1. GRANADA MAĞRİPLİLERDEN KALMA YAPI
Ayrıca güney ve doğuya uzanan tarımsal Vega ovasının da merkez pazarı konumunda. Granada'nın sanayilerinden bazıları gıda işleme ile kağıt, keten ve yün ürünler imalatı.
2. GRANADA'NIN EN ESKİ BÖLGESİ KUZEYDE YER ALAN ALBAİCİN
Buradaki mağaralar halen Romanlara (Gypsy) ev sahipliği yapıyor. Genil Nehri'yle buluşmadan önce şehri ikiye bölen Darro Nehri, Albaicin bölgsini güneydeki Antequeruela bölgesinden ayırıyor. Gotik tarzdaki katedral şehrin merkezinde yer alıyor. Katedralin çevresindeki şu an kenar mahalleler yer alıyor. Yönetim, ticaret ile alışveriş bölgesi katedralin güneyinde yer alan Reyes Catolicos adlı alan. Granada'nın modern kısmı ise batısında bulunuyor.
3. GRANADA'NIN EN ÜNLÜ YAPISI: EL HAMRA SARAYI
El Hamra'nın yer aldığı tepedeki birçok yapı 1238 ila 1358 yılları arasında Granada'nın Mağripli hükümdarları tarafından inşa ettirilmiş ancak İmparator V. Charles (1516-1556) Mağriplilerin yapılarına bitişik bir saray yaptırmış.
4. MAĞRİPLİLERİN YAPTIĞI HİSAR ALCAZABA EL HAMRA'NIN EN ESKİ PARÇASI
Tepenin batısına 11. yüzyılda inşa edilen hisarın bugün yalnızca dış duvarları, kulesi ve kale duvarı ayakta kalmış. Arapçada "kırmızı" anlamına gelen El Hamra ismi kalenin kırmızı tuğlalarından geliyor.
Saray bir dizi salon, avlu ve galerilerden oluşuyor. Bunlardan bazıları Elçiler Odası, sultanlar tahtı, mermer bir çeşmeye sahip Aslanlar Avlusu, Abencerrajes ailesine ait kubbeli bir oda ve Kız kardeşler Odası.
Tepenin alçak yamaçlarında güller, portakal ağaçları ve mersin ağaçlarıyla dolu bir park bulunuyor. Parkta ayrıca 1812 yılında Wellington Dükü tarafından getirilen karaağaçlardan oluşan bir orman da yer alıyor. Sultanların kasrı olan 13. yüzyıla ait Generalife en dikkat çeken yapılardan biri.
Tepenin altında, batıya doğru 1492 yılında Hıristiyanlar tarafından Granada'nın işgalinden sonra inşa edilen yapılan yer alıyor. Yapımına 1523 yılında başlanan Gotik katedral 1704 yılında tamamlanmış. 18. yüzyıla ait Sagrario Kilisesi ile katedralin yanında yer alıyor. Katedralin yanında yine İspanya'nın ilk hükümdarları Ferdinand ile İsabella'nın mezarlarının bulunduğu 16. yüzyıla ait Royal Chapel yer alıyor.
Granada'nın kuzey tarafında yer alan Cartuja Manastırı (1516), 1902 yılından bu yana gözlem evi olarak kullanılıyor. Şehrin kuzeybatısında ise Granada Üniversitesi yer alıyor. Üniversite, önceleri Jesuit kolejine ev sahipliği yapan alanda bulunuyor. Granada'nın güneyinde yer alan Genil Nehri'ne yakın olan Cuarto Real de Santo Domingo ise çok güzel bahçeleri olan 13. yüzyıla ait bir Mağrip konağı.
5. KENT, BATI'NIN ŞAM'I OLARAK BİLİNİYOR
Granada ilk olarak bir İber yerleşimi, daha sonra Roma kasabasıydı. Ancak Mağriplilerin hakimiyetine girene kadar önemli bir kent olmadı. 8. yüzyılda ilk olarak Şam Halifesi tarafından yönetilen Granada zaman zaman "Batının Şam"ı olarak adlandırılıyordu. Mağripliler 9. yüzyıldan 15. yüzyıla kadar Granada'yı sürekli büyüyen bir kent haline getirdiler.
12. Yüzyılın sonuna varıldığında Granada, İspanya'nın en büyük 5. şehri oldu. Nüfusu Araplar, Berberiler ve İspanyolardan oluşuyordu ve kentte üç inanç hakimdi: İslam, Yahudilik ve Hıristiyanlık. Her bir grup kendi mahallesinde yaşıyordu. Şehir 13. yüzyılda 250 yıl boyunca hüküm süren ve El Hamra Sarayı ile kuleler inşa eden Nasrid hanedanına geçti
5. Muhammed'in hakimiyetinde (1354-1391) Granada hem mimari hem siyasi olarak en parlak dönemini yaşadı. Ancak 15. yüzyılın ikinci yarısında Mağripli aileler arasındaki anlaşmazlık nedeniyle zayıfladı.
1492 yılında İspanya'daki Mağriplilerin son kalesi olan şehir Ferdinand ve İsabella'nın hıristiyan ordularına yenik düştü. Eski Mağrip kenti yeni inşa edilen meydanlar, kiliseler, manastırlar ile yenilendi. Ancak Granada hıristiyan yönetiminde düşüş yaşadı. Özellikle 1610 yılında son grup İspanyol Mağriplilerin (Moriscos) de sınırdışı edilmesiyle şehir büyük bir nüfus kaybına uğradı.
6. ŞEKER ŞEHRİN KADERİNİ DEĞİŞTİRDİ
Şehir 19. yüzyılın sonlarında tekrar yükselmeye başladı. 1898 yılında İspanya'nın Amerika'daki son kolonilerini kaybetmesiyle ani bir şeker talebi oluştu. Bu şeker ihtiyacı Granada ile çevresindeki Vega ovasının önemini artırdı. Böylece şehir bölgesel bir pazar merkezi ve başarılı bir gıda işleme sanayisi olarak gelişmeye başladı.