Almanya'nın
Saksonya eyaletinin başkenti, 1989'da yıkılmadan önceki adıyla Doğu Almanya'ya bağlı olan çok çarpıcı bir şehirde Dresden'deyiz. Yaklaşık bir saatlik bir otobüs yolculuğuyla Liepzig'den Dresden'e ulaştık. İndiğimiz yer İstanbul Sultanahmet Meydanı gibi bir yer. Hava güneşli, tatlı bir serinlik var. Altstadt denilen bölgedeyiz, tam Neumarkt meydanının ortasında bulunan otelimize yerleşiyoruz. Civarda çok sayıda otel ve tarihi bina var. Nereye baksanız yüzlerce yıllık bir bina ya da kilise gözünüze çarpıyor ve söylemeye gerek yok hepsi çok ihtişamlı. Fakat tüm bu ihtişamın arasında şehir bir şantiye görünümünde, her yerde restorasyon ya da inşaat alanı hatta kimi yerlerde yıkıntılar var.
KADINLAR KİLİSESİ
Dresden 2. Dünya Savaşı'nın son günlerinde acımasızca Amerikan ve İngiliz Kraliyet Hava Kuvvetleri tarafından bombalanmış, fosfor bombası dahi atılmış. Yaklaşık üç gün aralıksız süren bombardıman sonucu koca şehir yerle bir olmuş neredeyse. O günleri şöyle anlatıyor Dresdenliler "Gözyaşları kuruyanlar bile Dresden'i öyle görse ağlardı." İşte o günlerde yıkılan birçok binanın yenilenme çalışmaları yaklaşık 50 yıl sonra bugün hâlâ tamamlanamamış. Elbe nehri şehri ikiye bölüyor. Şehrin eski bölümü Altstadt çok turistik, sabahın erken saatlerinden gecenin ilerleyen saatlerine kadar meydan vızır vızır işliyor. Bu meydanda çok sayıda gezilecek bina var fakat siz önceliği müze olarak kullanılan Zwinger Sarayı'na verin. Dresden'in havası farklı, her ne kadar sessiz görünse de sabahlara kadar yaşayan bir şehir. Frauen Kirche (Kadınlar Kilisesi) yaşanan bombardımanda yerle bir olmuş 1945 yılında. 2009 yılında halktan, iş adamlarından toplanan parayla kapılarını tekrar açtı bu kilise. Alman hükümetine gözdağı vermek için savaş bitmek üzereyken yerle bir ettiği bu şehre borcunu bir nebze olsun ödeyebilmek için ABD ve İngiltere'de kolları sıvamış. Kraliçe Elizabeth bizzat parasal yardımda bulunmuş, ABD Başkanı Obama ise kilisenin açılışına katılmış. Kilisenin kubbesinde bulunan altın haçı ise babası bombardımana katılan bir İngiliz yapmış.
BİR SANAT VAHASI
Neustadt, Yeni Şehir denen bölge daha az turistik, bir o kadar görülesi. Bu kısımda sosyalist ev politikası modern mimari ile kaynaşmış. Hatta bir dönem öğrencilerin işgal ettiği evler varmış. Şimdilerde gezip alışveriş yapabilirsiniz. Şehrin bu bölümü biraz bohem. Sokaklarda sık sık duvar yazılarına hatta ünlü graffiti sanatçılarının çizimlerine rastlıyorsunuz. Bohem barlar, restoranlar da mevcut. Bu bölgede az sayıda Türk yaşamasına rağmen çok sayıda dönerci de var. Hof der Metamorphosen'i görün. Buraya pasaj diyor Dresdenliler. Aslında büyük, uzun ve birkaç avlunun birbirine eklenmesiyle oluşmuş bir alan. Her köşesinde, her duvarda bir sanat eseri var. Konutlar, antikacılar, galeriler, restoran ve kafeler de var bu pasajda. Oldukça keyifli bir yer.
SÜT ÜRÜNLERİNİN BÖYLESİ
Elbe nehrinin ikiye böldüğü şehrin yeni diye adlandırılan kısmında yer alan Molkerei Gebrüder Pfund adlı şarküteri meraklısının başını döndürecek cinsten. 1800'lü yıllarda şehrin ilk mandırası olarak kurulmuş. Ve bugün envai çeşit peynirin süslediği tezgahlarda o dönem inekler boy gösterirmiş. Müşteri gelir istediği ineği gösterir, taze taze sağılan sütü satın alırmış. Bu dükkana mutlaka gidin. Baştan söyleyeyim çalışanlar neredeyse kaba, İngilizce bilmiyorlar. Ama ürünler gerçekten özel, o yüzden katlanın biraz, peynirlerinizi alın ve çıkın. Çıkar çıkmaz sağa dönün ve hemen yandaki dükkana girin, artık bir hardal cennetindesiniz... Ballısını mı istersiniz yoksa sarımsaklısını mı? Türlü çeşit hardal var bu dükkanda, üstelik çok uygun fiyata...