamın Hassa Başmimarı Sinan tarafından inşa edildiği eserlerinin adlarını veren listelerden öğrenilmektedir. İçinde yalnız hamamların bulunduğu bir risâlede, "Merhûme Haseki Sultan hamamları, biri Ayasofya kurbünde ve biri yahudiler içinde" kaydı ile burasına işaret edilmiştir. Tuhfetü'l-mi'mârîn'de açık olarak zikredilmeyen yapı, Tezkiretü'l-ebniye'de hamamlar bölümünde (nr. 7) "yahudiler içinde Haseki Sultan Hamamı" şeklinde verilmiştir. Bu büyük çifte hamam Sultan Hamamı olarak şöhret bulduğundan semt de bu adla adlandırılmıştır. Bir müddet sonra yakınına Yenicami'nin yapımına başlanmış ve hamam bu külliyeye ait yapılar arasına girmiştir.

Zübde-i Vekāyiât'ta hamamın, 12 Cemâziyelevvel 1115'te (23 Eylül 1703) vuku bulan Bahçekapı yangınında zarar gördüğü kaydedilmiştir. Fakat bundan sonra tekrar ihya edildiği anlaşılmaktadır. Heinrich Glück'ün 1916-1917 yılları arasında yaptığı incelemede hamamın kadınlar kısmı harap halde olmakla beraber erkekler kısmı henüz çalışır durumda idi. Ancak hamam Vakıflar İdaresi tarafından 1930 yılına doğru bütünüyle yıktırılmış, arsası bir süre boş durduktan sonra yerine bir iş hanı yaptırılmıştır.

Bu çifte hamamın yapı tekniği, mimari özellikleri ve süslemesi hakkında yeterli bilgi yoktur, yalnız planı mevcuttur. Fakat Glück tarafından yayımlanan ve binanın yarısını belirten plan ile Haskan'ın kitabında Zühtü Başer'in çizdiği plan iki kanadın birleşmesi bakımından uyuşmazlık göstermektedir. Başer'in çiziminde sağda olan kadınlar kısmı Glück'ün planında kalıntı halinde ve soldadır.

Glück'ün verdiği ölçüye göre kare planlı soyunma yerleri içte 12,50 m. kadar olup duvar kalınlığı 1,50 m. idi. Üstü kubbe ile örtülü olan bu mekânın girişi sokak cephesinin ortasında bulunuyordu. İçeride, üç duvar önünde ağaç direklere dayanan ahşap sâyebanlar dolaşıyordu. Kareden kubbeye geçiş, köşelerde her biri mukarnaslı üçer konsola oturan, iç yüzeyleri istiridye kabuğu gibi yivli tromplarla sağlanmıştı. Camekânın ortasında her bir kenarı 0,80 m. ölçüsünde sekizgen bir şadırvan vardı. Ilıklık bölümüne geçit veren kapının yanında da kahve ocağı bulunuyordu. Kemerlerle ayrılmış kubbeli dört bölüm halindeki ılıklığın solunda yer alan bir çıkıntının içinde helâlar mevcuttu. En sağdaki bölüm ise yana taşıyordu. Glück'ün bildirdiğine göre, helâlara komşu bölümün duvarında derin bir nişle bunun içinde bir tekne bulunuyordu. Bu aslında, "yahudi çukuru" denilen ve Mûsevîler'in de gittikleri hamamlarda görülen küçük havuz olmalıdır. İki kapıdan geçilen sıcaklık altı eşit bölüme ayrılmış olup her birini örten pandantifli kubbeler, ortadaki iki kalın sütuna bindirilmiş kemerler tarafından taşınıyordu. Glück yapıyı incelediği sırada geniş ve köşeleri pahlı bir şekil üzerine oturan bu sütunların alt ve üst uçlarında tunç bilezikler bulunuyordu. Bu sekinin üst yüzeyi porfirden bir levha ile süslenmişti. Soldaki son ve helâların duvarına komşu sivri kemerli bir nişin içinde de su bağlantılı bir tekne vardı.

Sıcaklığın dip duvarındaki üstü kubbe ile örtülü geniş kemer bir eyvan halinde açılmış, iki yanında ise kubbeli halvet hücreleri yer almıştı. Sağdaki hücre, yana çıkıntı halinde olan diğer hücreden bir kemerle ayrılmıştı. Her hamamda olduğu gibi dış cephede su haznesiyle külhan bulunuyordu. Erkekler kısmına bitişik olan kadınlar kısmının öteki ile aynı plana sahip olduğu anlaşılmaktadır. Ancak eserden hiçbir iz kalmadığından Zühtü Başer'in çiziminde görülen bazı problemleri çözmek artık mümkün değildir. Eserleri yaşatması gereken bir idarenin, Türk sanatının değerli bir yapısını yok edişine üzülmemek mümkün değildir

Kaynak: Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi

BİZE ULAŞIN
SON DAKİKA